İSTANBUL TURLARI ~ Golden Horn I (Şişli-Eminönü-Ayvansaray)

Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Stanpoli Gezileri: Gün 12

Bisikletim señorita #pire🚲 ile Türkiye Turları ~ “İstanbul” gezilerimin başlangıcında ısınma dolaşmalarından bir levent kesit. Bugünkü parkurum HALİÇ’e SELVİ BOYLUM HALİÇ’e…

İstanbul rotalı gezilerimin “başlangıç” dizisinin üçüncü ve sonuncusu olarak Golden Horn yani Haliç güzergâhını seçtim. Dün iyice dinlendim sayılır. Taksim Cumhuriyet Anıtı önünden başlattığım tur, Galata Köprüsü’nün güney kısmında, Ragıp Gümüşpala Caddesi üzerindeki otobüs duraklarının yanında restore edilmiş taş bir bina, Zindan Han ile taçlandı ve Cibali yönünde Haliç kıyısı boyunca devam etti.

Bugünün gezi mesafesi ortalama olarak normal sayılsa da çokça durup fotoğraf çektiğim ve görmeden geçemeyeceğim tarihi yapılar, dini mekânlar, mesire ve doğa alanları, kültür ve yaşam sohbetleri ile dopdolu olduğundan epeyce uzun sürdü. Tüm ayrıntılarıyla 50 km yol kat ettim. En az 503 metre tırmanış yaptım. Çoğunlukla deniz seviyesinde pedal çevirdim. En yüksek noktam 70 m ile Pierre Loti idi. En sert eğimi %18 olarak Evliya Çelebi Caddesi’nden gördüm. Eğer o noktada Piyale Paşa Camisi yönüne değil de Kuledibi’ne devam etseydim, Galata Kulesi etrafında turlayabilirdim. Bir zamanlar çok sayıda olan ama şimdi azalan bisiklet mağazalarına uğrardım. Ama zaten bir başka rotada orası ile buluşmamız olacak.

Bugün Haliç boyunca inanılmaz deneyimler yaşadım. Eyüp Sultan’ı daha önce hiç bu kadar teferruatlı gezmemiştim. Pierre Loti efsanesi bende hep başka manzaralı eser. Kâğıthane bölgesi ise geçmişin izlerinde İstanbul başlangıcı için ne büyük kısmet. Geze geze doyamadım. Öte yakada ise yine Miniatürk, Haliç Kongre Merkezi ve RMK karşıladı bütün görkemiyle. Akabinde tırmandığım huzur vahası, Aynalıkavak dillere destan bir yer. Tırmandım, yoruldum ama buna değdi doğrusu. Kasımpaşa’yı ise oldum bittim pek sevmem. Yine es geçerim dedim ama dayanamadım girdim çıktım birçok yerine. Pişman olmadım.

Yalnız baştan söyleyeyim:

Rotamdaki bölge devasa boyutta olduğundan gezinin yazısı da epeyce teferruatlı ve uzun; ayrıca eklediğim fotoğrafların çokluğundan dolayı (300’ün üzerinde) bu gezimi dört alt bölüm olarak topladım.

  1. Kısım: Şişli-Eminönü-Ayvansaray
  2. Kısım: Defterdar-Eyüp-Pierre Loti
  3. Kısım: Silahtarağa-Kâğıthane-Sadabad
  4. Kısım: Hasköy-Aynalı Kavak-Kasımpaşa

Tamamını bir kere de okumanız gerekmiyor. Kısım kısım da okuyabilirsiniz. Mümkün olduğu kadar çok detaylı fotoğraflar kullanarak süsledim makaleyi.

Şimdi artık gezimin ilk alt bölümünün fotoğraflı anı detaylarına geçebiliriz…

Yola Çıkış

Pire🚲 yine her zamanki park köşesinde ‘giyinip-kuşanmaya’ hazır bekliyor. Az sonra 3 kat aşağı inecek ve Lati Lokum Sokağı’nın o muhteşem eğimini tırmanacağız. Kâh pedalları çevirerek, kâh itekleyerek…

Mecidiyeköy Meydanı’ndan Şişli’ye kadar hem Büyükdere Caddesi hem de Halâskârgazi Caddesi neredeyse bütünüyle bana aitti. Hepsinden önemlisi hiç trafik yoktu desem yeridir. Artık bende feci alışkanlık yaptı. İlk olarak Hamidiye Eftal Hastanesi sapağını geçer geçmez Atamızın müze-evi önünde durup bir yol durumu raporu veriyor, bugünün hayalimdeki gezi rotasını kısaca anlatıyorum kendisine.

[📷 Atatürk Müzesi, Şişli, Nisan 2022.]

Şişli Halâskârgazi Caddesi

Taksim

Sırasıyla Osmanbey ve Harbiye kavşağını geçtikten sonra Taksim’e kadar devam eden Cumhuriyet Caddesi’nde pedalladım. Tıpkı öncelleri gibi bu cadde de muazzam bir şekilde açıktı. Sanki sözleşmiş gibiydik. İşte TAKSİM sabahın köründe bomboş. Ne güzel!!!

[📷 Cumhuriyet Caddesi, Taksim, Nisan 2022.]

