Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Müze Gezileri: Gün 17
Bisikletim #pire🚲 ile Türkiye Turları ~ “İstanbul” gezilerimin Dördüncü Rotasında gerçekleştirdiğim Gülhane Parkı, Sarayburnu ve Sirkeci gezileri esnasında ziyaret ettiğim müzelerin ön tanıtımı…
GÜLHANE PARKI İÇİNDE ve ÇEVRESİNDE
Güne ıslıklar çalarak melodiler içinde başlamıştım. “Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkı”nda…
Mevsimlerden ilkbahar olunca gül kokuları arasında, kavak yelleri serinliğinde başlamıştı yolculuğum. Yaz da olsa fark etmezdi. Aynı kokular sinerdi üstüme. Şayet Eylül – Şubat ayları arasında gelseydim o hava değişirdi ister istemez. Zira sonbahar ve kışın tadı bambaşka olurdu. Rüzgarlarla şarkılar söyleyen ağaçlarla karşılaşırdım bu kez.
Gülhane Parkı, her mevsiminde başka bir tat, başka bir lezzet.
Soğuksu kapısından parka giriş yaptığımda, sol tarafımda yer alan bir yerden söz etmiştim. İşte o görkemli bina Türkiye’nin ilk müze kütüphanesi;
AHMET HAMDİ TANPINAR EDEBİYAT MÜZE KÜTÜPHANESİ
Bir yanı yüzlerce kitapla oluşmuş kütüphane… Diğer bir yanı yazarlara ait eşyalarla, eserlerle müze… Bir yanı raflar içinde kitap kokusu… Diğer yanı etkinliklerle dolu bir kültür sanat yuvası… Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi beni çağırmıştı bir kez daha…
Hem kavak ağaçları arasında huzurlu bir bisiklet sürüşü ve yürüyüşler yapmak, hem de rafların kitap kokuları arasında kaybolmak istemiştim.
Tarihi Yarımada’nın büyülü atmosferinde gezinip, bir yandan da bu kültür mekânını ziyaret ederek edebi yönümü geliştirmek ister gibi bir ruh hali içerisindeydim.
Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi’ne geldim ve tarihin içinde sıcacık bir ortamda buldum kendimi.
Osmanlı imparatorluğu döneminde, Padişahların geçit yapan alayları izlemesi için Topkapı Sarayı’nın güllerle donatılmış bahçesinin, yani Gülhane’nin en uç kısmına bir köşk yapılır. İsmini de yapılış amacına uygun olarak alan “Alay Köşkü”, II. Mahmut tarafından yaptırılmıştır.
Türkiye’de ilk Müze Kütüphanesi açılıyor
Cumhuriyet döneminde Topkapı Sarayı Müdürlüğü’ne bağlanan köşk, 2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Müze Kütüphanesi olarak düzenlenir. İsmini de ünlü Türk Edebiyatçısı Ahmet Hamdi Tanpınar’dan alır.
►► Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi
Boş vaktiniz mi var? Günü nasıl değerlendireceğim diye düşünmek boşuna… Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi, Tarihi Yarımada’da Gülhane Parkı’nın hemen girişinde sizleri de bekliyor. Tramvay kullanacaksanız Gülhane durağında indikten sonra Sultanahmet istikametine doğru 100 metre kadar gittiğinizde parkın girişini göreceksiniz. Parka girdiğinizde hemen solunuzda kalan köşk Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesidir.
Pazar günleri kapalı, diğer günler saat 10:00 – 20:00 arasında açık olan kütüphaneye giriş ücretsizdir.
***…***
Biliyorum. Sadece güllerin kokuları arasında değil, tarihin içinde kitap kokularına karışmak istediğimden de doğru yerdeydim.
Parkın ev sahipliği yaptığı en önemli yerlerden biriyse İslam’ın bilimle buluştuğu;
İSLAM BİLİM ve TEKNOLOJİ TARİHİ MÜZESİ
Doğrusu bir Marksist olarak dinlere oldukça mesafeli biriyimdir. Ailemi de karşıma alarak, 11 yaşımda terk ettiğim dine rağmen çok iddialı olduğum bir nokta şudur. Hem yurt içinde, hem yurt dışında, bir ateist gezenti olarak en fazla cami, kilise, sinagog, tapınak, türbe, mozole ziyaretlerini eminim ben yapmışımdır. Yapmaya da devam ediyorum. İnanç meselesi başka bir şey, mekanları bir kültür merkezi olarak algılayıp gezmek başka bir şeydir felsefesiyle hareket ettiğimden.
