İSTANBUL TURLARI ~ Golden Horn II (Defterdar-Eyüp-Pierre Loti )

Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Stanpoli Gezileri: Gün 12

Bisikletim señorita #pire🚲 ile Türkiye Turları ~ “İstanbul” gezilerimin başlangıcında ısınma dolaşmalarından bir levent kesit. Bugünkü parkurum HALİÇ’e SELVİ BOYLUM HALİÇ’e…

Yola Devam

İstanbul rotalı gezilerimin “başlangıç” dizisinin üçüncü ve sonuncusu olarak gerçekleştirdiğim Golden Horn yani Haliç yolculuğum, I. Kısım’ın sonunda vardığım Ayvansaray bölgesinden itibaren devam ediyor. Bu bölümde bisikletimi Defterdar’dan Feshane’ye sürecek, Eyüp Sultan’da olağanüstü bir turlama gerçekleştirecek ve akabinde Pierre Loti tepesine tırmanıp emsalsiz manzara eşliğinde bir yudum kahveyi paylaşacağım sizlerle.

Şimdi artık gezimin ikinci alt bölümünün fotoğraflı anı detaylarına geçebiliriz…

Defterdar

Haliç Köprüsü’nün yanından geçtikten sonra yolun solunda tarihi Defterdar Camisi. Sağ tarafta ise Feshane-i Amire bulunuyor.

[📷 Defterdar Mahmut Efendi Camisi, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Caminin üstünde “Nazlı Defterdar Mahmut Efendi Camisi” yazıyor. 1540 tarihli Mimar Sinan eserinin en özgün yanı minare âleminde bulunan hokka ve divit figürü olarak göze çarpıyor.

Semte de adını veren “Defterdar” unvanı, Kanuni Süleyman devri defterdarlarından Nazlı Mahmut Çelebi’nin burada yaptırdığı bu camiden dolayı kalmış. 18’inci yüzyılda yanan cami, yeniden yapıldıktan sonra o eski özelliğini epeyce yitirmiştir.

Caminin dışında bir de çeşme var; ama İstanbul’un hemen hemen bütün çeşmelerinde olduğu gibi bunun da suyu akmıyor tabi. Girişin berisindeki hacı baba da beni izleye izleye bir hâl oldu. Bir bana baktı, bir bisiklete. Kafasını sarkaçlı saatler gibi salladı durdu. Ben de yanından geçerken, “Darısı senin başına,” diye mırıldandım. Öylece bakakaldı adamım.

Caminin hemen yanı başında Defterdar Mahmut Çelebi’nin açık türbesi bulunuyor.

Feshane

Yolun sağ tarafındaki Feshane, II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı yıl, 1826’da kurdurulur. Tesis, yeni ordunun askerleri için fes üretmektedir. 1939’dan 1986 yılına kadar Sümerbank’a aitti. (Şimdi “Sümerbank” kime satılmıştı, hangi hanzo onu sahiplenmiş sonra skandallara vesile olduğundan kime devredilmişti, velhasıl neden o güçlü kuruluş kapatılmıştı gibi kafa ütüleyen meselelere burada girmeyeceğim.)

Feshane şimdilerde çeşitli organizasyonlara, kent tanıtım günlerine ev sahipliği yapıyor. Özellikle Ramazan günlerinde ve bayramlarda hareketli oluyor. Oldukça şenlikli bir yer diyebilirim.

[📷 Feshane-i Amire, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Eski İstanbul fotoğraflarında, bu kıyının, başlayan sanayileşmeye rağmen güzel yalılar ve saraylarla dolu olduğunu görmüştüm. Bunlar zamanla yanar ve 20’nci yüzyıla Defterdar-Eyüp eski şanını büyük ölçüde kaybederek girer.