Bu da meydana çıkan yayalara açık yolun başı. Gezi’den sonra bayağı düzenlemeye gidilmiş. Sonuç itibariyle güzel olmuş çevresi. İşte ne büyük bir kazanç bu doğal yeşillik. Yoksa gerzek birilerine kalsa betona çevireceklerdi tümüyle. Sanki insanlar beton solumakla ömür tüketecek. Derdiniz ne sizin kardeşim, memleketin her tarafını beton ağlarla ördünüz be, yeter! İyi ki o masum ve fakat mücadele ruhu yüksek muhteşem olaylar yaşandı da biraz olsun geri adım attı dangalaklar…

İstanbul’un merkezini böylesine boş görmek beni hayretler içerisinde bırakıyor yeminle. Taksim, bu çok merkezli şehrin belli başlı merkezlerinden biridir ve meydan olarak tasarlanmış ilk meydandır. Yıllardır 1 Mayıs kutlamalarına kapalı olsa da o eylem günü gelip çattığında işçi sınıfının kalbi hep burada atmaktadır. Ne var ki çocukluğumun, hatta gençliğimin Taksim’inden pek eser kalmadı.

Şehirler büyüdükçe, nüfusu arttıkça, merkezler kayıyor, çoğalıyor. Taksim de Pera’nın çiçeklenip dolmasından sonra, bu yeni tarz şehirleşmenin Nişantaşı ve Şişli’ye doğru ilerlemesi sonucunda önemli bir merkez oldu. Yoksa saha önceleri, yani yüzyılın sonuna kadar burası mezarlık alanıydı. Meydanın ortasında bir kışla vardı ve bir zamanın en iyi futbol sahası da kışlanın ortasındaydı. Önceleri Tepebaşı’nda kümelenen Marmara, Sheraton, Divan, Hilton vb. büyük oteller, yeni dönemde buraya geldiler.

[📷 Taksim Cumhuriyet Anıtı, Taksim, Nisan 2022.]

Ne zaman turlarımda bu güzergâhı kullansam, illa anıtın önde durur fotoğraflar çekerim. En önce anıtı, sonra çevresini, daha sonra da nostaljik tramvayı ve yurdum insanını. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Taksim şehrin en önemli meydanı haline geldiğinden Kurtuluş Savaşı’nı yad eden, İtalyan Pietro Canonica’nın yaptığı heykel bu meydana kondu.

Örnek olarak; Taksim-Beyoğlu istiklâl Caddesi’nin Nostaljik Tramvayı

Beyoğlu’ndan Karaköy’e Raylı Taşıma Hattı

Şimdi güne uyanmakta olan İstiklal Caddesi’nde sürecek, akabinde Şişhane’ye, tarihi TÜNEL’e kadar pedal çevireceğim.

Bugünkü adıyla “M2 Füniküler Hattı”nı kullanarak Beyoğlu’ndan Karaköy’e geçiyorum. Mesafe 1 kilometrecik kadar çok kısa da olsa maskemi takıyorum. Her şeyi hesaba katarak… Tedbir, tedbirdir.

GALATA KÖPRÜSÜ de oldukça sakin. Balıkçı takımı hariç. Öyle ya da böyle onlar uyumuyor desem yeridir.

İşte şu gördüğünüz muhteşem Altın Boynuz’u yani Haliç’i fırdolayı pedallayacağım gün boyu.

[📷 Galata Köprüsü, İstanbul, Nisan 2022.]

Köprüden geçti bir sevgili Pire🚲. 😊

Eminönü

Galata Köprüsü’nün güney kıyısında bugünkü turumun asıl başlangıç noktasına ulaşmış bulunuyorum. Zira bir iç deniz olan Golden Horn, yani Altın Boynuz veyahut Haliç, bu kıyıdan itibaren kıvrılmaya başlıyor. (Kimileri Unkapanı’ndan başlatıyor ama bana göre Eminönü meydanı en doğru başlama yeri.)

Tek kelimeyle Eminönü Rıhtımında seyyar esnaf güne hazır…

EMİNÖNÜ hep bildiğiniz gibi. Otobüsler dizilmiş sıra sıra, hareket saatlerini bekliyorlar. Bu duraklardan İstanbul’un bu yakasında her yöne bir otobüs bulmak gerçekten mümkün.

Galata Köprüsü’nün güney kıyısında, Ragıp Gümüşpala Caddesi üstündeki otobüs duraklarının yanında restore edilmiş taş bir bina var. Birazdan o taş binanın yanına gideceğim.

[📷 Zindan Han, Ragıp Gümüşpala Cad., Eminönü, Nisan 2022.]

Restorasyon sonrası bina, aynı zamanda Baba Cafer’in Hanı olarak da biliniyor. 1980’lerin ortalarına kadar gıda toptancılarına ev sahipliği yaptı. Haliç kıyısının temizlenme sürecinde toptancılar binadan ayrıldı. Sonrasında önemli bir restorasyon geçirdi.

Hanın arka tarafında kalan Cafer Baba Kulesi,Osmanlı İmparatorluğu döneminde borçlu tacirlerin, tüccarların ve kadın tutukluların yattığı bir mahpushane olarak kullanılmış. İnsan, ince uzun pencereleri görünce, Alman edebiyatının önemli hikâye ve masal yazarlarından Grimm Kardeşlerin aynı adlı masalının ana kahramanı Rapunzel’in Kulesi zannediyor. Esasen aralarında bir andırışma da yok değil.

