Haftalardır üzerinde çalıştığım seyahat yaşantısı, özellikle bisikletle yapacağım yolculuklar, bir gökyüzü kadar geniş, renkli ve hayal gücümün çok ötesinde bir şey.
gEZENTİ şEREF ~ E-2017/018
Esinti Tarihi: Pazar, 30.04.2017
Başı belki belli ama nerede sonuçlanacağını bilemediğim çılgın bir proje ile karşı karşıyayım. Maalesef elimde mütevazılıktan hep söylemeye çalıştığım gibi işimi kolaylaştıracak hiçbir ipucu bulunmuyor. Fakat her şeye rağmen her muhtemel düşüncesinin bile beni aşırı heyecanlandırdığını görebiliyorum. Ona dokunma arzusu sanki henüz gerçekliğe dönüşmemiş romantik bir aşk duygusu ile eşdeğer. Daha ne diyebilirim ki? Bir yer seçimi yapmaya kalkıştığımda dahi yedi bölgenin sınırsızlığı mı sınırlayacak bu aşkı? Yok, canım, sanmam!
Güzel.
Yedi bölge de aynen atlas üzerinde göründüğü gibi coğrafi anlamda orada. Onların bulunduğu yerleri değiştirmem olanaksız. Ancak hangisini öne alabilir, hangisini arkaya itebilir, hangisine gider en fazla zamanımı orada harcayabilir, hangisinden transit geçer, hangisine hiçbir şekilde uğramaz pas veya transit geçer, hangisini sessizce elimine ederim bana kalmış bir şey. Böyle bir özgürlüğü yaşamanın kıvancıyla seçme hakkımı kullanır dilediğimi yaparım. Durum ne olursa olsun ben aslında hepsinde pedallamak istiyorum. Hem de öyle sadece şehir merkezlerinden hızlı bir geçişle değil. Köy, kasaba, dağ dere tepe yol alarak her köşesini inceden inceye dolaşmayı arzulayarak. Yine de önceliklerim değişken bir faktör olarak önümde duruyor.
bana İlham veren, UFKUMU AÇAN BÖLGELER
Daha önce sözünü ettiğim gibi bir bölge içinde seçilecek o kadar çok şehir ve bu şehirlere bağlı ilçeler ve yine bu ilçelere bağlı köyler, mahalleler var ki! Sayısına bereket… İnsanın bunların hepsini gezmeye kalktığında kafaya takılabilecek ömür yeter mi gibisinden bir soru ile karşı karşıya kalması, o şaşkalozluk içinde pembemsi dudaklarının uçuklaması işten bile değil.
Neyse. Cesaretimi toplamalı ve sakin olmalıyım.
Öncelik sırasına göre ben bisikletle yolculuk programımı şu şekilde tasarlamak istiyorum:
- Trakya Bölgesi (Kuzey & Güney)
- Marmara Bölgesi
- Ege Bölgesi
- Karadeniz Bölgesi (Batı & Orta & Doğu)
- Doğu Anadolu Bölgesi
- İç Anadolu Bölgesi
- Akdeniz Bölgesi
Görüldüğü üzere Güney Doğu Anadolu Bölgesi’ni özellikle atladım. Çünkü bu bölge diğerleri arasında hâlâ en riskli, siyasi ve toplumsal bakımdan en sorunlu mıntıka. (İlerleyen zamanda değişir mi, değişirse gider miyim, gidersem ziyaret edeceğim yerler sınırlı mı kalır, buna zaman karar verecektir.) Bu yüzden Trakya her ne kadar Marmara Bölgesi içinde yer alıyorsa da onu ayrı bir bölge olarak ele almayı yeğledim. Zaten Edirne, Kırklareli, Tekirdağ illeri ve hatta Çanakkale’nin bazı kesimlerinin yer aldığı geniş coğrafyası ile başlı başına bir bölge gibi.
Şahsıma özel rotalarda bir seyrüsefer
Açıkçası bu uzun yolculuklar teşebbüsü hayatımın ilk tecrübesi olacağı için bisikletimi edinir edinmez bana en tanıdık yerlerden başlamayı hedefliyorum. Yani uzun yollara çıkmadan önce bir dizi idman yapacağımı varsayıyor ve planlarımı buna göre yapıyorum. Sanıyorum memleket coğrafyasında gezmeden önce kendimi iyice alıştırmam gerekeceği düşüncesi en başından beri ağır basan bir mevzu. Bu nedenle İstanbul, sonra Trakya ve akabinde özel Çanakkale turları derken Marmara Bölgesi‘nin tamamı diğer bölgelere uzanmadan yapmayı tasarladığım programın ana hatları.
Bu şekilde peyderpey güven kazanacak ve bisikletle Türkiye yolculukları öncesinde hatalarımı görebilecek, bu hatalardan dersler çıkarabileceğim…
Atlası açıp baktığımda yurt coğrafyasının hiç de öyle Hollanda gibi düzlükten ibaret bir ülke olmadığını görebiliyorum. Yine de öyle şatafatlı askeri haritalara ihtiyacım yok. Google Maps, Map Bike Rides, Yandex Maps, veya Bing Maps fazlasıyla iş görür. Olmadı her gittiğim şehrin kendine özel haritaları bulunuyor turizm bürolarında; bunlardan kolaylıkla edinir, gideceğim yerleri çözerim.
Temel hedefim her bölgeye sağ salim varmak ve yine oradan kazasız belasız, sapasağlam çıkmak. Gerisi tam bir macera.
sen hazır olduğunda ben hazır sayılırım
Gelecekte yolculukların birinde, bir yerlerde HAYAT bize kendisini anımsatmadan yapamıyor. Nedense bazen durmayı bilmiyoruz, frene basma eğilimi bize angarya geliyor ve hep gazlayarak sürmeyi iş sanıyoruz. Hâlbuki o molaların önemi ne kadar değerli. Keşke biraz sıklaştırsak şu verdiğimiz molaları, bir nefes alsak, iyice dinlenip enerjimizi yeniden toplasak, ve yeniden taptaze bir şekilde devam edebilsek yolumuza. Bir an evvel varacağımız yerden daha güzel değil midir keyifli yolculuğun bizatihi kendisi?
Şüphesiz.
Bugün itibariyle yılın bir çeyreğini tamamlamış bulunuyoruz. Şöyle geriye bakınca, dört ayda neler yaşamışım diye… Bir sürü telaş, düşünce kargaşası, zıt reddiyeler, çelişkiler, çatışmalar, iyilerin kötülerle kavgası, avantajların dezavantajlarla müsabakası hep sürüp gitmiş. Peki, kazanan kim olmuş? Al sana bir “Sadri Alışık işler karışık” mealinden bir yanıt seçeneği.
Her şeye rağmen bolluk içinde soluksuz bir özgürlük havası, gani gani esen umutlar, bedenimi saran sonsuz arzular ve diğer bir yığın şeyleri görebiliyorum. Ama hepsinin arkasında gölgesi gibi hareket eden o bulutsu duman yok mu? Ah, o parlaklığı karanlığıyla örtmese ne olur sanki! Ama biliyorum; her karaltının ötesinde güneş gene doğacak ve sevinç çığlıkları yükselecek. Yollar senin ve benim için…
Bir sonraki esintide görüşmek üzere…
Mürekkebe banmış esintili Sevgilerimle,
Gezenti Şeref
***…***