Bisiklet Yolculuklarımın Genel Giderlerini Hesaba Katma

gEZENTİ şEREF ~ BTF-2017/002
Tarih: Çarşamba, 03.05.2017

Bisiklet yolculuğunda yapacağım harcamalar ve karşılaşacağım maliyetler seçeceğim seyahat tarzına bağlı. Kafamdaki plan tamamen bağımsız irade ile topyekûn özgürlüğe dayalı olunca, doğal konaklamayı, kamp alanı ya da karavan parkı dışında bir yerde çadır kurmayı, tercih edecek, elimdeki olanaklarla kamp yemeklerimi kendim pişirecek, eşyalarımın bakımını sürekli elden geçirecek, dayanıklılıklarını uzatmak için elden geldiğince korumaya çaba gösterecek ve yol boyunca ekstralardan kaçınacak, aşırı harcamamaya dikkat edeceğim. Bu sayede yol maliyetlerim en düşük sevilerde seyrini sürdürecektir. Yok, tersini yapar, eğer konaklama için otelleri, pansiyonları seçer, kendimi lokantalarda yemek yemeye alıştırırsam, bu da yetmezmiş gibi malzemelerimi de hor kullanır, kısa zamanda değiştirmeye kadar varan davranışlara neden olursam, ve eğer gerçek bir gezgin gibi değil de kraldan kral gibi yaşamaya özen gösterirsem, gereğinden fazla hazineye ihtiyacım var demektir. Tabi ki bu yol, yol değil. İnsanı yolundan saptırır, yoldan çıkartır. Bütçe şaşar, tasarruflar kısa zamanda erimeye başlar.

Pekâlâ.

Bir de bu güzellemenin orta yolu var. Yok diyemem. Ve ben bu yöntemi de yolculuklarıma tayin edebilirim. Bazen, kendime çeşitli sebeplerden ötürü kıyak yapabilir ve iyi bir konaklama tesisinde konforu yaşamak isteyebilirim. Rahat bir yatak, sıcak duş, güven duygusu, bunların hepsi çok hoş şeyler ve insan arada sırada da olsa kendisini uzun, yorucu bir günün sonunda böylesi keyifli güzelliklerle ödüllendirebilir. Ödüllendirmelidir de. Zaman zaman bir otelde veya benzeri ‘yıldızlı’ bir tesiste kalmak; korlu ateşin başında başköşeye kurulup yemek yapmanın içimden gelmediği veya kimi yöresel yemeklerin tadına bakmak istediğimde küçük tatlı bir lokantada lezzetli bir yemek yemeye oturmak; ya da yağmurda ıslanmamak için ve hatta yağmurun geçmesini bekleyene kadar bir kafede şahsımı kahve ile mükâfatlandırmak son derece normal davranışlardan sadece birkaçı. Yeter ki yine tasarruflarımı cart curt gereksiz ölçüde savurmayayım.

YATIRIM HARCAMASI v GELİR MASRAFI  

Masraf yönetimi uygulaması, kişisel harcamaların ve gelirlerin takibini kolaylaştırmak için geliştirilmiş bir uygulamadır!

Kısaca, maliyet muhasebesinde iki tür harcama vardır:

  1. Yatırım Harcaması (maddi duran varlıklara yapılan ek yatırım harcamaları); ve
  2. Gelir Masrafı…

Bu en basitinden en temel muhasebe kavramlarıdır. Biraz daha açacak olursam:

Yatırım Harcamaları sabit varlıkların maliyetlerine yıllar bazında “amortisman” gideri vasıtasıyla derece derece yansıtılırlar ve burada önemli olan belli bir maddi duran varlığın ekonomik ömrüdür.

Amortisman, yani yıpranma payı, bisiklet serüvenlerimde kullanmak üzere yanıma alacağım varlıkların aşınması ya da eskimesi gibi durumlarda gösterilebilen gider payıdır. Çoğunlukla, alınan kimi eşyaları 1 yıldan fazla kullanacağım çok açık. Zamanla birlikte, birçok eşya yapısı gereği deformasyona uğramaya başlar ve bu eşyaların ekonomik değerleri azalır. Böyle durumlarda varlıkların ekonomik ömrü boyunca gider yazılması gerekir.