Rivayet odur ki burada yatan mahkûmlar, aşağıya saçlarını sarkıtmasa bile sepet sarkıtır, gelen geçenden yardım dileğinde bulunurmuş… Ayrıca yine bir söylentiye göre bayramlarda hayır işlemek isteyenler borcundan dolayı hapis yatanların borçlarını öder ve serbest kalmalarını sağlarmış…

[📷 Baba Cafer Kulesi, Zindan Han, Eminönü, Nisan 2022.]

Zindan Han, bu bölgedeki tek sur kalıntısı olan bu kuleye bitişiktir. Hana adını veren Baba Cafer’in ise Arapların İstanbul’u kuşatması sırasında öldürülen sarıklı bir din düşünürü olduğu söylenir. Yine rivayete göre bu Cafer, Harun-el-Reşit’in Bizans İmparatoru’na gönderdiği elçiymiş. Diplomasi saygısı olmayan imparator onu bu kulede hapsetmiş ve Cafer burada ölmüş. Başka bir ifadeyle zat-ı muhteremi ölüme terk etmiş.

Fetihten çok sonra mezarı kulenin ikinci katında bulunmuş. Mezarın verdiği kutsal havaya rağmen az önce belirttiğim gibi Osmanlılar da kuleyi uzun zaman hapishane olarak kullanmışlar. Gerçi Osmanlılar diplomatları Yedikule’ye tıkıyorlardı. Dolayısıyla burası bir zamanlar kadınlar hapishanesi, daha uzun zaman da borçlular hapishanesi olarak kullanılmış.

Bir süre kulenin etrafında turluyor ve o kadim tarihsel atmosferi solumaya çalışıyorum. Alçak kapısıyla Baba Cafer Türbesi’nin girişinde Evliya Çelebi’den nakledilen hikâye gerçekten enteresan.

Artık burada işim bitti. Yeniden ana caddeye çıkma vakti. O halde zaman kaybetmeden yola devam edelim.

Bir kalıntı gördüm mü dayanamam, giderim yanına sessiz sedasız… Burası MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ bahçesi…

Kapıda güvenlik var. Kendisinden özel izin isteyerek kalıntının fotoğraf çekmek istediğimi söylüyorum. Hay hay diyor. Arsızlığın bu kadarı… Gözüme kestirdiğim piknik masasında bir kahve molasını da ödül olarak alıyorum. He-he-he… Bir fincanlık da güvenlikçi abiye… Neticede hayat paylaşmak üzerine kurulu…

[📷 Marmara Belediyeler Birliği, Eminönü, Nisan 2022.]

Şu köşe iyiymiş. Oturağa bir güzel kurulur, mis gibi antik kalıntıya karşı antika kahvemi yayılarak yudumlayabilirim. 😊

[📷 Ahi Çelebi Camisi, Ragıp Gümüşpala Cad., Eminönü, Nisan 2022.]

Laf dönüp dolaşıp Evliya Çelebi’ye gelince… Büyük seyyahın Hz. Muhammed’i rüyasında gördüğü cami, Marmara Belediyeler Birliği’ne komşu, hemen yanı başında.

Yapılışı bir hayli eskiye (16’ncı yüzyılın başı) gitmekle birlikte, çok tamirden, restorasyondan geçtiği için mimari bakımdan öyle çok da ilginç bir yapı değil. Fakat ilginç olmasının başka bir nedeni var. Yüzyıllar öncesinin büyük gezgini, sevimli, nüktedan abartmalarıyla ünlü Evliya Çelebi, seyyah olacağını rüyasında görür. Rüya da, bu camidedir. Orada ibadetini yaparken, melekler, evliyalar belirir; az sonra Peygamber de görünür. Evliya’ya bir dileği olup olmadığını sorar. Evliya “şefaat” demeye çalışır. Ama heyecandan “seyahat” der. Peygamber, “Freudian slip”ten haberdar olmalı ki, ona seyyah olacağını muştular.

Caminin yanındaki yarı yıkık binanın çocuklar hapishanesi olduğu söyleniyor. Umumiyetle çevrede restorasyon çalışmaları var. Efsanevi bir ayyaş olan Bekri Mustafa’nın mezarının da burada olduğu iddia ediliyor. Buna inananlar da olabilir, olmayanlar da. Kim nasıl arzu ederse artık. Malum, Bekri Mustafa, içkiyi yasak eden IV. Murat zamanında efsaneleşmiştir. Bir sefer tebdili kıyafet gezen padişahı tanımamış, karşısında içki içmiş, sonunda Murat kim olduğunu beyan edince zat-ı muhterem, “Buyurun, ağalar, cenaze merasimine,” diye fıslamış. ‘Ayyaş’ demek olan ‘Bekri’ lakabının da buradan miras kaldığı anlatılır.

Şimdi ben de Evliya Çelebi’nin dilek sözünü esin kaynağım olarak kabul edip seyahatime devam ediyorum.