1980’lerde İstanbul Belediye Başkanı olan ‘talancı’ Bedrettin Dalan da, benim kişisel kanıma göre, Haliç boyunca uzanan sınai yapıları kaldırmakta biraz fazla hırslı davranır. Gelgelelim, bu çirkinlik bile, insanların mekânı nasıl kullandıklarını gösteren tarihi-etnografik bir kanıttır. Yerine yalnızca ot, çalı çırpı dikip park yapmak, fazla hayal gücü içermeyen bir çözümdür. Oysaki Haliç’teki fabrikaların bazıları korunarak burası Türk sanayileşme tarihinin açık hava müzesi haline getirilebilirdi. Bence çok büyük kayıp olmuştur. Ama kaygan zeminde dans etmeyi pek seven sağcı zihniyet böyle: ya çimentoya sarıl betonlaştır, ya da tarihi kütleyi tümden yık yok et, yerine park yap, otopark yap, çöplük yap.

Hatta bu binaların bazıları koruma altına alınabilirdi. Bazı ufak tefek rötuşlarla tıpkı Londra’da bulunan Camden Town ve Chalk Farm’dakiler gibi kültürel kurumlara ve tiyatrolara vb. dönüştürülebilirdi. Nitekim Bedrettin Dalan yıkımın sonuna doğru beni de şaşırtan yerinde bir kararla eski Feshane binasını ve birkaç bacayı ayakta bıraktı. (Sanırım ayran veya kızılcık şerbeti içmedikleri zamanlarda kafaları çalışıyor.)

Ancak şansızlığıma bakın ki tarihi bina bugün restorasyonda… Herhalde ona buna söylenmekte fazla ileri gittim, ondan. Neyse boş ver, ben de bittiği zaman ziyarete gelebilirim…

Eyüp

Feshane’nin karşısındaki Cezr-i Kasım Camisi (fotoğrafta minaresi görünüyor), 1515 tarihli. Yanında Eyüp Belediye’sinin Feshane’nin bir parçası olan tarihi binası görülüyor.

Kompleksin beyaz badanalı evi, 70’lerden beri ama en fazla son 20-25 yılda cumhuriyet değerleriyle zıtlaşan dinci takımın başına ilham kaynağı olan sıkmabaşın bulucusu, tasarımcısı olan hatunun adına, “Şule Yüksel Şenler Vakfı”na tahsis edildi.

“Hayrünnisa Gül’den Emine Erdoğan’a kadar birçok kadının başlarını bağlama şekline ‘Şulebaş’ deniyor.” (Kaynak: OdaTV)

[📷 Eyüp Belediyesi, Feshane Cad., Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Yeni inşa edilmiş veya restore edilmiş belediye binası…

Eyüp Sultan sınırlarına gelince türbeler de bir seri halinde diziliyor. Yolumun üstünde çadırımsı bölmelerde uzun tezgâhların yer aldığı bir kitap fuarına denk geldim. Ama özellikle dini türden kitaplar ile İslamcıların ağırlığını oluşturduğu yayınların sergilendiği platformlar göze çarpıyordu… Herhalde Dostoyevski, Gorky, Balzac, Hugo, Orhan Kemal, Nazım Hikmet vesaire olacak değildi…

[📷 Şah Sultan Türbesi, Feshane Cad., Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Biraz ilerleyince solda, III. Selim’in kız kardeşi olan Şah Sultan’ın 18’inci yüzyıl sonunda yaptırdığı küçük ve birçok külliye var. Bahçenin içerisine yayılmış yapılar mektep, türbe, sebil ve çeşmeden oluşuyor.

Türbenin hemen arkasında, Zal Mahmut Külliyesi bulunuyor.

Şah Sultan üç yaşında Bahir Mustafa ile nişanlanmış, ama bir yıl sonra paşa idam edilmişti. Yedi yaşında Nişancı Paşa’yla nişanlandı; o da bir yıl sonra idam edildi. Sonunda 17 yaşında Mustafa Paşa ile evlendirildi. (Bu entrikacı Paşa çok cesur adam çıkmış, vesselam!)

Türbede üç sanduka var… Yatanlar sırasıyla…

Ayrıca şu sebili de yakından fotoğraflamak istedim.