İnsanlığa yön veren doğu ya da batı medeniyetleri gibi ayrımların içinde olmasına bilimsel ve sınıfsal bir bakış ile bakmak gerekiyor. İnsanlığa yön veren bilime sahip olmasıdır. Mesele din olgusu olunca; İslam dininin bilimle nasıl iç içe olduğunu göstermeye çabalayan bir müzeye ziyaret etmek önemliydi. Bu düşüncelerle girmiştim içeri. Şaşırdım mı? Hayır. Ama öğrendiğim çok şey de oldu diyebilirim.
Gülhane’de İslam’ın Bilim Tarihi
Müslüman Bilim İnsanları, İslam’ın Bilime Katkıları
Gülhane Parkı’nda kavak ağaçları arasında güller bahçesi içindeki pedallayışım sırasında notlarım arasına aldığım “İslam Bilim ve Teknolojileri Tarihi Müzesi”ni görmüş, yanına varmıştım.
Yüzlerce eseri içinde barındıran müze oldukça geniş bir alana inşa edilmiş. Gülhane Parkı’ndaki Has ahırlar binası restore edilmiş ve içerisindeki atmosferinin insanı büyüleyen bir müze haline getirilmiş.
Açıkçası içerisindeki tüm eserlerin orijinalleriyle birebir aynı şekilde yapıldığı müze, aynı zamanda Frankfurt’taki kardeş müzesinden sonra alanında dünyanın en büyük ikinci müzesi olarak göze çarpıyor.
Müze içerisindeki gezintimde, İslam coğrafyasında Müslümanlar tarafından gerçekleştirilen türlü icatların, ‘bilimsel’ ilerlemelerin örneklerini bölümlere ayrılmış bir şekilde inceleyebilme şansına sahip oldum. Tüm odalarında kurulmuş olan sinema düzenleri o alandaki eserler hakkında bilgilendirirken, aynı zamanda duvarlarda eserler hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirici notlar bulunuyordu.
Kendimi müzenin abstraksiyonist havasına kaptırmış, sanki yüzyıllar içerisinde ilerlerken tarihsel bir yolculuğa çıkmıştım. Üstelik İslam dünyasının bilim insanlarının insanlık tarihine kattıkları ilerlemelere tanıklık etmiş, icatlarını gördüğümde bayağı etkilenmiştim.
►► İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi Nerede, Nasıl Giderim?
Hiç sıkılmayacağınız müze, Tarihi Yarımada’da sizleri de bekliyor. Tramvay kullanmak isterseniz Gülhane durağında ineceksiniz. Sultanahmet istikametine doğru yüz metre kadar gittiğinizde parkın girişini göreceksiniz. Parktan içeri girin yüz metre kadar sonra sol tarafınızda müzeyi göreceksiniz.
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi Ziyaret Saatleri:
Haftanın 7 günü: 09.00 – 18.00 (Kış dönemi 09.00 – 16.30)
***…***
GÜLHANE PARKI’nda DİĞER GÖZE ÇARPANLAR
Parkın içinde aynı zamanda Bizans döneminden kalma tarihi kalıntıları da ziyaret etmiştim.
Bunlardan ilki, Tarihi Yarımada’dan boğazın sularını izleyen yapayalnız bir taştı;
►► Gotlar Sütunu
“Gotlar Sütunu” olarak bilinen bu anıt kimilerine göre II Claudius Gothicus döneminde kimilerine göreyse Constantin tarafından yapıldığı söylenmektedir. Kesin olan bir şey vardır ki o da Bizans’ın Gotların işgaline karşı koyduğu ve zafer kazandığıdır.
Gotlar Sütununun kaidesinde;
“Fortunae Reduci Ob Devictus Gothos”
Gotların yenilgisi dolayısıyla geri dönen Fortuna’ya yazmaktadır.
… Ve günümüze sadece birkaç kalıntısı kalmış, tarihin unuttuğu yetimhaneden geriye kalan kırıntılar;
►► Aziz Pavlos Yetimhanesi Kalıntıları
Gülhane Parkının deniz kısmına doğru olan tarafta Gotlar Sütunu’nun hemen aşağısında demir parmaklıklarla çevrili geçmişten gelen bir alan görmüş, buraya yakından tanıklık etmek istemiştim.