Unkapanı

Zaman zaman azgın trafikten sıyrılmak adına Ragıp Gümüşpala Caddesi üstünden kaldırıma çıkıyor, zemin toprak, çakıl da olsa Haliç kıyısına paralel ilerlememi güçlükle sürdürüyorum.

Sözün özü; çevre düzenlemeleri, inşaat çalışmaları her tarafta… Karşıda Haliç Metro Köprüsü

Benim de İstanbul bisiklet turlarımda zaman zaman kullandığım “M2 Yenikapı – Seyrantepe – Hacıosman Metro Hattı” Haliç istasyonuna gelirken tünelden yeryüzüne çıkıyor ve yolculara müthiş güzellikte bir manzara sunuyor. Hattı zatında, bence dünyadaki metro manzaraları sıralamasında top 1’e yerleştirebileceğim bir istasyon Haliç. Tabi manzara izlemek istiyorsan, insan yığılışmasının var olduğu günlerde, kapıda ayakta durup izlemen daha sağlıklı olacaktır. Çünkü insanlar sen otururken sürekli senin sağına, soluna, üstüne falan yığılacaklardır manzarayı kaçırmamak için.

Haliç Metro Köprüsü’nü geride bırakıp az ötedeki Süleyman Subaşı Camisi’ne doğru hareket ediyorum. Ancak çevre düzenleme çalışmaları camiyi yakından görmeme izin vermiyor. Zaten orijinali 1570’lerde Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş cami, Atatürk Köprüsü yapılırken yıkılmış, yakınlarda yeniden yapılmış. Etrafı teneke bariyerlerle çevrilmiş durumda. Hummalı bir inşaat mesaisi sürüyor. Ayrıca burada bir de kıyıda 19’uncu yüzyıldan kalma Hafız Ahmet Ağa meydan çeşmesi olması lazım ama galiba onu da taşımışlar, görmedim.

Cibali

Her neyse. Benim çaktırmadan devam etmem gerekiyor. Yoksa her şeyi bir güne sığdıramam. 1940’larda yapılan Unkapanı/Atatürk Köprüsü’nün güney ayağının altından geçiyor batıya doğru pedallar dönerken trafikten kaçarcasına Balat Parkı’na sığınıyorum. Burası anlı şanlı Cibali semti.

Bu ad, İstanbul’un fethiyle ilgili bir efsaneye dayanıyor. Fatih’in ordusunda Cebe Ali namında bir derviş varmış. Kuşatma sırasında elindeki postu denize atıp üstünde ayakta durmuş. Yanındaki müritleri de aynı şeyi yapmış. Böylece su üstünde yürüyerek karşı kıyıya varmışlar ve surlardaki Bizanslı muhafızları dehşet içinde bırakıp tek tek haklamışlar. Cebe Ali’nin mezarı, Muammer Karaca’nın meşhur ettiği Cibali Karakolu’nun evvelden bulunduğu yerde.

Cibali’nin iç kısımlarını Balat, Fener ile Zeyrek özel turumu yaparken gezeceğim. Zaten daha önce de defalarca gelmişliğim vardır ama bu kez biraz da farklı pencereden bakarak dolaşmak niyetindeyim.

[📷 Kadir Has Üniversitesi, Abdülezel Paşa Cad., Cibali, Nisan 2022.]

Yine inşaat yine inşaat… Unkapanı (Atatürk) Köprüsü’nün çevresinde yapılmakta olan düzenlemeler, doğrusunu söylemek gerekirse, bisiklet için tam bir facia. Neyse ki nefes alabildiğim bir yer buldum!! Karşıda KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ

Unkapanı Köprüsü’nden sonra Ragıp Gümüşpala Caddesi yerini Abdülezel Paşa Caddesi’ne bırakıyor. Bu cadde üstündeki büyük, krem rengi badanalı bina eski tütün fabrikasının binası iken 1997’de Has Üniversite’sinin malı oldu. İçinde Rezan Has Müzesi bulunuyor. Müzenin giriş katında Osmanlı ve Türkiye döneminde kullanılmış olan sigara kutuları ve tütünden sigara üretim makineleri yer almakta.  Galerinin en ilginç kısmı ise 1’inci katta bulunan Bizans sarnıcının etrafındaki camekan içinde sergilenen arkeoloji koleksiyonudur. Müzede oldukça fazla sayıda işlemeli Urartu kemerlerine ek olarak Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı eserleri de yer almakta.

Şimdi; dilersem ana yoldan gidebilirim tabi. Ama akan trafiğin arasında fotoğraf çekmek pek kolay olmuyor. Bu yüzden Özlem Parkı’ndan Nedim’in adını taşıyan parka kadar kıyı kıyı gitmeyi daha fazla tercih ediyorum sanki. Gerçi kıyı bandında özel olarak yapılmış bir bisiklet yolu yok. Ben yine de kalabalık sayılmayan yayalara dikkat ederek biniyorum bisikletime.

[📷 Cibali Kapısı, Ragıp Gümüşpala Cad., Eminönü, Nisan 2022.]

Üniversiteden sonra, Bizans’ın Haliç surlarından ayakta kalan tek kapısı olan Cibali Kapısı’na geliyorum. Cibali Karakolu binası ve çevresi ise “Balat Fener Evleri Restorasyonu” çalışmaları nedeniyle kapatılmış.

