Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Stanpoli Yolunda: Gün 1
Sabah güneş doğmadan gözlerimi açıyorum yeni bir güne. İçimde ayrı bir heyecan var bu sabah. Babaeski’den Dersaadet’e doğru uzanan yeni bir yolculuğun başlangıcı.
Bisikletim Pire🚲 hazır durumda, son kontrolleri yapıyorum.
Yola çıkmadan önce, arşivimde anılar arasında yerini alsın diye, şanlı Babaeski Atatürk Heykeli yanında fotoğrafımı çekiyor oğlum Çarli. Görüldüğü gibi not defterime kaydettiğim her ayrılık güncesi gibi.
Artık %100 hazırım diyebilirim…
[📷 İstanbul Caddesi’nden Kırklareli & Atatürk Caddelerine son bir bakış, Babaeski, Mart 2022.]

Gayesiyle işte o an: Vedalaşma anı…

Yoksa yola koyulma anı mı demeliydim? E öyleyse gelsin Edip abiden, “Bekle Bizi İstanbul” şarkısı…

Heyecanım dorukta. Karışık duygular. Bir yanda nasıl bir serüvenin içinde olacağımın merakı, tasası ve coşkusu. Diğer yanda geride bıraktığım ailemin hüzünlü yüzlerinde gördüğüm o burukluk ve endişe. Ve bütün yönleriyle o ilk pedal çevirme enstantanesi, tekerler dönmeye başlıyor… Bir film rulosundan akıp ekrana yansıyor adeta…

Birazdan Kırklareli Caddesi’nden ilk sağa dönüp arka sokaklarda pedallayarak çevreyoluna çıkacağım.



[📷 D100 Edirne~İstanbul Karayolu, Babaeski, Mart 2022.]


Hattı zatında D100 asfaltı düzgün, trafiği çok fazla değil, emniyet şeridi geniş ve güzel, hava parçalı bulutlu. Görüldüğü üzere bu yoldan defalarca geçtim yıllarca. Ne yazık ki bir türlü karşıma bir tavşan çıkmadı, umutla bekliyorum çıkmasını. Elbet bir gün çıkacak bir tavşan. Şimdiye kadar tavşan çıkmadı ama ‘öküz’ bolca çıkıyor karşıma.

Kısa bir süre sonra Alpullu & Hayrabolu kavşağına geliyorum. Ben hiçbir yere sapmadan Çorlu’ya kadar D100 üzerinde yoluma devam edeceğim.
[📷 Alpullu Kavşağı, Babaeski, D-100 Mart 2022.]

Lüleburgaz’a 14 km mesafe kaldı…

Güneşin ışınları gözüme girse de umurumda değil. Yol çok düzgün. Çok güzel. Trafik az. Araç sesi vınlamıyor kulaklarımda. Buna bağlı olarak doğa harika.

Bir bakar mısınız şu canım yeşilliğe…

Lüleburgaz levhası göründü bile. Ne çabuk gelmişim buraya kadar. Optima Yem Fabrikası‘nın giriş kapısı önünde yatan iki cengâver var. Ne zaman Lüleburgaz turu yapsam hep musallat olurlar bana. Çift yönlü akan trafiğe aldırmaz benim bulunduğum şeride hamle yaparlar illa. Bense ezilecekler diye korkarım her defasında. Neyse ki bu defa böyle bir olayla karşılaşmadım. Sanırım içerde miskince yatıyorlardı. Varlığımı hissetmediler bile. Muhakkak ki peşime takılırlar ta İstanbul’a kadar takip ederlerdi. 😊

Onca yokuş çıkmış olsam da keyfim yerinde. Yolculuk enteresan bir şekilde harikulade geçmekte.

Özel Medikent Hastanesi’ne ayrılan sapağa geldiğimde aklımda yine o biraz soluklanayım diyorum ama karşı tepede yatan büyük bir grup köpek sürüsünü fark edince bu düşüncemden hemen vazgeçtim, abandım pedallara. Allaseeen, napçem ben bu dik kulaklı şeyleri?!

