Şehir Turu Hikâye Asıl Bahane Köfteden Bir Porsiyon Çekme

Pire🚲 ile “MARMARA TURLARI”

Bisiklet bir tutkudur, bir yol masalı dostudur, gönülçelen bir sevdadır. Bisikletle Türkiye yolculuklarını düşünde gören biri yol sevdasına tutulduğu aşkını ömrü buyunca unutmaz, yaşadığı sürece onu hep arar durur… #pire🚲 ile Marmara & Trakya gezileri…

KUZEY’e TIRMANMADAN ÖNCE MARMARA’dan TRAKYA COĞRAFYASINA” 3’üncü Gün…

Bugüne bir iki kelimeyle atıfta bulunacaksam eğer, sanırım ona yakışan bir ifadeyle “eller ve ayaklar” etkinliği olarak bir gönderme yapacağım. Zira bugün zaman zaman bacaklarımı kullanıp ayaklarımla pedal çevirecek, arada sırada da Pire🚲’yi elime alıp yürüyeceğim.

Ayrıca olağanüstü bir gün, bugün… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ölüm yıldönümü. Bugün ulusal yas olduğundan Atatürk’ü anma törenleri yapılacak yurdun her köşesinde. Elbette Tekirdağ’da da…

Ben de bugüne özel kendimce ‘ekstra uçlar’da bir tur programı çıkardım uygulamak için. Önce ‘ekstra güzellikte’ yapılacak tören etkinliğine katılacağım…

Hemen sonrasında, efendim, ‘ektra dostluklar’ edinmek için biraz sahilde kordon boyunda, az biraz Barış Parkı’nda, eh biraz da iç kısımlarda çarşıda, esnaf ziyaretlerinde ve kahvehanelerde… Yanısıra tabii ki müzeleri ‘ekstra’ es geçmeden…

Hatta bisikletimin gözden geçirme babında ‘ekstra bakım’ faaliyeti için güvenilir bir bisiklet tamircisine… Hem zihnen hem de coğrafi açıdan ‘ekstra inişler ve çıkışlar’ nasıl olsa artık hayatımın bir parçası gibi… Sanırım günü en güzel ödüllendirme yöntemlerinden biri de Tekirdağ’ın o meşhur lezzetli porsiyonuna ‘ekstradan’ çökmek. Daha şimdiden balık ve köfte cennetinde olduğumu varsayıyorum.

Şansıma mükemmel parçalı bulutlu, az güneşli bir gün. Arada yağmur çiselese de sıkıntı vermeyecek cinsten.

Muhteşem yemek, sen nelere kadirsin ey büyülü Rakı?! Ve yüzde yüz Marmara Denizi’ne nazır öğretmenevinde atakları tavana dikip dinlenmece…

İşte her şey sabahın köründe bu düşüncelere dalıp gitmişken saatimin alarmıyla dikildim ayağa, duşumu aldım, giyinip hazırlandım, kahvaltıya indim, yukarı odama çıktım, Azize🎒’yi de alıp aşağıya bisikletimin yanına geldim. Eh, artık vakit şehri keşfetme vakti…   

***…***

Tekirdağ Kent Gezisi Başlıyor

Uykudan Kalkma 🙂

Mademki ayağa dikilmek diye buna denir, kalkalım bakalım o zaman.. Kalkış o kalkış ama…

Tören beklediğim gibi çok renkli, oldukça görkemli, Ata’ya yakışır biçimde geçti. Saat tam 09:05’te sirenler çalmaya başlayınca hayat durdu. Araçlar yol boyunca dizildiler. İnsanlar her yerde saygı duruşunda bulundular ve Ata’larını andılar… Bu kuvvetli inanış, bu egemen direnç oldukça hem Atatürk hem de kurduğu cumhuriyet bu ülkede üstelik dincilik ve milliyetçilik adına yapılan her kötülüğe rağmen yaşayacak ve yaşamaya devam edecek. Her ne kadar deli divane siyasal İslamcıların, laikliğin ve cumhuriyetin altına dinamit döşeme uğraşıları sürse de, onlar da biliyor ki bu ülkenin cumhuriyetçileri, laikleri ve devrimci güçleri buna asla geçit vermeyecek.

Kordon Boyunda Bir Çılgın Divane

Bu şehri defalarca gezmiş, görmüş, kenarından kıyısından her güzelliğin tadına varmış, ve fakat şimdi sele üstünde pedallayan kendinden son derece emin bir bisiklet turisti olarak, günümü dolduracak yoğun programı uygulamaya başladım.