İnsan ilk bakışta birkaç tarihi kalıntının çevrildiğini sanrısına düşebilir. Oysaki pek bilinmese de orası 578 yılında İmparator Justinianos tarafından yaptırılmış bir yetimhanedir… Boğazın en güzel manzaralarından birinde bir yetimhane; Aziz Pavlos çocukları koruyor…
Bir de diğer değerler vardı;
Hürriyet gazetesi tarafından yaptırılan, bir taş kaide üzerine oturur vaziyette betimlenmiş Mustafa Kemal Atatürk’ün 100’üncü doğum yılı için armağan edilen anıt…
Uzun ince gidiyorum gündüz gece diyerek Anadolu’nun kalbinde yer etmiş Aşık Veysel’in heykeli…
Dahası, Osman Hamdi Bey’in tarihe geçmiş Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosunun üç boyutlandırılmış bir halde sergilendiği alan…
… Ve artık sıra Gülhane Parkı’nda ki gezintimin ardından eşsiz bir zaman yolculuğunun kapılarına adım atmaktı.
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ
Anadolu, Mısır, Yunan, Roma, Ortadoğu, Mezopotamya… Attığım her adım da başka bir uygarlığa misafir olmuş, baktığım her yerde başka bir zaman dilimine tanıklık etmiştim. Henüz müzenin dış kapısına geldiğimde büyük bir heyecan kaplamıştı içimi. Hamdi Bey yokuşunu tırmanırken dahi binlerce yılın birikiminin beni çağırdığını hissetmiştim. İçimdeki sabırsızlık kapıdan içeri girdiğimde büyüleyici bir zaman yolculuğuna bırakmıştı yerini.
İstanbul Arkeoloji Müzesi İçinde Neler Vardı?
Zamanım yetmez kaygısıyla ilk olarak “İstanbul Arkeoloji Müzesi”ne misafir olmuş, hemen akabinde de “Eski Şark Eserleri Müzesi”ne bir ziyaret gerçekleştirmiştim.
Mısır’dan Mezopotamya’ya birçok eserle karşılaşmıştım. Sümer, Babil, Mısır, Asur gibi uygarlıklardan günümüze kadar gelmiş ürünlerini incelerken, binlerce sene öncesinin yolculuğuna çıkmış gibi hissetmiştim.
Türkiye’de hiç Mumya Var mı?
İlk girişte Mısır mumyası bekliyordu beni. Çok büyüleyiciydi.
Sahi siz de daha önce hiç mumya görmüş müydünüz?
Zaman Eğrisinde Kurgusal Zaman Yolculuğu
Dünyadaki bütün arkeoloji müzeleri gibi İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde de zaman yolculuğu yapmaya hazırdım. İçten biliyordum ki, her bir kapıdan içeri süzüldüğümde, tarihin binlerce senesi içerisinde yolculuk yapacak ve onlara kültüre ait izleri yakından görecektim.
Sözünü ettiğim gibi ilk olarak Mısır döneminden bir mumyayla tanışacaktım. Akabinde tarihin ilk aşk şiirini yakından görecektim. İnsanlığın yaptığı bilinen ilk yazılı anlaşma olan Kadeş Anlaşması da beni beliyordu orada.
Yüzbinlerce eserin sergilediği müzede neler yoktu ki?
Dünyanın en büyük lahdi, Sidemara Lahdi… Tarihin en büyük imparatorlarından Büyük İskender’in lahdi… Yılanlı sütunun Yılan Başı… İnsanlığın ilk yasaları Hammurabi ve Ur Nammu yasaları… Roma ve Yunan heykelleri ve daha niceleri adeta beni doyumsuz bir zaman yolculuğuna çıkarmayı başarmıştı.
Bir yanım tarihin çağlarında gezinirken, diğer bir yandan müzenin gerek iç yapısındaki gerekse bahçesindeki müthiş atmosferden büyük bir huzur duyacaktım.
Mısır ve Mezopotamya’nın o binlerce yıl öncesi insanının elleriyle yaptığı ürünleri inceleyerek devam etmiştim gezime. Kimi ufak el yapımı eserler kimi boyunuzca hatta daha büyük heykeller.
Tarihteki İlk Yasalar Arkeoloji Müzesinde
Zamanda yolculuğum devam ederken çivi yazılarıyla ilgili bir bölüme de rastlamıştım. Orada ilklerle karşılaşmanın heyecanını yaşamıştım an be an. Yazılı ilk yasalar olan, Ur-Nammu ve Hammurabi yasalarından örnekleri görmek beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Günümüzden binlerce sene öncesinde Sümer ve Babil dönemlerinden kalma, insanlığın ilk yasalarıyla beraberdim.
Ya Hep O Bilinen İlk Aşk Şiiri?
Taşlara kazınmış aile mahkemelerinin, ceza mahkemelerinin verdiği karar örneklerine bakarken, çokça heyecanlandığım bir diğer eseri de fark etmiştim. Bugüne kadar keşfedilmiş “ilk aşk şiiri” karşıma dikilmişti. Romantik duygulara kapılmıştım bir anda.