Bereket olumsuz bir vaka ile karşılaşmadım ve hızlıca geçtim. Zaten önümde Lüleburgaz merkeze inen tatlı eğimli bir yokuş var. Rampa aşağı pedallamak harika bir duygu. Kim bilir hızım neydi? 80-100 yapmışımdır herhalde. 😊
LÜLEBURGAZ

En son 2021 yılının Ocak ayının kışımsı günlerinde bu topraklardan geçerken Lüleburgaz’ın Köprüaltı deresinin bir zamanlar bu bereketli havzasında bisiklet sürüyordum. Derenin karşısına köprüden geçtiğimde derenin suları simsiyah akıyordu. Böyle kirli akan nehir neden ve nasıl kirleniyordu. Köprünün altından akan kirli sulara bakarak düşüncelere daldım bir süre. Bugün sanayinin ve diğer etkenlerin kirlettiği bu çevrede yapılan tarımsal ürünler, buğday ve ayçiçeği bir tarafa, yerel pazarların tezgâhına gelip satın aldığımız meyve ve sebzeler ne kadar temiz ve sağlıklı? Açıkçası hal böyleyken yavaş yavaş zehirleniyormuşuz gibi hissediyorum.
Sadece o mu? Lüleburgaz çıkışından sonra Çorlu istikametinde yer alan: Kavak, Yörük, Alagöz, Ahmetbey, Yuvalı dereleri de ve Trakya’nın en ünlü ırmaklarından biri olan Ergene Nehri de biçimsiz sanayileşmeden almış kısmetini.

Dilim damağıma yapışmış gibi hissettiğimden, İstanbul-Edirne yolunda ilerlerken Lüleburgaz’ın çıkışına yakın bir yerde gözüme kestirdiğim ağaçlık alanda park edip biraz dinleneyim dedim. Gölgeliğe sığınıp sıcacık demli çayımı içtim, içim ısındı bir nebze, biraz da kuruyemiş takviyesi ile enerjimi tazeledim. Sonrasında gücümü toplayıp karayoluna doğru hareketlendim. Maalesef ki bundan sonrası biraz meşakkatliydi. Hem ağır vasıtaların yoğunlaştığı bir trafiğin arasında pedallamak hem de zaman zaman emniyet şeridinin darlığından dolayı çektiğim çile pek hoş değildi doğrusu.
[📷 TEM Kavşağı, Lüleburgaz, D-100 Mart 2022.]

Sanayi fabrikalarının yanından geçerken gözlerim hep kapı girişlerinde. Teyakkuz halleri. Ne olur ne olmaz, sevimli kuyruklu dostlar bana hoş bir sürpriz yapmasın diye.
[📷 Kepirtepe, D-100, Mart 2022.]

[📷 Yenibedir, D-100, Mart 2022.]

Ergene’ye 25 km yolum kaldı.

Keyifler gıcır. Başka bir deyişle cillop gibi dönüyor pedallar.

Bu esnada Ahmetbey köyü kavşağına vardığımda canım nasıl da köfte çekti. Gitse miydim acaba?

Bunun yerine sapağın girişinde gözüme kestirdiğim şu kapalı durak gibi yapı işimi görür. Hadi bir kahve molasına…

Eyvallah; gideceğim yön aşikâr!!

[📷 Büyükkarıştıran, D-100, Mart 2022.]

Bayağı bir acıktım. Sigma sayacıma baktım 44,5 km yol gelmişim. E, artık midemi düşünmekte son derece haklıyım yani. Tekirdağ kavşağındaki benzincinin karayolu manzaralı bahçesi ansızın hayat kurtaran bir rekreasyon alanı gibi göründü gözüme. İliştim bir piknik masasına, kuruldum güzelce, sanki tapulu malım.

Babaeski’de pastaneden aldığım poğaçaları götürmeye başladım teker teker. Yanında ıslatıcı vişne meyve suyu.


Mola yerinden ayaz kışa el sallayan bir de şöyle hikâyemsi fotoğraf gelsin:

İyice dinlendim sayılır. Önünde sonunda hareket zamanı… Karşıda görünen Paşabahçe Cam Fabrikası. Babaeski’den, Lüleburgaz’dan ve çevre köylerden nice insanlar koşup geliyor bu fabrikaya. Yıllardır birçok emekçi kardeşime ekmek kapısı olmuştur bu fabrika. Ha, çalışma koşulları nasıldır, sağlıklı mıdır, iş güvenliği yeterli midir, aldıkları ücretler doyurucu mudur, maaş dışında sahip olabileceği haklar var mıdır, sömürü çarkı, artı değer ne şekilde dönüyordur, hiçbir fikrim yok gerçekten.

52,7’inci kilometrede Vakıflar’a geldim. Adı nereden geliyor acaba? Hiç araştırmadım bugüne kadar. Farz edelim ki vakıfların kurduğu bir kasaba olsun.
[📷 Vakıflar, D-100, Mart 2022.]

Üçler Tekstil’e ait fabrika ve tesislerinde bir tane rüzgâr türbini dikkatimi çekti. Oldukça enteresan bir vaziyet.

58,6’ncı kilometrede Ulaş’a vardım. Köy karayolunun berisinde. D100 Babaeski’den bu yana sanayi fabrikalarıyla donatılmış olduğundan öyle ahım şahım bir görselliğe sahip değil elbette. Köyler nispeten daha fazla değer verilecek nitelikte şeyleri barındırabiliyor içlerinde.
[📷 Ulaş, D-100, Mart 2022.]