[📷 Şah Sultan Türbesi, Feshane Cad., Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Külliyenin giriş kapısı…

İşte sözünü ettiğim Eyüp Belediye’sinin organize ettiği kitap fuarı alanına da giriş yapma şerefine nail oldum bile.

[📷 Zal Mahmut Paşa Külliyesi, Feshane Cad., Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Çok değil hemen az ileride Zal Mahmut Paşa’nın külliyesi var. Sıra sıra taş ve tuğladan inşa edilmiş büyük cami Sinan’ın eseri. Bina (biraz fazla) dikdörtgen ve hayli yüksek. Kasnak ve kubbenin bu iri kıyım dikdörtgene oturuş biçiminde Sinan’ın her zamanki estetiği, daha doğrusu zarafeti eksik kalmış gibi. Ama her şeye rağmen külliye ilginç ve görülmeye değer bir yapı. Sinan’ın (ve kuşkusuz daha sonraki mimarların) özellikle engebeli arazide yaptıkları, özellikle külliye karakteri taşıyan binalarda görülen o çok sevimli, cana yakın bir asimetri burada da bulunuyor.

Külliyenin dışındaki çeşme…

Diğer bir taraftan Kanuni’nin vezirlerinden entrika ustası Zal Mahmut’un Osmanlı tarihindeki yeri pek sevimli değildir. Kanuni Süleyman, tamahkar Hürrem’in zorlamasıyla, (belki de büyülü yalan dolanlarıyla), en büyük oğlu Mustafa’yı öldürtmeye karar verir. Pusuya düşen Mustafa cellatlarına direnir, fakat bu arada arkada saldıran Zal Mahmut şehzadenin direncini kırar. Bu pis işin ödülü olarak paşalığa yükselir.

Mustafa’nın ölümü ise, saltanat yolunu şarapçı ayyaş II. Selim’e açmış olur. İlerleyen zamanda Zal Mahmut’un II. Selim’in kızıyla (Nurbanu Sultan’dan olma Şah Sultan) evlenmesi de bunun ödülü olmalı. Efsaneye göre bu çift birbirine öylesine vurgunmuş ki, aynı anda hastalanıp aynı döşeğe yatmışlar ve birbirlerine bakarak aynı anda son nefeslerini vermişler…

Diğer taraftan çok sevilen Şehzade Mustafa’nın katlinde dahli olduğu için caminin uzun süre cemaatsiz kaldığı rivayet edilir…

[📷 Selahi Mehmet Efendi Camisi, Zal Paşa Cad., Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Görkemli Zal Mahmut Paşa Külliyesi’nin hemen arkasındaki sokakta, Zal Paşa Caddesi’nde, mütevazı iki küçük bir büyük cami daha var. Küçüklerden Kızıl Mescit 1581’den. Silahi Mehmet Efendi’ninki ise aşağı yukarı bir yıl sonrada kalma. Bu gösterişsiz caminin minaresi İstanbul’da bilinen cami minarelerinden çok farklı: altıgen ve şerefesiz…

Şimdi Külliye’den ayrılıp usulca Hz. Halid Bulvarı’na doğru yoluma devam etmek istiyorum. Az bir mesafeden sonra artık asıl Eyüp Sultan ile bir kavuşma yaşayacağımı biliyorum. Zira Eyüp’e giriş yapmış olmak, ona farklı atmosferini veren türbeleri görmek demek olacak.

Yanı başımda benimle gelen adacık üstünde Ramazan çadırlarını aratmayacak renklilikte yeme-içme ve dinlenme mekânları var. Güzel.

[📷 Hz. Halid Bulvarı, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Feshane Caddesi ileriye doğru devam ediyor.

Yaya geçidinden karşıya geçeceğim. Ve zaman zaman bisikletimden inecek, yayaların arasında yürüyeceğim. Çünkü burada çok fazla fotoğraf çekeceğimi öngörebiliyorum. Üstelik tamamıyla yayalara açık bu yolda bisiklete binmek gerçekten neredeyse zor. Tabanvay arşınlayan insana saygı başta gelir diyenlerdenim.