Fener

Artık bu bölgenin en güzel semtlerinden birine daha gelmiş bulunuyorum. Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin de yer aldığı havalide hâlâ birçok güzel ev görmek mümkün. Fener Rumlarının 1821 isyanına kadar süren nüfuzundan geriye kalan, bu mimari yapıları dolaşırken fotoğraflamaya bayılıyorum.

İmparatorluk içinde, bugünkü Romanya’nın parçaları olan Eflak-Boğdan voyvodaları geleneksel olarak Fener Rumları arasından tayin edilirmiş. Ayrıca Osmanlı hariciyesinin tercümanlık görevlerini de Fenerli Rumlar üstlenirmiş. Bundan dolayı burada çok zengin aileler türemiş ve semt varlıklı bir yer haline çevrilmiş.

Haliç’in Kıyıları

Eskilerin deyişiyle, “İstanbul, Haliç’in yüzü suyu hürmetine İstanbul olmuştur.” Haliç gibi doğal bir limana sahip olduğu için, İstanbul’un ticari ve kültürel bakımdan önemli bir şehir olduğu kabul edilir. Tarihçilere göre bir zamanlar, özellikle Osmanlı devrinde, Haliç’te kırk yedi tane iskele olduğu belirtiliyor. Bunların yirmi dört tanesinin Haliç’in güneyinde, yirmi üç tanesinin de kuzeyde konuşlandırıldığı dile getiriliyor.

Zaman içerisinde Haliç kıyıları boyunca sıralanan iskeleler Balıkpazarı, Hasır, Limon, Yemiş, Odun, Unkapanı, Yağkapanı gibi adlarla anılır. Tabi bir yandan sanayileşme sürerken bölgede derme çatma imalathaneler de kurulur.

Gelgelelim 1984 yılında İstanbul’un ilk Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen ‘talancı’ Bedrettin Dalan’ın İstanbul’u dönüştürme projeleri kapsamında anarşik yapıya el atar, yük iskelelerinin tamamını ortadan kaldırmakla kalmaz, ayrıca ana cadde ile deniz arasındaki bütün o sefil imalathaneleri de istimlak eder. Yerlerine parklar yaptırır. Velhasıl bugün şu anda pedalladığım Haliç’in güney kıyısını bu yeni görünümüyle seyrediyorum.

Ara Güler’in “empresyonist” kareleri sadece arşivlerde kaldığından kaderde çoğu zaman benim dünya görüşüme uymayan yepyeni bir yurdum insanı çılgınlığına rastlayabiliyorum. Yepyeni derken tabi cumhuriyetin kuruluşundan doksan dokuz yıl sonra bile orta çağı andıran görüntülere tanıklık ediyorum maalesef.

Neyse ki eskiyle karşılaştırmak gerekirse, artık şu Haliç’in dibinden geçerken burnumun direği kırılmıyor…

[📷 Fener İskelesi, Haliç, Nisan 2022.]

Park içi yolundan ana caddeye çıktığımda yol ikiye ayrılıyor. Gidiş ve geliş yolu olan Ayvansaray Caddesi ile Mürselpaşa Caddesi birbirinden uzaklaşıyor.

Görüldüğü üzere buradan Haliç manzarasını seyretmek doyumsuz bir duygu.

Bu noktadan deniz kıyısına doğru baktığımda, denizle aramı kesen yolun ve parkın ilerisinde sarımtırak bir “soğan” kubbeli yapıyı gözüme kestiriyorum. Birazdan oraya gideceğim. Ama önce yakından ziyaret edeceğim yerler var.

İki yol arasında kalan ve adı Akşemsettin Parkı olan adacıkta, birçok özel bir yapı bulunuyor. Bunlardan ilki Haliç Sanat (Fener Evleri).

Mürselpaşa Caddesi üstünde kaderine terk edilmiş gibi görünen bu yapının ne olduğunu çözemedim.

Diğer bir taraftan yine aynı cadde üstünde rengarenk boyanmış Fener evleri…

Şimdi yine adacığa geri dönelim…

[📷 Kadın Eserleri Kütüphanesi, Fener, Nisan 2022.]

“Soğan” kubbeli yapıya gelmeden hemen önce aristokratik Fener konaklarından biri var. Burası, restorasyondan sonra 1990 etiketli Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı… İçi de gezilebilir ama ben bugün girmeyeceğim.

Fener Semtinin Kadın Eserleri Kütüphanesi

Görüldüğü üzere kremalı bisküvinin kokusunu alan dört ayaklı bir kulağı düşük dostum.

[📷 Bulgar Kilisesi, Fener, Nisan 2022.]

Biraz önce kubbesini gördüğüm ihtişamlı bina burada, deniz tarafında. Adacık üstündeki en ilginç yapı belki de bu Sveti Stefan, Bulgar Kilisesi. Neo-Gotik üslupta, yakın zamanda tamamen yenilendi. 2017 yılında bu bölgeye yaptığım yürüyüş turları esnasında gördüğümde yoğun bir restorasyon çalışmaları sürüyordu. Bitmiş haliyle çok görkemli görünüyor. Mimari ve üslup özellikleri, cephesindeki bezemeleri, dik saçakları, ters duran heykellere benzeyen küçük kuleleri ve bunların üstünde keskin hatlı çan kulesiyle gotik batı kiliselerine benziyor.