Gelir Masrafları bir bütçede sabit varlıkların değerini artırmadan bir işin yürütülmesi için yapılan harcamalardır ve aynı dönem içerisinde veya çok geçmeden kısa bir süze zarfında doğrudan gider yazılırlar.

Daha net bir ifadeyle; yatırım harcamaları ile gelir masrafları arasındaki fark gerçekleştirilecek satın almalar uzun vadede mi kullanılacak, yoksa kısa vadede mi kullanılacak olmasına bağlıdır. Gelir masrafları/harcamaları süregiden olağan faaliyet giderleri olarak anılmaktadır. Yatırım harcamaları ise genel anlamda maddi duran varlıkların tek seferde büyük hacimler şeklinde satın alınması işlemleridir. Ki bunlarda uzun periyodlarda kazanım elde edilmesi öngörülür.

(*Benim durumumda ‘kazanım sağlama’, yapacağım bisiklet turlarında edineceğim parasal değeri olmayan faydaları ima etmektedir.)

Sermaye Harcamaları

Yatırım Harcamaları bir proje veya projeler bütünü için ayrılan başlıca sermaye yatırımlarını temsil etmektedir.

(*Benim durumumda, TASARRUFLARım – vadeli mevduat hesabından vadesiz ‘Bisikletle Türkiye Turları’ (BTT) hesabına aktarılacak meblağlar biçiminde olacaktır.)

Bir bisiklet turcusu olarak gezgin hayatımın uzun yıllar sürmesini idame etme eğilimdeyim. Bunu da yeni geziler, yeni yolculuklar ilave ederek süreğenliğini bir noktada bitirmeyi değil her seferinde yeni rotalarla devam ederek turlarımı genişletmeyi hedefliyorum.

Yatırım giderleri uzun vadede kullanılabilecek maddi duran varlıkların satın alınması operasyonudur. Örneğin: ana araç olarak bisikletin kendisi, bisiklet yedek parçaları ve aksesuarları, taşıma ekipmanı, kamp malzemeleri ve elektronik donanım. Bu tabloya genellikle bir yıldan daha uzun bir süre kullanabileceğimi düşündüğüm kıyafetlerim ile güvenlik malzemelerini de ekleyebilirim. Açıkçası, görüldüğü gibi, bu varlıkların tamamının ekonomik ömrü oldukça uzun olabilecek ve dolayısıyla bana yıllarca kullanma fırsatı sağlayabilecektir. Bense bunları mali raporlarımda dilediğim “amortisman” yöntemlerinden birini kullanarak yıl bazında ‘gider’ kaydedebilirim. Burada önemli olan her MDV’nin kendine özgü ekonomik ömrünün temel alınacağı esasıdır.

Ya da, söz gelimi, ben kâr/ekonomik fazla amacı güden iktisadi veya ticari bir işletme yönetmediğime göre; satın alınan bir MDV’yi o yıl içerisinde ‘şaaak’ diye gider yazabilirim. Bu işlem tamamen benim tasarrufumda olan bir şey. İsteyen arzuladığı gibi hareket etmekte serbesttir.

Ben bisiklet yolculuklarımı layıkıyla yürütebilme ve ona keza her fırsatta genişletebilme sürecinde ihtiyacım olan asıl maddi duran varlıkları satın alırken hatırı sayılır maddi maliyetleri karşılayabilmek adına sık sık ‘öz sermaye finansmanı’ kullanacağımı varsayıyorum.

Yukarıda değindiğim gibi: (*Benim durumumda, TASARRUFLARım – vadeli mevduat hesabından vadesiz ‘Bisikletle Türkiye Turları’ (BTT) hesabına aktarılacak meblağlar biçiminde gerçekleştirilecektir.)