Yolun kesiştiği noktada geriye dönüp bakıyorum. Biraz önce yanından geçtiğim kırmızı tuğlalı bina Pir Ahmed Edirnevi Türbesi adını alıyor. Her iki tarafı da mezarlıktan ibaret. Yanında ve sağ tarafında Mehmet Vusuli Efendi ve Hubbi Hatun Türbeleri, sol tarafta Zal Mahmut Paşa Külliyesi ve camisi bulunmakta.

Anlı şanı Feshane Caddesi… Burada birbirinden güzel acayip sokak anıları oluşturabilirim…

Canlı Caddenin Kendine Özgü Renkli Evleri

Sanki rengârenk bir dünyanın içindeyim… Gözüme çarpan tüm renkli yapıların önünde durmak ve çeşitli açılardan fotoğraflamak istiyorum her birini…

Kızıl Değirmen Sokağı’nın köşesindeki bu kıpkızıl renkli ev de ne kadar güzel, değil mi?

Şu sarımtırak, altuni yapı da bu caddede gördüğüm köşklerin en güzeli diyebilirim. Bugün “İş Dünyası Vakfı” ve “Postassist Lojistik Firması” tarafından kullanılıyor.

Yolun diğer tarafında ise bu renkli konutları da kaçıramazdım. Diğer fotoğraf çekilenleri de kadrajıma almaktan son derece memnunum. Kapışmaya lüzum yok. Hep beraber olalım, güzelleşelim.

İşte Pembe köşk…

Yanındaki komşu mavi köşk… Yanak yanağa çok sevimliler…

Sarışın köşkün komşusu ise “Büyükkaya Brokerlik” tarafından kullanılan kiremit renkli konut.

[📷 Feshane Caddesi, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Renkli sokakta kâh pedal çevirmeye kâh yürümeye devam… Bu geldiğim yol…

[📷 Çeribaşı Camisi, Feshane Caddesi, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Az ileride solumda köy camilerini aratmayacak cinsten bir başka cami. Çeribaşı Mescidi diye de biliniyormuş. Duvarındaki bilgi levhasına göre 1545 yılında Zehra Bint-i Abdullah Hatun tarafından yaptırılan cami, harap ve yıkık durumdayken 1993 yılında restore edilmiş.

İsmini aldığı çeribaşı Osmanlı’da alay başına verilen bir isimdir. Neden bu şekilde adlandırıldığı bilinmemekle birlikte geçen uzun yıllara rağmen dimdik ayakta duran küçücük bir cami görüntüsünde. Ayrıca ilginç bir girişinin olduğunu eklemeliyim.

Caminin karşısında “Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği” yapısı var.

Burada enteresan bakışların yüzüme çevrildiği geniş otoparkvari meydana burnumu soktum. Hacılara “Selamünaleyüm,” deyince yumoş yumoş oluyorlar. Tebessümlü selamlaşmalar izliyor peşinen.

Yüksek duvarların arkasında görünen kubbeler Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi’ne ait.

[📷 Ferhat Paşa Türbesi, Feshane Caddesi, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Feshane Caddesi’nin sonuna gelince Cami Kebir Sokak ve Eyüp İskele Caddesi ile kesişiyor. Devamında ise Beybaba Sokak adını alıyor. Aslında geniş bir meydan burası. Feshane Caddesi’nin hemen bittiği köşede Ferhat Paşa Türbesi var.

Ferhat Paşa Türbesi’ne bir de Cami Kebir Sokak’tan bakış…

[📷 Tarihi Eyüp Karakolu, Feshane Caddesi, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Şansa bak ya! Karakol binası da çevresel restorasyondan payını almış görünüyor…

Karakolu geçer geçmez Beybaba Sokak’ta pedallamayı sürdürüyor, solumda Abdurrahman Paşa Türbesi’ni geçiyorum.

Sırada Reşat Paşa Caddesi var… Zira buradan itibaren türbelerin aşırı yoğunlaşmasına tanıklık edeceğim…

[📷 Sultan Reşat Türbesi, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Bana göre oldukça zevksiz ve fakat abidemsi türbesini daha önceki turlarımda deniz tarafındaki Bahariye Caddesi üstünde pedallarken çekmiştim. Bu kısmı onun da adını aldığı büyükçe parkın içini gören arka sokakta.