Bahçesine giriyor ve bir sürü fotoğraf çekiyorum.

Bu yapı; mimari ve üslup özellikleri, cephesindeki bezemeleri, dik saçakları, ters duran heykellere benzeyen küçük kuleleri ve bunların üstünde keskin hatlı çan kulesiyle gotik batı kiliselerine benzer. Bu göz alıcı eser Fener Rum Patrikhanesi’nden bağımsız bir Bulgar Kilisesi hayaliyle tam da patrikhanenin yanı başına “dikkatlice yerleştirilen” Sveti Stefan Kilisesidir.

Girişte, kilisenin yapımını Viyana’ya bağlayan küçük bir plaket var. Yapının bütün olağanüstünün anahtarı da bu plakette.

Kilisesinin ana giriş kapısı… Buradan hareketle içeri girip kısa bir turla ziyaretimi gerçekleştiriyorum…

[📷 Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, Fener, Nisan 2022.]

Kilisenin içi de orijinal biçimde restore edilmiş. Mermer görüntülü sütunlar görmeye değer…

Kilisenin içindeki kısa turumu devam ettiriyorum.

Geçmişte İstanbul’da yaşayan Bulgarların sayısı çok daha fazladır. Bugün bu cemaatin, çoğu da Makedon olmak üzere, sayıca azaldılar. Çeşitli semtlerdeki şarküterilerde onların varlığı olduğu söyleniyorsa da ben pek rastlamadım. (Belki de yanlış şarküterilere sapmışımdır.) 😊 Bildiğim kadarıyla, Okmeydanı’ndaki hastanelerini bile gerici dinci Türkiye gazetesine sattılar.

Şimdi de yan cepheden aldığım karelerden biri…

Bu göz alıcı eser Fener Rum Patrikhanesi’nden bağımsız bir Bulgar Kilisesi hayaliyle tam da patrikhanenin yanı başına “dikkatlice yerleştirilen” bir kilise havasındadır.

Sveti Stefan Bulgar Kilisesi’nin Bahçesinden Görüntüler

Bahçesi de oldukça temiz ve düzenli. Kilisenin karşısında (caddenin karşı tarafında) Eksarhlık binası görülüyor.

Daha yakından bir çekimle 18 Ağustos 1849’da, arsayı bağışlayan Stefan Bogoridi’nin heykeli ile arka planda Bulgar Eksarhlık binası.

Bununla birlikte geçmişe bir yolculuk yapacak olursak…

Bulgar Ekharslığı 1860’ta kurulur ve bu durum Fener Patrikhanesi’nin hiç hoşuna gitmez. Zaten Fener, Bulgar Kilisesi’nin özerk olmasını ancak 1945’te onaylamak zorunda kalır.

Bahçedeki metropolit mezarları süsleyen heykeller Bulgaristan’daki Türk azınlığa baskı yapıldığı sıralarda faili meçhul kişilerce kırıldığı için kilisenin içinde korumaya alınmış.

Dilek taşı…

Pire🚲 ne diledi ki acaba?

Fener’den Ayvansaray’a

Turumun devamında Bulgar Kilisesi’ni arkamda bırakıyor Haliç’in içine doğru pedallıyorum.

Sonrasında güzel bir mekâna varıyorum: Karaköy Kahvesi… Canım nasıl da bir “incebel bardak” tavşan kanı çay çekti şimdi…

[📷 Ionnes Prodromas Kilisesi, Fener, Nisan 2022.]

Çay bahçesinin hemen yanı başında, farklı zamanlarda farklı üslupların eklemlendiği bir yapı ile daha buluşuyorum. Hafiften bir tiyatro dekoru havasında restore edilmiş Ionnes Prodromas Kilisesi bu. Ya da diğer adıyla Tur-i Sina Metokhion’u.

Asıl ilginç olan, kiliseyi ana caddeden ayıran binalar. Bu kompleks de bir Metokhion’dur. Tur-i Sina’daki Aya Katerina Manastırı’nın İstanbul’daki bir koludur. Metokhion arşimandritinin (bir veya birkaç manastırı idare eden yüksek rütbeli papaz) konutu olarak yapılmış bu bina, İstanbul’un en eski konutlarından biridir ve yapılışı 17’nci yüzyıl sonlarına uzanır.

Yakın dönemde, anlaşılmaz nedenlerle özel mülk haline geldikten sonra çeşitli süfli amaçlarla kullanılmış ve perişan olmuş bu girişe kapalı olan ev yeniden restore edilip görselliğe sunulmuş.

Geldiğim park içi yolu…

Kilisenin eski fotoğrafı ile turistik bilgilendirme yazısının yer aldığı sütun.

Balat

Metokhion’u bırakıp Ayvansaray Caddesi’nin öbür yanına kıyıya doğru geçtiğimde, artık Balat semtine geldiğimi fark ediyorum. Çünkü semtin adını da edebiyle taşıyan büyük parkın içinde Balat İBB Spor Tesisleri, ucunda ise Balat İskelesi var. Caddede sürmek yerine tabi ki park içi yolları tercih ediyorum.