Gelir Masrafları

Gelir Masrafları sözünü ettiğim gibi bir yıl içinde veya bir yıldan daha kısa süren harcamalar için kullanılan bir terminolojidir ve iki kategoride sınıflandırılmaktadır:

Fayda sağlayan giderler, bir bisiklet turunu yaparken ihtiyaç olunan faaliyet giderlerini karşılayabilecek masrafları içerir.

Fayda sağlayan MDV’nin bakım & onarım giderleri, bisiklet yolculuklarımda yanımda taşıdığım/taşıyacağım maddi duran varlıkların dayanıklılıklarını, performanslarını koruyabilmek için uygulayacağım rutin kontrolleri, bakım ve onarım harcamalarını kapsar. Bu şekilde varlığın ekonomik ömrünü uzatabilir ve ondan daha uzun bir süre fayda sağlayabilirim. Eğer yenisiyle değiştirme söz konusu olursa kayda düşecek ‘yenileme maliyeti’ de bu türden gelir masrafı olarak yazılacaktır.

Gelir harcamaları, doğası gereği, yinelenen giderler olarak addedilir.

BİSİKLET TURLARINDA EKİPMAN maliyeti  

Yukarıda neden şu iki masraf kaleminin arasındaki farkı uzun uzun anlatmaya ihtiyaç duydum? Sebebi basit aslında. Çünkü yıllık finansal planlamam iki ayrı bütçenin tablolarına dayanıyor:

  1. Maddi Duran Varlık Yatırımları
  2. (Bisiklet Yolculuğu Projesinin) Faaliyet Giderleri

Bisiklet yolculuklarımda kullanacağım bisiklet ve satın alacağım diğer ekipman, bütçede sermaye masrafları olarak yer alacak. Öte yandan günlük geçerli, işlevsel ödemelerim gelir masrafları olarak kayda geçecek.

Bisiklet turu projeleri, tıpkı ticari bir işletme kurmak ve onu etkin, verimli üretken ve başarılı bir şekilde çekip çevirmek gibidir.

Dolayısıyla, ‘başlangıç direkt maliyetlerinin’ çok yüksek tutarlarda seyir edeceğini not etmekte fayda var. Fiiliyatta becerebilirsem ben yaşam evime bağlı kalarak gel git’ler yapmakla değil hayatımı hemen hemen dışarıda kalarak geçirmeyi planlıyorum. Bu nedenle eskiyen veya bakıma ihtiyaç olan ev eşyalarımı yenilemeyi değil, bisiklet yolculuklarımda bana hayati derecede lazım olacak açık hava etkinliklerine uygun ekipmanı satın almaya yönelmeyi öne çıkarıyorum. İlk etapta bisiklet dâhil bütün ekipman $1,000 ilâ $10,000 arasında bir değere mal olacaktır. İlk turumu yaptıktan sonra ve hatta ilerleyen zamanda gerçekten neye ihtiyacım olacağını yaşayarak öğreneceğim. Böyle olunca sonradan pişman olacağım pahalı bir ekipmanı hemen şuursuzca, alelacele davranıp satın almam gerekmiyor.

Ve sanırım her defasında kendime planlı veya plansız, dürtüsel satın alma veya ani satın alma gibi tüketim alışkanlıklarını körükleyen motivasyonu frenlemeyi hatırlatacağım.

Ama bizzat önemli bir donanım söz konusu olduğunda da satın alırken hayli ucuza kaçarak ileride hayıflanma duyabileceğim şeylere de imza atmamam gerekiyor.

Ucuz mala sahip olacağım diye güvenliği çöpe atma

Bazı eşyaların güvenlik konusu ve sağlıklı koşullar göz önüne alındığında önemli roller üstlendiğini belirtmekte fayda var. Böylesi eşyaların seçiminde gereksiz cimrilik yapıp, lüks olmayan birtakım masraflardan kaçınarak tasarruf yapma yoluna sapmamalıyım. Örneğin, iyi, konforlu ve sıcak tutabilecek bir uyku tulumu içinde uyumak varken gece soğuktan titremeyi göze alan bir diğerine yatırım yapmamalıyım. Keza bu çadır için de geçerli. Ucuz yazlık çadırda kışın yağmur sağanağı, lapa lapa yağan kar ortasında konaklamaya kalkarsam varın gerisini siz düşünün.

