Babaeski’nin En Sakin Yeri Dere Boyu Çimenleri

Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Hazırlık Güncesi: Gün 43

Bisiklet bir tutkudur, bir yol masalı dostudur, gönülçelen bir sevdadır. Bisikletle memleket yolculuklarını düşünde gören biri yol sevdasına tutulduğu aşkını ömrü buyunca unutmaz, yaşadığı sürece onu hep arar durur… #pire🚲 ile Türkiye Turları öncesi hazırlık dönemi ve alıştırma gezileri…

Babaeski çıkışında, camları buğulu bir köy kahvehanesindeyim. Önümdeki ince bellide sanki kar suyundan yapılmış çay, dışarıda zırdeli yağmur var. Bir de yağmurda ıslandıktan sonra sobaya sırtımı verip çok sevdiğim ısınmak…

Çayım bittiğinde yenisini isteyene kadar geçen süre zarfında, açık olan kapıya kadar çıkıp saçaklardan yere düşen yağmur sularına bakıyorum. Sonra köşedeki yerime dönüp, bir çay daha istiyorum.

Birkaç satır bir şeyler karalıyorum. Pencere kenarında hararetle tavla oynayan iki ihtiyar köylünün maçını izlemenin dışında yapacak bir iş arayınca; gözüm, duvara uzun zaman önce iliştirildiği apaçık belli olan, sararmış yapraklara kayıyor.

Oturduğum yerden birkaç satırını okuduktan sonra; nasıl, hangi arada ayağa kalktığımı hatırlamıyorum. Öylesine baktığım ve yine öylesine okuduğum bu üç beş satırdan sonra buğulu camların karşısındaki duvara ruhumu kelepçeliyorum adeta. Coşkuyla okumaya devam ediyordum ve okudukça, geçen kısa süre içinde çok yoğun duygular yaşıyorum. Hislerim düğümleniyor; içimde fırtınalar kopuyor. Bu satırları yazan kimdi; Hangi zamanda yaşamıştı? Ne zaman yazmıştı? Yaşlı kahveciye soramadım, çoğu zaman sakin ama aksi bir adama benziyordu. “A be ayıp değil mi?” demeye bile hakkı vardı ya “Nasıl bilmezsin, nasıl tanımazsın be ya?” derdi.

Bu duvarda ne bulmuştum ki?

Şansıma yağmur durmuş yol görünür olmuştu. Islak zeminde ıslak hava en güzel nerede koklanır? Tabi ki dere boyunda…

Galiba dere suyunun beni neden çağırdığını biliyorum. Gölgesinde ruhumu dinlendirdiğim bir kestane ağacı vardı. Yok kestane değil, basbayağı kavaktı o. Her neyse, bana tümüyle koynunu açmıştı da; ben kavak ağacını öpmemiştim bile. Kıştan bahara kucağını afişe eden çiçeklerin arasında bir akarsuydu besbelli. Buz gibi suyu, yüreğimi serinletmişti de; ben zaten yola çıktığım andan beri Trakya havasının kuru soğuğundan don kesmiş, ona cengili bir Kırklareli türküsü yakamamıştım bile.

Dereköy taraflarında Bulgaristan’a sınır boyu dizilen heybetli dağlar vardı; Istranca Ormanlarını da içerisinde barındıran Yıldız Dağları. Bir zamanlar yaptığım turlarda güzelliği gözlerimi kamaştırmıştı da
ben ona iki satır yazamamıştım bile.

Eminim içerisinde birçok güzelliği barındıran ormanlar, kar yağışıyla coşan dereler ve kuşların yankılanan sesleri ile bu mevsimde insana huzur veriyordur.

Şimdi mutluluğa giden ayrı bir yol var önümde…

***…***

(*) Önceki Makale: Hoş / Nahoş

(*) Sonraki Makale: Parkın En Güzel Yeri Kahve Köşesi

Bir sonraki “Türkiye Turları: Hazırlıklar” güncesinde görüşmek üzere; sevgiyle kalın,

Gezenti Şeref

**GBT~2022/050**

>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!