Balat adı, “Palation”un bozulmuş şeklidir ve surlardaki Blaherna Sarayı’na yakınlığından ötürü semt bu adla tanınmıştır. Balat ile surlar arasında kalan semtin Ayvansaray olarak anılması da belki buna bağlıdır.

İstabul’da Balat’ın özel önemi, İspanya’dan gelen Yahudilerin burada yerleştirilmesi ve yakın zamanlara kadar buranın başlıca Yahudi mahallesi olarak varlığını sürdürmesidir.

[📷 Or-Ahayim/Balat Hastanesi, Balat, Nisan 2022.]

Parkın sonlandığı köşeden ana caddeye çıkıyorum. Deniz kenarındaki yapılar arasında İpsilanti ailesinin kabartmalarla süslü, beyaz badanalı evi, ayrıca deniz tarafında Balat Yahudi Hastanesi var.

İbranice ‘Hayat Işığı’ anlamına gelen Or-Ahayim, 1898’den beri derdine derman arayan herkese kapıları açık…

Velhasıl Balat Hastanesi’nden ayrılma vakti.

Ayvansaray

Kısa bir mesafe sonra hastanenin bahçesine kavuşmak için tekrar ana caddeden park içine doğru sürüyorum. Bu yeşilliğin adı Ayvansaray Parkı. Semtin adını taşıyan parkın ucunda iskelesi de mevcut.

[📷 Ayvansaray İskelesi, İstanbul, Nisan 2022.]

Ayvansaray geçmişte Haliç boyunca dizilmiş semtlerin arasında en yoksuluydu. Nüfusu, Türkler ağırlıkta olmak üzere, karışıktı. İstanbul’da yerleşik Çingenelerin oturduğu birkaç semtten biriydi. Ama bugün böyle özelliğinin kalmadığını söyleyebilirim. Haliç kıyısındaki mezbelikler 1980’lerde ortadan kaldırılıncaya kadar Ayvansaray’da birçok tersane vardı. Bazıları hâlâ hayatta…

Ve artık yavaş yavaş Haliç Köprüsü’ne yaklaşıyorum… Karşı kıyıya dolanmak bakalım kısmet olacak mı?

[📷 Haliç Köprüsü, Ayvansaray, Nisan 2022.]

M2 Metro köprüsünü de dâhil edersem, Haliç’teki dört köprünün sonuncusu, Boğaziçi’nden ilk köprüyle aynı zamanda, güney ayağı Ayvansaray – Eyüp arasına gelecek şekilde yapılmıştır.

Ayvansaray (Haliç) köprüsünün dibinde, fazla özelliği olmayan bir cami var. Fakat çevre düzenlemelerinden dolayı Ya Vedud Camisi’ni göremedim.

***…***

Bisikletle “Golden Horn” gezimin birinci alt bölümü burada sona eriyor. İkinci alt bölüm Ayvansaray’ın bittiği yerden Defterdar-Feshane-Eyüp ve Pierre Loti Tepesi ile devam edecek.

TUR ile İLGİLİ DETAYLAR

Tur Tarihi: 04.04.2022; Pazartesi

ROTA: Mecidiyeköy >> Şişli >> Taksim >> Beyoğlu >> Karaköy >> Eminönü >> Cibali >> Fener >> Balat >> Ayvansaray >> Feshane >> Eyüp >> Pierre Loti >> Pierre Loti >> Silahtarağa >> Sadabad >> Kâğıthane >> Sütlüce >> Hasköy >> Kasımpaşa >> Çağlayan >> Mecidiyeköy (D)

1. Kısım: Şişli-Eminönü-Ayvansaray

Güzergâh Seyri: Mecidiyeköy >> Lati Lokum Sok. >> Mecidiyeköy Meydanı >> Büyükdere Cad. >> Şişli >> Halaskargazi Cad. >> Şişli Hamidiye Etfal >> Atatürk Müzesi >> Osmanbey >>  Harbiye >> Cumhuriyet Cad. >> Taksim >> Taksim Anıtı >> İstiklal Cad. >> Beyoğlu >> {Beyoğlu Tünel ~ Karaköy M2 Füniküler Hattı} >> Karaköy >> Tersane Cad. >> Galata Köprüsü >> Eminönü >> Ragıp Gümüşpala Cad. >> Zindan Han >> Baba Cafer Kulesi & Türbesi >> Ahi Çelebi Camisi >> Haliç Metro İstasyonu >> Süleyman Subaşı Camisi >> (Unkapanı) Atatürk Köprüsü >> Abdülezel Paşa Cad.  >> Balat Parkı >> Cibali >> Kadir Has Üniversitesi >> Özlem Parkı >> Fener >> Şair Nedim Parkı >> Mürselpaşa Cad. >> Kadın Eserleri Kütüphanesi >> Ayvansaray Cad. >> Sveti Stefan Bulgar Kilisesi >> Balat >> Ionnes Prodromos Metokhion Kilisesi >> Or-Ahayim Balat Hastanesi >> Ayvansaray