Bu noktada hiçbir şekilde radara girmedim tabii ki :)))

And the beat goes on… Yani ritim devam ediyor…
63’üncü kilometrede pis kokulardan kısmetini almış “Ergene Nehri” ile “Velimeşe bozasıyla” meşhur Ergene ilçesine ulaştım.
[📷 Ergene, Tekirdağ, D-100, Mart 2022.]

Çorlu Çayı’nın üstünden geçerken burun deliklerimi tıkamak zorunda kaldım. O sebepten dolayı, yokuş iki katına çıktı sanki.

Yola çıktığım andan beri handiyse her bir derenin ve nehrin kıyısına gelerek resimlerini çekmeye başladım. Sular gerçekten çok kirli, rengi bulanık ve kötü kokuyordu. Bu kadar kirli olmasına rağmen sazlıklar, çalılıklar ve kavak ağaçları kıyılarda inadına yaşamakta.
Fazla bir görsellik niteliğine kavuşamadıklarından birçoğunu koyma ihtiyacı bile duymayıp arşivime kalsın dedim. Ama bakar mısınız şu Çorlu çayına? Resmen rezalet. Başka bir ifadeyle, doğanın katli.

Kadere bakın ki içimi ısıtan ancak bu kare oldu… Tren vagonları ve raylar…

Yolculuğum Babaeski’den çıktığım andan itibaren bol miktarda inişli çıkışlı yokuşlarla sürdü ama en berbatı Çorlu çayının ve istasyonun bulunduğu yerden şehir merkezine çıkan rampanın hem emniyet şeritsiz olması hem de oldukça yorucu olmasıydı. Lafı toparlamak gerekirse, bisikleti elime alıp kenar kenar yürüyerek iteklemek zorunda kaldım.

ÇORLU
Bugünün sonu Tekirdağ’a bağlı ÇORLU ilçesinin merkezinde bitiyor; [Toplam 72,4 km]…
Uzun bir süre ÖE (öğretmen evi) aradım. Google gösteriyordu oysa. Meğer kapanalı çok olmuş. Bu maksatla Çorlu Belediyesi’nin de bulunduğu Cumhuriyet Meydanı yakınındaki otellerden birine yerleştim: Elit Hotel…
[📷 Elit Hotel, Çorlu, Mart 2022.]

Yıkandım, tazelendim ve bir şeyler yemek için çarşıya indim. Yemekten ziyade susamıştım; 1 lt’lik ananas suyunu bir dikişte içtim. Bulduğum bir lokantada da karnımı doyurduktan sonra dinlenmek için odama çekildim.


Ertesi gün Silivri üzerinden Büyükçekmece’ye devam edeceğim ve yaklaşık 85 km pedal çevireceğim için erken yatmanın hem bedenime hem de ruhuma iyi geleceğini umut ederek renkli rüyalara dalmak üzere şimdilik aranızdan ayrılıyorum. Yarın görüşmek üzere. İyi geceler, efendim.

TUR ile İLGİLİ DETAYLAR
[📷] Tur Tarihi: 24.03.2022; Perşembe
ROTA: BABAESKİ >> Lüleburgaz >> Kepirtepe >> Yenibedir >> Büyükkarıştıran >> Vakıflar >> Ulaş >> Ergene >> ÇORLU
Turun Niteliği: “Bisikletle Türkiye -01” ~ DERSAADET ŞEHRİNE DOĞRU- 1. Gün: Babaeski’den hareket edip Çorlu’ya varış
Toplam Tur Mesafesi: 72,4 km
Tur Bisiklet Mesafesi: 72,4 km
Toplam Araç Mesafesi: 0 km
Kullanılan Ulaşım Aracı: Yok
Toplam Tur Zamanı: 10 saat (Otel arama, yerleşme dâhil)
Toplam Bisiklet Zamanı: 8 saat 45 dakika (08:00~16:45) Molalar: 1½ saat.
Hava Sıcaklığı: 15°C (Bulutlu)
Ortalama Hız: 13.50 km
Maksimum Hız: 55.00 km
Yapılan Harcamaların Detayı
Ulaşım: 0,00 TL
Konaklama: 100,00 TL
Yeme & İçme: 50,00 TL
Diğer: 0,00 TL
Toplam Harcama: 150,00 TL
***…***
(*) Önceki Makale: Bisikletle “DERSAADET ŞEHRİNE DOĞRU” Yolculuğu
(*) Sonraki Makale: STANPOLI YOLUNDA ~ 2’nci Durağım Kumburgaz
Bir sonraki “İstanbul Yolu” ajandasında görüşmek üzere; sevgiyle kalın,
Gezenti Şeref