Hazır gelmişim buralara. Öyleyse tarihi yerleri gezerken birkaç müzeyi de ziyaretle taçlandırayım bari dedim. Ama açıkçası kordon boyundan deniz manzarasıyla Kumbağ’a kadar gidip, orada termos çayı ötesinde ‘ekstradan’ bir Türk kahvesi içip tekrar şehre dönmek en güzel kısımdı. Kumbağ benim geçmişte de favori yerlerimden biriydi. Gerçi çirkin yapılaşma buraya da sıçradığından beri o eski tabiat yok ya neyse…

Bu arada ormanlık dik yokuştan tırmanırken askeri bölgenin ıssız bir köşesinde tel örgülerin üstünden atlayıp kendimce esrarengiz bir manzara noktasını keşfetmiş duygusuyla, üstelik zaman zaman birileri şimdi çıkar beni şuracıkta görür diye kalbim çarpıntıdan ölecekmişçesine, sık ağaçları mı, dikenli çalıların arasında mı ender gelen “Bre sen ne cesur şeymişsin” sedaları işitmişçesine ve coğrafyanın o toprak parçasına girmenin illegal olduğunu bilerek ve o kasıtlı tecavüzün başına neler gereceğini bilip bilmeden körfezi ve Marmara Denizini seyretmek tatlı heyecanların en şahanesiydi. Tabii oracıkta uslu durmuş, fazla oyalanmamış, sessiz sedasız girdiğim gibi çıkmıştım.

Tekrar yola dönmenin verdiği o rahatlık içinde ve sanki çok menem bir şeyi başarmış güdüsüyle bu kez tepedeki mesire alanına ulaşmak ve termosumdaki çaydan bir bardak demli çayı mideye gömmek ıssız ormanda kuş sesleri arasında apayrı bir tuğyan silsilesiydi. Aslında oracıkta bir kamp ateşi yakmak da şahane olurdu. Ve belki de çayı o ateşte bir çaydanlık suyu kaynatarak demlemek. İşte dinlenmenin en güzel bir parçası da çay fincanı yanında okuduğum kitaptan alıntıladığım paragrafları not deflerime kaydetmekti. Lakin zaman akıyordu. Ve ben günümü bu mesire alanında öldürmek istemiyordum.

Tekirdağ Merkezinin Tadına Doyum Olmaz

Aldım başımı döndüm şehre… Doğru çarşıya… Oydu, buydu, şuydu derken, başımı döndüren ızgara kokularının beni çektiği yere doğru yöneldim.  Üstüm başım toz içinde. Önüm arkam cızbız dumanı içinde, sakallarım terden nem içinde, siz benim nasıl acıktığımı nereden bileceksiniz… Harika… Belli başlı 1,5 porsiyon Tekirdağ köftesi, yanında koyun yoğurdu, bol soğanlı, sirkeli fasulye pilaki, bir ufaklık beyaz peynir tabağı, rendelenmiş peynir + salata tabağı, Tekirdağ’a özgü acı ezme sos, közlenmiş biber, bir ufaklık Tekirdağ rakısı ve müessesenin ikramı olarak bol kaymaklı Hayrabolu tatlısı…

Yağmurlu havanın taşıdığı ıslaklık hissi her yerde…
Buz gibi suya girmek nasıl bir duygudur acaba? Ne dersin?,

Pozitif ruh halleri…

Günü fevkalade bir açık-hava aktivitesine dönüştürmek benim elimde…
Tekirdağ halkı, Atatürk’ü anma töreninin yapılacağı alana doğru ilerliyor…
Saat 9’u 5 geçe, bütün yüreklerin derin sessizliği

Tören Sonrası

Kentin dışında…

Bugün arılar gibi çalışkanım…

Çok meşgulüm çok. Programım pek yoğun. Başımı kaşıyacak vaktim yok.
Pekala, keyfimiz bilir, şehre dönelim bakalım…

Namık Kemal Evi Müzesi

Namık Kemal’in hatırasına, hayatına ve eserlerine adanmış müze binası…

Birinci dönem Tanzimat edebiyatının ünlü isimlerinden vatan şairi Namık Kemal’le özdeşleşmiş bir yerdir, Tekirdağ. Ailece İstanbullu olan Namık Kemal 1840 yılında Tekirdağ’da doğmuştur. Doğduğu evin yakın çevresinde eski Tekirdağ evleri örnek alınarak, onun hatırasına yaşatmak amacıyla Tekirdağ Milli Eğitim Vakfı, İl Özel İdare, Tekirdağ Belediyesi, Namık Kemal Derneği ve çeşitli kuruluşların ortak katılımıyla bir müze ev yaptırılmıştır. Bu hatıra evi 1994 yılında halkın ziyaretine açılmıştır.