Örnekleri çoğaltabilirim. Fırtınadan, yağıştan, rüzgârdan etkilenen kılık kıyafet yerine mevsim şartlarına uygun olanlar… Off-road yapacaksam, ki muhtemel bir taleptir, o zaman bozuk, taşlı ve stabilize yollara dayanıklı, güçlü bir bisiklet… Ve her şeyin ötesinde herhangi bir kazaya maruz kalma ihtimaline karşı sağlam bir kask…

Tişörtler, çoraplar, buff, eldivenler, iç giyim ürünleri çok çabuk yıpranacak ve yenilenme ihtiyacı doğacaktır. Tamam, bunlar çok pahalı şeyler değil ama yine de hesabını yapıp, bütçe tablolarıma yansıtacağım kalemlerden.

ULAŞIM MALİYETLERİ  

Türkiye’nin yüzölçümü tam olarak 783.562 km2 ve iki sınır kapısı, Kapıkule (batıda) ile Sarp Kapısı (doğuda), arasındaki uzaklık 1.500 KM iken yukarıdan aşağıya iki nokta, yani Sinop’tan Anamur’a, arasındaki mesafe yaklaşık 900 KM’dir. Bu üç aşağı beş yukarı yurdum coğrafyasının birçok Avrupa ülkesine kıyasla sahip olduğu genişlik hakkında bir fikir vermekte. Ayrıca üç tarafının engin denizlerle, kuzeyde Karadeniz, batıda Ege ve güneyde Akdeniz, çevrili olmasının kendisine hususi bir ayrıcalık oluşturduğu gerçeğini yadsıyamayız. Nitekim bir iç deniz olan Marmara ve Boğazlar sayesinde, hem Avrupa hem de Asya’da varlık sahip olduğu topraklarla iki kıtaya yayılmış başka hangi ülke var ki?

Bu güzelim coğrafyada pedallamak beleş, fakat, zaman zaman bu bahsettiğim denizlerin birinden ufukta görünen karşı kıyıya geçmeyi düşünebilirim. Ya da ne bileyim belki de karada yol alırken oldukça sıkıcı gelebilecek yerleri daha hızla geçmek de isteyebilirim. Nihayetinde bizim coğrafyanın sadece belli başlı yerleri güzel. Yoksa Türkiye ne bir İskoçya, Galler, İsviçre, Avusturya, İtalya ne de bir Amerika, Kanada, Karayipler…

Sağlıklı yollar, keyifle pedallamak demektir

Sanırım iyi bir noktayı yakaladım, ama şunu da not etmekte yarar var; uzun yıllar sonra nihayet şehirlerarası yollar duble ve emniyet şeritleriyle daha güvenli, köy ve kırsal alanın yolları ise inişli çıkışlı olmasına rağmen bisiklet sürmeye yorucu katkı sağlasa da daha elverişli, daha az trafiğe sahip ve daha keyifli, üstelik o kadar da bozuk olmadığını araçla yaptığım seyahatlerden biliyorum.

Şehirler arası otobüs fiyatları eksantrik seviyelerde seyretmediği gibi, yöresel ulaşım genellikle çok ucuz, feribotlar ve trenler de ayrıca ekonomik tarifelere sahip. İşin gerçeği ben kullanır mıyım bilmiyorum ama bazı noktalarda geçişleri hızlandıracağı açık.

Herhalde zorunlu olmadığı sürece ben diğer taşıtlardan uzak durmayı tercih edeceğim. Hastalık, sakatlık veya yolda kalmak gibi durumlarda ise yapacak bir şey yok. Çare neyse o!

Koşullar neyi gerektirirse gerektirsin, yanımda her zaman belirli bir miktarda nakit parayı bulundurmalıyım. Yoksa banka kartının geçmediği yerlerde mahzur kalmak istemem.