Sultan Reşat türbesini Mimar Kemal’e yaptırmış, ama planını kendi onaylamak istemiş.

Padişahlar arasında II. Bayezit Eyüp’te gömülmek istemiş. Ne var ki oğlu Yavuz Selim bu isteğine kulak asmayıp kendi camisinin arkasında türbe yaptırmış. Bundan dolayıdır ki Eyüp’te yatan tek padişah, Türkiye’de ölen son padişah olan Reşat’tır.

Hazire, yani külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isim.

Sağımda görme özürlülere imtiyazlı ve itinalı hizmet veren İBB Sesli Kütüphane’sinin binası.

Veee işte karşımda… CÜLUS YOLU

Beybaba Sokak burada bitiyor. Sola dönünce meşhur Cülus Yolu. Ama ben önce deniz tarafında doğru dönecek yolun sonundan ‘U’ dönüşü yapıp öyle gireceğim Cülus’a.

Bu yol üstünde ampir tarzda yapılmış Hüsrev Paşa Türbesi, Tunuslu Hayrettin Paşa’nın Türbesi ve çeşmesi var. Ayrıca Sultan ailesinden Adile Sultan, türbesinde kocası ve kızı ile birlikte. Onu biraz geçince Hüsrev Paşa Türbesi. Karşısında ise Hüsrev Paşa Kütüphanesi.

Anıt Mezarlar, Eyüp Sultan

Bütün bu paşalara, şehzadelere, sultanlara ait türbeler, gömütler, lahitler Osmanlı ailesinin 600 yıla yaydığı geniş coğrafyalı imparatorluğun son döneminde Eyüp’te gömülmesinin neredeyse bir kural, bir gelenek haline geldiğini gösteriyor.

Beybaba Sokak’ta bir türbe…
Beybaba Sokağı’nın sonuna doğru solda görülen Hazire…

Prens Sabahattin’in türbesi…

[📷 Mihrişah Valide Sultan Çeşmeleri, Eyüp Sultan, Nisan 2022.]

Çeşmeler, Mihrişah Valide Sultan İmareti giriş kapısının iki yanındadır. Çok enteresan bulduğumu itiraf etmeliyim.

Gerçekten de olağanüstü güzellikte…

[📷 Cülus Yolu, Eyüpsultan, Nisan 2022.]

Kılıç kuşanma töreni için kullanılan Cülus Yolu’nda bisikletimi rahatlıkla sürebiliyorum. Tabi şimdilik tenha ama hiç boş kalmadığı zamanlara sahiptir bu yol…

Kendisi gibi güzel olduğunu varsaydığım Mihrişah Sultan’ın Külliyesi bu yolda bence en gösterişli yapı. III. Selim’in annesi olan Mihrişah’ın imareti en fazla ziyaretçi akınına uğrayan yerlerden biri olarak dikkatimi çekti desem yeridir.

Her bir kapısı da ayrı güzellikte… Zira otantik, eski, gösterişli, battal kapıları fotoğraflamayı çok seviyorum. Hele bir de üzerlerinde kocaman asma kilitler, tokmaklar, halkalar, çengeller var ise!

İşte esenlikle geldiğim Cülus Yolu…

Mihrişah Sultan’ın Külliyesi’nin karşısında Dersaadet Vakfı’na tahsis edilmiş mülkiyet alanı var. İçinde de Mihrişah Valide Sultan Sıbyan Mektebi’nin binası…

Ancak kapısına kilit vurulmuş. Restorasyonda olduğu belirtilmiş.

Eyüp Sultan Camisi tüm haşmetiyle göründü bile. Az sonra şu ilerideki sur kapısına benzer kemerli kapıdan içeri süzülecek ve kendisiyle buluşacağım.

