Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Hazırlık Güncesi: Gün 31
Bisiklet bir tutkudur, bir yol masalı dostudur, gönülçelen bir sevdadır. Bisikletle memleket yolculuklarını düşünde gören biri yol sevdasına tutulduğu aşkını ömrü buyunca unutmaz, yaşadığı sürece onu hep arar durur… #pire🚲 ile Türkiye Turları öncesi hazırlık dönemi ve alıştırma gezileri…
“Çok okuyan mı çok gezen mi bilir?” sorusu tam bir muamma benim için! Gezerken ne kadar az şey bildiğimi, okurken bilgiye ne kadar aç olduğumu fark ediyorum her defasında. Gezerken okumanın zevkini de başka hiçbir şeye değişmem. Bu aralar elimden düşmeyen Ahmet Ümit’in “Kayıp Tanrılar Ülkesi” kitabı.
Ahmet Ümit’in Kitap Koleksiyonu
Sevgili TKP’li yoldaşlardan Ahmet Ümit’i 1989’da hikâyelerle başlayan yazarlığında çok sadık biçimde izlediğimi söyleyebilirim. Ama şahsen kendisi öylesine verimli ki, onu hiç kaçırmadan okumak zor… Daha sonra keyifle okuduğum, 1996’daki “Sis ve Gece”yle sürmüştü. Ve o roman, bir Roman Polanski’nin elinden değil ama bir Türk yönetmeni (Turgut Yasalar, 2007 yılı) tarafından film yapılmıştı; hiç de fena olmayan… Ve abartmaya gerek yok, Ahmet Ümit şöhret yolunda hızlı adımlarla ilerliyordu. Benim özellikle sevdiğim romanlarına bakarsak: “Patasana”, “Beyoğlu Rapsodisi”, “İstanbul Hatırası”, “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”, “Aşkımız Eski Bir Roman”, “Bab-ı Esrar”… Ve gözde detektifi Komiser Nevzat serisi: “Çiçekçinin Ölümü”, “Tapınak Fahişeleri”, “Davulcu Davut’u Kim Öldürdü?”…. Toplam 26 kitap. 20’den çok yabancı dile çevrilen…
Polisiyeyi Arkeoloji ve Mitolojiyle Harmanlayan Usta İşi Bir Roman
Ve bence tıpkı “İstanbul Hatırası” gibi “Kayıp Tanrılar Ülkesi” sanırım tüm bunların içinde özel bir yere sahip… Bu belki onun en kalın kitabı: 502 sayfa… Aynı zamanda en yoğun, en karmaşık ve yapı olarak en zor romanı. Bir tür edebi ‘yapboz’, kendine özgü bir tarihsel ve politik bulmaca. Okuması biraz çaba isteyen, ama bu çabayı ödüllendiren bir yapıt…
“Unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar”; “Tanrıların şafağı”; “Ben buyum işte: yeryüzü ve gökyüzündeki cümle mahlûkatın baş tanrısı Zeus”; “Sizi yok edecek olan sizi yaratandır”; “Herakles oğullarını öldürmesinin kefaretini ödemiştir”… vesaire… vesaire… Hepsi birbirinden tumturaklı başlıklar ve onları izleyen uzunca yazıların oluşturduğu tam bir Yunan mitolojisi dökümü. Ahmet Ümit tanrılar tanrısı Zeus’un bu özel notlarını nasıl ele geçirdi, doğrusu merak ediyor insan!!!..
Okuyanın göreceği gibi klasik polisiye kavramından hayli uzak, çok katmanlı, çok şaşırtıcı ve de çok öğretici bir roman karşısındayız. Klasik polisiye artık alt-üst olmuştur: sağcı-solcu, yaşlı-genç, kadın-erkek, inanan-inanmayan, dindar-ateist, faşist-devrimci, otokrat-demokrat, suçlu-masum… Bunları ve daha birçok şeyi uygun dozlarla birbirine karıştırarak…
Ve Türkiye’nin üzerinde oturduğu toprağın müthiş kültür zenginliği, daha doğrusu o inanılmaz kültürler mozaiği, bu alışılmamış romanın dokusuna sinmiştir. Osmanlı’nın, başta Fatih Sultan Mehmet’in, çok iyi kavradığı, ama her nedense birçok padişahın yanına bile yaklaşamadığı zenginlik (öyle olmasaydı o devasa mabet taa Almanya’ya taşınabilir miydi?)…
Entel dantel işleri Babaeski’ye pek yakışıyor!!!
[Ayrılık esintisi: SON 11 GÜN]
***…***
(*) Önceki Makale: Ahmet Ümit’in Kitapları Adamı Gezdirir
(*) Sonraki Makale: Sporsever Kasaba Babaeski
Bir sonraki “Türkiye Turları: Hazırlıklar” güncesinde görüşmek üzere; sevgiyle kalın,
Gezenti Şeref