Önceden tasarladığım rota planlamalarıma göre, denizleri aşmak için mevcut feribotları kullanacağım. İstanbul gezilerim için çoğu kez belediye otobüslerini, tramvayları, vapurları, motorları, metroyu ve metrobüsü kullanacağım. Adalara yolculuk bu turların esasında var. Adasız olur mu? Hatta planlarıma göre yakındaki Yunan adaları bile planlarım arasında. E, o halde, cüzdanımın da biraz daha nakde ihtiyaç duyacağı çok açık. Biraz araştırma sonucu gösteriyor ki bazı trenler uçaklar kadar uçuk kaçık maliyet oluşturabilirken, bazı feribotlar da bisiklet kirasından daha ucuza gelebiliyor.

Bisiklet arızaları başa bela

Eğer yolculuklarımda tam teşekküllü bir bisiklet onarım malzemeleri (yedek parçalar) taşımayacaksam ve ola ki kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde bisikletim arıza yaptı yolda kaldım, yapabileceğim en iyi şey en yakın merkeze kadar ilerleyebilmek. Eğer o merkezde de çözüm üretilemiyorsa en yakın şehre. Artık yetkin tamirci nerede bulabilirsem. Bu otostopla mı olur, kamuya ait bir ulaştırma aracıyla mı, yoksa bedeli karşılığında özel bir taşıtla mı bunu böyle bir şey başıma geldiğinde değerlendirmek isterim. Her şeye rağmen, otostop yapmak bu işin en kolay ve en az maliyetli yöntemi olacağıdır.

Açıkçası bisiklet tamirinden hiç anlamam. Anlamak da istemem. Belki başıma geldikçe zorunlu bir öğrenim süreci yaşarım. Bilemiyorum. Patlayan lastiği değiştirmekten bile zevk aldığımı söyleyemem. Ama yapabilirim. Diğer komplike arızalar ise benim hem bilgi hem de hobi dağarcığımın dışında olan şeyler.

Çocukluğumdan beri en sevdiğim ulaşım aracı bisiklet haricinde trenlerdir. Onlara aşığımdır ben. Ancak bildiğim kadarıyla uzun mesafe yol kat eden trenler bisikletleri almıyor. Daha kapsamlı bir araştırma yapmam gerekecek bu mevzuda. Ne var ki, şehir metroları (hatta otobüsler, vapurlar, tramvaylar) bisikleti herhangi ekstra bir ücret ödemeden kabul ediyorlar. Elbette bunun için saat tarifelerine uymak şartı getirmişler. Çok güzel.

Şunu ısrarla yazmakta yarar görüyorum. Bazı densizler, denyolar, dangalaklar Türkiye’de hâlâ bisikletçilerden nefret ediyor ve trafiğin akışında akıl almaz işler yapıyorlar. Kimi işgüzar otobüs şoförleri de, belediyeler bisiklet taşımaya yasal çerçevede hak tanımışken, bu kuralı tanımıyor, kafasına göre takılıp kuralı çiğniyor ve bisikletçiyle sözlü tartışmaya girerek kendisine zor anlar yaşatıyor. Bu bir kültür, eğitim sorunu olmaktan çıktı artık. Zira kafasına göre hareket eden şahsiyetlere bulaşmak insanı ya hapse ya krematoryuma gönderir.

Yüksek hızlı trenler ise katlanabilir bisikletler haricinde kabul zorluğu çıkartıyor. Keşke çocukluğumun banliyö trenleri geri gelse. Hatta Sirkeci’den Hadımköy’e, Haydarpaşa’dan Ankara’ya yolculuk ettiğim dumanı tüten buharlı trenler, motorlu trenler…

GİRİŞ ÜCRETLERİ  

Bisiklet turlarımda gayem çevre yollarını kullanarak bir şehirden diğerine giderken “sırf bu kentte de bulundum!” yaygarasıyla hareket etmek değil… Hayır asla. Kaç yıl alacaksa alacak, kaç takvim yaprağı eskitecekse eskitecek, bu projenin (Bisikletle Türkiye Turları) gerçek amacı daha önce bulunmadığım, ya da görmeyi isteyip de gidemediğim veyahut gitmiş olsam da bir kez de bisikletle gezmenin şerefine kavuşacağım yerleri keşfetmek. Ve her gittiğim yerde tarihi, kültürel ve sanatsal değer taşıyan mekânlara ziyaretlerde bulunmak, bazen etkinliklere katılmak, bazen de toplumsal bağlar kurmak. Çokça dostluklar kuracağıma şüphe duymuyorum.