Türbeler bu kısımda da yer alıyor… ve tabi ileriye yukarıya doğru uzanan Eyüp mezarlığı…

Burada muazzam bir tarih yatıyor…

[📷 Eyüp Sultan Camisi – Giriş Kapılarından biri, İstanbul, Nisan 2022.]

İşte az sonra cami avlusuna süzüleceğim “C” kapısı…

Eyüp Sultan, İslam coğrafyasının en önemli ziyaret yerlerinden biridir. Mekke ve Kudüs’ten sonra dini merkez olarak onun adı anılır. Yahya Kemal, Eyüp için, “Avrupa toprağının bittiği sahilde İslam cennetinin bir bahçesi gibi yeşil duruyor,” der.

O gün şairin söylediği bugün ne kadar yerine oturuyor, sahiden de bir cennet bahçesini mi andırıyor, bunu söylemek zor. Yeşillik tepeye yayılmış mezarlık bölgesine dair. Zaten bir ateist olarak bu konuda fazla bir yorum da yapmak istemiyorum.

Cami avlusunda koca çınarı da besleyen Eyüp Sultan Sebili…

[📷 Eyüp Sultan Camisi, İstanbul, Nisan 2022.]

Hiç şüphesiz semtin başlıca anıtı Eyüp Sultan Camisi’dir. Ebu Eyyub Ensari, Hazret-i Muhammet’in arkadaşı ve sancaktarıdır. 674-678 arasındaki, İstanbul’un Araplar tarafından ilk kuşatılması sırasında hayatını kaybeder ve burada gömülür.

Fatih Mehmet’in şehri kuşatması sırasında mezarı yeniden bulunur ve şimdiki türbe ve cami de bu noktada yaptırılır. Bunlarda, Fatih’in hocalarından Akşemsettin’in de adı geçer. Evliya Çelebi’ye göre Akşemsettin uykuya dalar, uyanınca da mezarın o noktada olduğunu bildirir. Toprak kazılır, mezar ve içinde Eyüp’ün bozulmuş cesedi bulunur.

Bu söylentinin bir diğer versiyonunda da Akşemsettin, düşünde gördüğü noktaya çubuk diker. Bir nedenle çubuğun yeri değiştirildiği halde, gene orayı bulur. Kazılınca mezar ortaya çıkar. Öte yandan dikilen çubuklar da büyüyüp şimdinin ulu ağaçları haline gelir.

[📷 Eyüp Sultan Camisi – Ana Giriş/Çıkış Kapısı, İstanbul, Nisan 2022.]

Şimdi de bu kapıyı kullanıp ana meydana çıkacağım.

Aslında ilginç bir şekilde Eyüp’ün mezarının yerini Bizanslıların bildiği iddia edilir. Hatta ona saygı gösterildiği de tarihçiler tarafından yazılmıştır. Yine de İstanbul’un kuşatılması döneminde Fatih ordusunun moralini yükseltmek için küçük bir oyun oynamış olabilir. Bu varsayımı atlamamak lazım. Zaten fetihten kısa bir süre sonra buradaki camiyi, türbeyi ve külliyeyi yaptırdığı bilinir.

Ancak, ünlü Alman tarihçi Franz Babinger’e göre, bu mezar hikâyesi sonradan uydurulmuş olmalı. Zira fetihten sonra çeşitli İslam ülkelerine gönderilen müjde mektuplarında Eyüp’ün mezarından hiç söz edilmiyor. Acaba neden?

[📷 Eyüp Sultan Camisi, İstanbul, Nisan 2022.]

Meydan çok ferah…

Eyüp’ün adı buranın kısa sürede İstanbul’un Müslümanlar için kutsal bir yer olmasına yetti. Osmanlı padişahları tahta geçtikleri zaman burada Osman’ın kılıcı kuşanırdı, (Cülus Yolu’nda geçit törenleri düzenlenirdi).

Eyüp Sultan Camisi Haziresi’nde yatanlar. En önde görünen şatafatlı anıt mezar Mevlevî Sabiha Hanım’ın Kabri…

Eyüp Sultan Camisi Haziresi…

Akşemsettin’in Eyüp’ün mezarının burada keşfettiğini ifade eden bilgilendirme yazısı.