Tarihteki İlk Anlaşma; Kadeş Anlaşması
Zamanda yolculuğum sürerken yolum ta ilkokul sıralarından hatırladığım bir anlaşma ile kesişmişti. Tarihte bilinen ilk yazılı anlaşma karşımda dikiliyordu. Kadeş anlaşması…
Tek özelliği yazılı ilk anlaşma olması değil tabii. Tarihin öne çıkan ilk kadınlarından birinin imzasını da çıkartıyor bu anlaşma.
Güzelliği ile Dillere Destan Puduhepa
Hititlerde önceleri Tanrıça Hera’nın hizmetkârı kabul edilirken elde ettiği iktidar gücü güzelliğiyle birleştiğinde Tanrıça saygısı görmeye başlıyor. Kadeş anlaşmasında O’nun da mührü var.
Puduhepa, İÖ 13’üncü yüzyılda yaşamış Hitit hükümdarı III. Hattuşili’nin karısı ve Hitit İmparatorluğu’nun kraliçesidir. Hakkında az şey bilinmekle beraber, kendisinden ilk defa bir tablette, Hattuşili’nin evliliği hakkında yaptığı “kendini savunma konuşması”nda söz edilir.
Uzunca bir süre Eski Şark Eserleri bölümünde kaldığımı fark ettiğimde bir yanım hiçbir şeyi kaçırmadan her bir objeyi görmek istiyor, diğer bir yanım ise müzenin geri kalan kısımlarına gitmek, yeni çok daha şey görmek için sabırsızlanıyordu.
Çinili Köşk
İstanbul Arkeoloji Müzelerinin bu bölümü Selçuklu ve Osmanlı dönemi çini eserlerini sergiliyor. Özellikle çiniler ile ilgili merakınız varsa olmanız gereken yer tam da burası. Osman Hamdi Bey’e ait önemli yapımlar ve Ab-ı Hayat Çeşmesi müzenin bu bölümünde bulunuyorlar.
İstanbul Arkeoloji Müzesi Bahçesi
Huzur dolu bahçede ne kadar dolandığımı, zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım tabii.
Müzelerin yaşattığı o büyüleyici saatler gibi bilmeniz gereken başka bir şey daha var. O da İstanbul Arkeoloji Müzelerinin kelimelerle anlatılamayacak kadar huzur dolu bahçesi. Çayınızı yudumlarken bir yandan Gülhane Parkı’nı izleyebilir, diğer yandan birbirinize zaman yolculuğunda yaşadıklarınızdan, hissettiklerinizden bahsedebilirsiniz.
Neyse ben bu yazıda daha fazla anlatmayayım. Gelin ve bu eşsiz zaman yolculuğuna siz de katılın. İstanbul Arkeoloji Müzeleri görülmesi gereken yerler listesinde en başlarda yer almalı!!!
İstanbul Arkeoloji Müzesi Nerede?
Müzeye ulaşmak için benim yaptığım gibi Gülhane Parkı girişini kullanabilirsiniz. Tarihi Yarımadaya gelin. Tramvayları kullanın. Gülhane Parkı durağında inerek müzeye ulaşabilirsiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Ziyaret Saatleri:
Yaz dönemi 09.00 – 19.00
Kış dönemi 09.00 – 17.00
PTT MÜZESİ
Yolculuğum Gülhane’den Sirkeci bölgesine devamında iki değerli müzeye de girmek istemiştim. Bunlardan ilki;
►► PTT Müzesi
İşte Büyük Postane denilen PTT Müzesi’nden hem mektuplara dair izler görmüş hem de telefon ve telgraflara dair. Benim hayatımda da pullu zarflara konmuş mektupların yeri o kadar önemlidir ki! Anılarımı yazarken onlara da özel kategorik bölümler ayırmayı borç bilmiştim:
Veda mektuplarım… Londra mektuplarım… Politik mektuplarım… Tutukevi mektuplarım… Askerlik mektuplarım… Yaşam mektuplarım… Girişimcilik mektuplarım… Sevda & Yelda mektuplarım… İş mektuplarım… Seçme mektuplarım…
Gelgelelim tıpkı diğerlerinde olduğu gibi bu müzede de bazı anlarda önemli tarihi olaylara dikkatim çekilmiş… birbirinden eşsiz koleksiyonlar içerisinde bulmuştum kendimi…
Müzenin ayrı bir girişi var ve binanın batı kısmında dört kat bulunuyor. Ziyaretçilere, 23 Ekim 1840’ta Osmanlı Posta Nezareti’nin kuruluşuyla resmen başlayan ülkenin haberleşme ve telekomünikasyon hizmetleri tarihi hakkında bilgi vermektedir. 6 Mayıs 2000 tarihinde Türk Postası tarafından kurulan müze, posta, telgraf, telefon ve posta pullarına yönelik dört bölümden oluşmaktadır. Binanın inşaatı sırasında çekilen fotoğraflar da sergide yer almaktadır.