Bu mekânlar herhangi bir ören yeri olabileceği gibi, bir mağara, bir tapınak, bir cami, bir kilise, bir sinagog, bir kale, bir palas, bir saray, bir kervansaray, bir hisar, bir kule, bir sanat galerisi, bir müze, bir sinema, bir tiyatro, bir konser, bir diskotek, bir bar, bir restoran yahut bir gece kulübü de olabilir.

Dolayısıyla bu tür mekânların giriş ücretleri de bölgeden bölgeye, şehirden şehre, değişkenlik gösterebilecektir. En başta kendime birçok antik kenti ve müzeyi ‘bedelsiz’ ziyaret edebileceğim yıllık “Müze Kartı” tedarik edeceğim. Diğerleri içinse bütçemde bir fon kaynağı oluşturmam gerekiyor.

SAĞLIK BAKIM MALİYETLERİ  

Neyse ki çoğunlukla bisiklet turlarında karşılaşılan kazalar hafif sıyrıklarla atlatılan ufak tefek hadiseler. Ve bunlara ilk yardım çantasındaki malzemelerle müdahale etmek yeterli. Elbette büyük ve ciddi kazalardan kaçınmanın en önemli yolu yollarda kurallara uymaktan, uyanık olmaktan, yol ve doğa şartlarına göre dengeli davranmaktan geçiyor. Her şeyin başı dikkatli bir sürüş. Böylece önemli sorunlar ender karşılanabilir veya hiç karşılaşılmaz, SGK’yi bile devreye sokmanın âlemi olmaz. Tabi diğer yanda sağlığı zinde tutabilmek için olabildiğince doğru beslenmeli, sürüş yaparken susuz kalmamalı, çok fazla terledikten sonra rüzgârı yememeli, yeterince uyuyup dinlenmeli, yorulan kaslara vitamin takviyesi yapmalı.

Kendime ne kadar iyi bakarsam o kadar sağlıklı olur hastalıklardan ve kazalardan uzak durmayı başarırım.

Söylenen her şeye karşın “SGK”nın cepte olması da ayrı bir güven unsuru. Bunu da es geçmeyeyim dedim. Eczaneler yetmedi mi devlet hastaneleri yerel poliklinikler iş görür.

Yine de bu ‘tesislerden’ uzak durmak en doğrusu…

SİGORTA GİDERLERİ  

Tıpkı insan sağlığı gibi bisikleti de herhangi bir kazaya, hasara, hırsızlığa karşı teminat altına almak önemli bir konu. Ancak bildiğim kadarıyla Türkiye’de bisikleti sigorta ettirmek mümkün değil. Belki bisikletçi sayısının ülkede artış göstermesiyle ileride değişebilir ve kullanıcılara güven aşısı sağlayacak bisiklet poliçeleri yazıcıdan birer birer çıkar.

Ben şimdilik, bu yüzden, kendi önlemlerimi kendim alacağım demektir.

SIRADA NE VAR?

Bir sonraki HESAP~KİTAP gönderisinde, Bisiklet Yolculuklarımın Günlük Giderlerini Dikkate Alma mevzuunda parasal planlamaya devam edeceğim.

***…***

(*) Önceki Makale: “Bir Yatırım Planı Kurgularken

(*) Sonraki Makale: “Bisiklet Yolculuklarımın Günlük Giderlerini Dikkate Alma

Bir sonraki “HESAP~KİTAP” makalesinde görüşmek üzere; sevgiyle kalın,

Gezenti Şeref

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!