Yazının hemen yanı başında da süslü taşlardan ibaret bir sebil bulunuyor.

Bu da külliyenin “B” Kapısı.

Sancakbeyliği, kaptan-ı derya ve beylerbeyliği görevlerinde bulunmuş Osmanlı devlet adamlarından Bulak Mustafa Paşa’nın türbesi.

Meydandan bir görüntü.

Eyüp Sultan’da “Öyle bir Geçer Zaman ki”

Eyüp Sultan, erkek çocukların sünnet öncesinde buraya getirilmesi başlıca Türk geleneklerdendir.

Beş yaşında iken sünnetlik kıyafetlerimle bir elinde beni, diğer yanında benden yedi yaş büyük ağabeyimi getiren annem ve yanında birlikte taşımaktan imtina etmediği kutsal inanca pek meraklı bir kısım akrabalarımızın hepsinin gayesi dualar etmek ve dilekler dilemek iken benim tek derdimin oyuncakçıların olduğu sokağa bir an evvel ulaşmak hevesiydi. Güzel bir gündü. Gerçi kursağımda kalmış, herhangi bir oyuncağa sahip olamamıştım ama renkli dünyaya bakınmak bir hayli yetmişti. Eyüp Sultan’dan dilediğim üç tekerlekli bisiklet de bir türlü gelmek bilememişti. Ne sünnet düğünümüzde ne de sonrasında. ☹ (Bak, 11 yaşımda iken terk ettiğim dinin belki de ön ipuçları bu zamanlara denk düşmüş olabilir.)

Oyuncak dünyası denilince benim için bir Karaköy Altgeçidi, bir Sirkeci muhiti, bir Saraçhane Altgeçidi bir de Eyüp vardı. Tabi Kadıköy’ün Salı, Erenköy’ün Perşembe pazarlarını da ilave edebilirim bu listeye.

Sahiden de Eyüp adeta bir oyuncakçılar vahasıydı. Daha Evliya Çelebi zamanında burada 100 kadar oyuncakçı dükkanının olduğu söylenir. Oyuncak imalathanelerinin varlığını ben bile 60’ların sonunda gayet iyi hatırlıyorum. Çocuğun dünyası oyunlar ve oyuncaklardan başka ne olabilir ki! Her türlü düdük, tahta veya plastik hatta tenekeden arabalar, davul, beşik, topaç, hacıyatmaz burada imal edilir, bütün ülkeye buradan dağılırmış…

Eyüp Sultan denilince…

Şüphesiz yalnız sünnet çocukları gelmez buraya. Zorlu bir spor müsabakasına çıkacak oyuncular da gelir, sanatçılar da, şifa arayanlar da…

Bu bakımdan, her zaman, şehrin en kalabalık yerlerinden biridir. Cami ve çevresi hıncahınç dolu olur.

EYÜP SULTAN’da her türden insana rastlamak mümkün…

Yolcu Yolunda Gerek

EYÜP SULTAN ziyareti burada sonlanıyor. Sırada PİERRE LOTİ tepesine tırmanıp meşhur tarihi kahvehanede kahve yudumlama zamanı!!

Açıkçası kahveye çıkmanın birden fazla yolu var. Daha önceki turlarımda Sokollu Medresesi’nin yanındaki Fahri Korutürk Caddesi’ni takip etmiş o günlerin erken ham haliyle bin bir güçlükle de olsa Kırkmerdiven Caddesinden yukarıya, tepeye tırmanmıştım bisikletimle.

Bu defa alternatif yolu deneyecek, İdris köşkü Caddesi’nden tırmanacağım. Ama muhtemelen binerek değil, itekleyerek. Ya kısmet!

Şimdi o caddeye bağlanacak Balaban Yolu Sokağı’na giriyorum.

İşte kahverengi yön tabelaları da göründü bile.

[📷 Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi, Balaban Yolu Sok., Eyüp, Nisan 2022.]