Cumartesi ve Pazar kapalı olan müzenin ziyaret saatleri: 09:00–12:00, 13:30–16:00
TÜRKİYE İŞ BANKASI MÜZESİ
Sirkeci sokaklarında dolaşırken karşılaştığım bir diğer değerli müze de;
Eminönü Yenicami Şubesi’nde 1928’den beri hizmet veren Türkiye İş Bankası artık bir müze. Binanın ömrü, bankanın ömründen de uzun. Yapımına 1890’da başlanan bina 1892’de ‘İstanbul Postanesi’ olarak hizmete girmiş. 1909’da postane Sirkeci’ye taşınınca, eski bina bir süre paket postanesi olarak kullanılıp, 1926’da Türkiye İş Bankası’na devredilmiş. İki yıllık tadilattan sonra banka bu binaya taşınmış.
O gün bugündür bina orijinal formunu koruyor.
Malum, İstanbul’da darbe almadan yıllarca yaşamak zor iş. Bu anlamda her şeyden önce müzenin binası sosyal tarih açısından önemli bir kaynak.
Türkiye’nin kuruluş ve kalkınma öyküsünü yansıtan Banka tarihini gelecek kuşaklara aktarabilmek üzere 1990’ların sonlarında başlayan kurum tarihi çalışmalarını takiben 14 Kasım 2007’de Türkiye İş Bankası Müzesi’ni ziyarete açmışlar.
Müzenin hazırlık sürecinde 1924’ten bu yana Türkiye’nin dört bir köşesinde biriken belgeler, fotoğraflar, filmler ve objeler toplanarak restore edilmiş ve korumaya alınmış. Bu zengin malzemeye ev sahipliği yapmak üzere İş Bankası’nın tarihi Yenicami Şubesi seçilmiş.
Sözünü ettiğim gibi;
23 Eylül 1892’de İstanbul Postanesi olarak inşa edilen bina, 20 Şubat 1928 tarihinde Türkiye İş Bankası’nın İstanbul Şubesi olarak hizmet vermeye başlamış. 1950’li yıllarda şubenin adı Yenicami Şubesi olarak değiştirilmiş ve 2004 yılına kadar bu şekilde hizmet vermiş. Restorasyon sürecinin ardından bina müze olarak İstanbul’un kültür hayatına katılmış.
Türkiye İş Bankası Müzesi tarihi binanın iki katına yayılmış koleksiyonu ile yıl boyu açık. Sabit sergi, binanın üst katındaki birinci salondan başlıyor. Bankaya ait zengin arşivden toplumsal ve iktisadi hayatı yansıtan belge ve fotoğraflar, farklı dönemlere ait daktilo, hesap makinesi gibi bankacılık aletleri, kumbara, promosyon malzemeleri, reklam filmleri gibi Türkiye İş Bankasına özgü materyaller Müzenin birinci katında sergileniyor.
Birbirini takip eden sekiz salon boyunca İş Bankası’nın Cumhuriyet’le yaşıt tarihinin kısa bir özeti kronolojik olarak ziyaretçiye aktarılıyor.
Müze haftanın yedi günü 10:00 – 18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
TARİHİ YARIMADA MACERASINDA SIRADA NE VAR?
Yarın Eminönü bölgesi gezimle devam edeceğim.
Tarihi Yarımada, ilk tepe serüvenimin sonuncu yörüngesi olan “5. Rota”da, güzergâhım Eminönü Meydanı, Yeni Cami, Hatice Turhan Sultan Türbesi, Mısır Çarşısı, Rüstem Paşa Camisi, Bekri Mustafa Türbesi, Baba Cafer Türbesi, Zindan Han, Yavuzer Sinan Camisi ve Ayın Biri Kilisesi…
***…***
(*) Önceki Makale: İSTANBUL TURLARI ~ Tarihi Yarımada I (İlk Tepe): 4. Rota
(*) Sonraki Makale: İSTANBUL TURLARI ~ Tarihi Yarımada I (İlk Tepe): 5. Rota
Bir sonraki “Tarihi Yarımada” ajandasında görüşmek üzere; sevgiyle kalın,
Gezenti Şeref