2. Kısım: Defterdar-Eyüp-Pierre Loti

Ayvansaray >> Haliç Köprüsü >> Yavedut Cad. >> Ya Vedüd Camisi >> Defterdar Mahmut Efendi Camisi >> FESHANE >> Feshane Cad. >> Şah Sultan Külliyesi & Türbesi >> Zal Paşa Cad. >> Zal Mahmut Paşa Külliyesi & Türbesi >> Selahi Mehmet Efendi Camisi >> Hz. Halid Blv. >> EYÜP >> Eyüp Sultan Blv. >> Kalenderhane Cad. >> Eyüp Sultan Camisi >> Feshane Cad. >> Çeribaşı Camisi >> Cami Kebir Sok. >> Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi & Türbesi >> Beybaba Sok. >> Abdurrahman Paşa Türbesi >> Tarihi Karakol Binası >> Feridun Paşa Türbesi >> Sultan Reşat Park İçi Yolu >> Sultan Mehmet Reşat Türbesi >> Adile Sultan Türbesi >> Cülus Yolu >> Mihrişah Sultan Türbesi >> Sultan Reşat Cad. >> Balaban Yolu Sok. >> Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi >> İdris Köşkü Cad. >> PİERRE LOTİ >> Pierre Loti Kahvehanesi >> Ballı Baba Sok. >> Karyağdı Sok. >> Bahariye Cad.

3. Kısım: Silahtarağa-Kâğıthane-Sadabad

Eyüp >> Şah Sultan Camisi & Mevlevi Tekke >> Silahtarağa Cad. >> Silahtarağa >> Fil Köprüsü >> Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü >> İgdaş Parkı >> Kazım Karabekir Cad. >> Alibeyköy & Kâğıthane derelerinin birleştiği yer >> Kâğıthane Deresi Köprüsü >> İmrahor Cad. >> Sünnet Köprüsü >> İETT Kâğıthane Garajı (eski Poligon) >> Osmanlı Arşiv Binası >> Cendere Cad. >> KÂĞITHANE >> Kâğıthane Kaymakamlığı >> Eyüp Sultan Cad. >> Sadabad Cad. >> Daye Hatun Sıbyan Mektebi & Camisi >> Eyüp Sultan Cad. >> Hasbahçe Mesire Alanı >> Hasbahçe Park İçi Yolu >> Lalezar Sok. >> Kâğıthane Belediye Başkanlığı >> Açık Hava Müzesi >> SADABAD >> Çeşme-i Nur >> Sadabad Camisi >> Kağıthane El Yapımı Kağıt Atölyesi Binası >> Saray Ahırı >> Halit Bin Velid Cad. >> Kâğıthane Deresi Sünnet Köprüsü >> İmrahor Cad.

4. Kısım: Hasköy-Aynalı Kavak-Kasımpaşa

Kâğıthane >> Miniatürk >> Haliç Parkı >> Karaağaç Cad. >> Haliç Kongre Merkezi >> Tünel >> SÜTLÜCE >> Sütlüce Parkı >> Kumbarahane Cad. >> Halıcıoğlu Parkı >> RMK Müzesi >> Hasköy Cad. >> HASKÖY >> Hasköy Parkı >> Handan Ağa Kuşkonmaz Camisi >> Aynalı Kavak Cad. >> Donanma Cad. >> Aynalı Kavak Kasrı >> Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa Çeşmesi >> Melek Sok. >> KASIMPAŞA >> Turabi Baba Cad. >> Turabi Baba Türbesi & Kütüphanesi >> Kasımpaşa Cami Sok. >> Güzelce Kasımpaşa Camisi >> Bahriye Cad. >> Bayram Yeri Sok. >> Fişekhane Deresi Cad. >> Piyalepaşa Blv. >> Piyale Paşa Camisi >> Piyalepaşa Blv. >> ÇAĞLAYAN >> İstanbul Adalet Sarayı >> Yeniyol Cad. >> MECİDİYEKÖY (V)

Turun Niteliği: Bisikletim Pire🚲 ile Stanpoli Gezileri

Toplam Kat Edilen Tur Mesafesi: 51 km

Bisiklete Binme Mesafesi: 50 km

Toplam Araç Mesafesi: 1 km (Beyoğlu Tünel >> Karaköy)

Kullanılan Ulaşım Aracı: M2 Füniküler Hattı

Toplam Tur Zamanı: 11 saat (07:15~18:15)

Toplam Bisiklete Binme Zamanı: 5 saat (07:15~18:15) Yürüyüş, Molalar & Ziyaretler: 6 saat

Hava Sıcaklığı: 20°C (Parçalı, yer yer çok bulutlu)

Referans Kitaplar: Aydan Çelik, “İstanbul Bisiklet Rehberi”, Hil Yayın, 1. Baskı, İstanbul, 2017; Ayşegül Kaya, “İstanbul Bitmeden”, İnkılap Kitabevi, İlk Baskı, İstanbul, 2018; Murat Belge, “İstanbul Gezi Kitapları”, İletişim Yayınevi, 10. Baskı, İstanbul, 2018;.

***…***

(*) Önceki Makale: Bu Bahar İstanbul’un İlk ve Son Baharı Olacak

(*) Sonraki Makale: İSTANBUL TURLARI ~ Golden Horn II (Defterdar-Eyüp-Piyerloti Tepesi)

Bir sonraki “Golden Horn II” ajandasında görüşmek üzere; sevgiyle kalın,

Gezenti Şeref

**GBT~2022/070a**

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!