Tekirdağ Namık Kemal Evi; 19. Yüzyıl Osmanlı evlerinin mimarisine uygun olarak yapılan bu ev geniş bir bahçe içerisindedir. Evin bodrum katı sergi salonu olarak düzenlenmiştir. Mermerle döşenmiş zemin kat ise Mustafa Kemal Atatürk ve Namık Kemal’in portreleri, teşhir dolabı, Namık Kemal’in mezarının ve II. French Rakoczi’nin yağlı boya tablolarıyla süslenmiştir. Ayrıca oldukça geniş tutulan evin bahçesinde seyirlik alan ve açık hava sahnesi yer almaktadır. Ahşap yapılı ve 6 odası bulunan evin sofasındaki panolarda da Namık Kemal’in ailesine ait fotoğraflar, belgeler, basında çıkan haberler ve eski Tekirdağ resimlerine de yer verilmiştir. Hatıra evi; Tekirdağ mutfağı, başodası ve yatak odasını tanıtan etnografik eşyalarla süslenmiş, ayrıca Namık Kemal ve onun hakkında yazılmış eserler evde teşhir edilmektedir.

Gezen Bulutlar Yeniden Toplanıyor

Yarın nasıl bir gün olur acaba? Şiddetli yağmura maruz kalır mıyım? Bakalım göreceğiz…

Bilhassa akşam gün batımı bu noktada başlıyor…

Daha şimdiden ızgara kokuları geliyor burnuma. Dumanı takip edeceğim zannımca.
Bu olağanüstü sükûneti görünce insanın içini huzur kaplıyor…
Dinginlik…

Akşam Restoranda

Izgara köfte, aperatifler vesaire vesaire…

“Good Night”

Palastaki odaya dönüş…

*Palastaki odaya dönüş…

Karnım tok ötesi bir şey oldu. Çok yedim. Üstelik rakı az geldi, birayla cila yaptım üstüne. Şiştim resmen. Her şey bir tarafa, son derece verimli bir gün oldu. Çok keyif aldım. Artık mutlu melodiler eşliğinde yatağımın ucunu bulur sızmaya başlayabilirim. Malum yarın yeni bir macera beni bekliyor olacak.

Bona note, my dear friends… Yarın görüşmek üzere sağlıcakla kalın…

zzzzzz 🙂

Lokantada yediğim şu tatlı beni fena sardı. Bu yüzden sabah olunca yola koyulacak ve bir hızla Hayrabolu’ya geçeceğim. He-he-he!!!

TUR ile İLGİLİ DETAYLAR

Rota: Tekirdağ Turnesi ~ 3. Gün: Tekirdağ Şehir Merkezi

Tur Tarihi: 10.11.2017; Cuma

ROTA: TEKİRDAĞ Şehir Merkezi

Güzergâh Seyri: Tekirdağ Öğretmenevi >> Tekirdağ Sahili Kordon Boyu >> Tekirdağ Yelken İhtisas Kulübü >> Barbaros Bulvarı >> Tekirdağ Korku Evi Müzesi >> Kumbağ Cad. >> Atatürk Bulvarı >> Rakoczi Müzesi >> Vali Konağı Cad. >> Tekirdağ Müzesi >> Arkeoloji Müzesi >> Hükümet Cad. >> Namık Kemal Heykeli >> Namık Kemal Evi Müzesi >> Karlık Cad >> Selimiye Camisi >> Barış & Özgürlük Parkı >> Tekirdağ Öğretmenevi

Turun Niteliği: “Marmara Turnesi” ~ Güney’den Kuzey’e Trakya yolculuğu

Toplam Tur Mesafesi: 50 km

Bisiklet Mesafesi: 50 km

Toplam Araç Mesafesi: 0 km

Kullanılan Ulaşım Aracı: Kullanılan araç yok.

Toplam Tur Zamanı: 10 saat (08:30~18:30)

Toplam Bisiklet Zamanı: 6 saat 15 dakika (09:30~15:45) Molalar: 3 saat 45 dakika.

Hava Sıcaklığı: 15°C (Bulutlu, zaman zaman güneşli & aralıklı çisenti)

Ortalama Hız: 8.00 km

Maksimum Hız: 15.00 km

Yapılan Harcamaların Detayı

Ulaşım0,00 TL

Konaklama90,00 TL

Yeme & İçme75,00 TL

Diğer5,00 TL

Toplam Harcama170,00 TL

Bir sonraki “Hayrabolu” serüveninde görüşmek üzere; sevgiyle kalın,

Gezenti Şeref

***…***

(*) Önceki Makale: “Yukarılara Kaçmadan Önce Tekirdağ’a Demir Attım

(*) Sonraki Makale: “Attım Buff’ımı Boynuma Çıktım Hayrabolu Yoluna

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!