Yolu sağdan izleseydim Teleferiğin oraya çıkabilirdim. Hatta isteseydim bisikletimi aşağıda bırakır, teleferik ile seyahat edebilirdim kahvelerin bulunduğu tepeye. Yok, yok… Ben yoldaşımı, sevgilimi asla kederine terk etmek gibi bir düşünceye sahip olamam. Onu tek başına bırakmak! Peh! Asla olacak iş değil tabi. Hem o güzel manzarayı seyretme zevkinden niye mahrum bırakayım ki yârimi?

Burada İdris Köşkü Caddesi’ne çıkan merdivenlerin hemen başında Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi var… İstanbul’un tarihi sembollerinden biri gibi bir çalımlı duruş sergiliyor. 16’ncı yüzyılda yapılan bu muhteşem eser, Osmanlı mimarisinin zirvesini yansıtıyor denilebilir mi? İhtişamlı süslemeleri ve detaylarıyla buna ‘evet’ denilebilir. Tarihi derinliği ve estetik değeriyle zamanı aşan bir anlam taşıyor deyip geçelim.

[📷 Eyüp Sultan Camisi, İstanbul, Nisan 2022.]

Cami buradan da çok güzel görünüyor.

Pire🚲 cengaver bir MTB olsaydı üstüne binmeye beni razı edebilirdi. Şunca turlar evreninde anladım ki onu zorlayıcı yollarda ısrarla hırpalamak bir dipsiz kuyudan farksız. Arnavut kaldırımıyla döşenmiş yolda tabi ki koluma takacaktım yoldaşımı. Ya başka ne yapsaydım?

Bak yokuş aşağı bile ne kadar zor duruyor, dertli kuşum?

Yokuşun ne kadar eğimli olduğunu anlatmama gerek yok sanırım.

Yukarıya tırmandıkça, mezarlıklara dalıyorum. Yeşilliklerin arasında çimento ve mermer siluetler. Bu tepenin sonunda, Fransız yazar Pierre Loti emicenin gittiğine inanıldığı için onun adıyla anılan, bir hayli turistikleşmiş kahvehane var. Benim de bütün gayem bir bisiklet turisti olarak o kahveye ulaşmak.

Burada yatanlar gerçekten çok şanslı. Ooooh, Haliç manzaralı beş yıldız otel rezidanslarından farksız. İnsan bu hayattan kayıp gidince daha ne ister ki!

Mezarlıklar arasına ziyaretçi insanların erişebilmesi için çok düzenli sokaklar yapılmış. Bu sokakları da gayet güzel numaralandırmışlar.

Hayat kurtaran bir çeşmenin başında soluklanıyorum şimdi. İçilir miydi, içilmez miydi diye bakmadım bile. İçtim gitti. Yoksa heybemde her daim yanımda taşıdığım su filtre ekipmanım var. Mideme kramplar girerse günahı Eyüp Belediye’sinin başına.

Hepimizin Gideceği Yer

Sadece sokaklar numaralandırılmamış veya adlandırılmamış. Kimi mezarların isimlerini de yön levhalarıyla belirtmişler. Güzel iş. Kaybolmak imkânsız gibi bir şey.

Her kültürün bir “ölüm alt-kültürü” olur. İslam, hayatla ölümü birbirinden fazla ayırmamaya çalışan bir görüş ve anlayış geliştirmiştir. “Bugün buradayız, yakın yokuz,” ya da “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır,” tavrındadır. İnanca göre, ölen insan, toprağa, yani başlangıca döner. Misal, tabut, bu dönüşü güçleştirmeyecek şekilde, oldukça derme çatma yapılır ve hatta mezara sokulmaz bile. Hıristiyanlığın bol çiçekli bahçeleri gibi, çok bakımlı mezarlık anlayışı ve bittabi o beton gibi imal edilmiş süslü püslü tabutlar İslam’da yoktur. Bugünlerde, bazı mezarlıklarda görülen, büyük, ev gibi, mermer mezarlar Batı etkisinin ürünüdür.

Greko-Latin kültüründe mezarlık, nekropolis, şehir dışında olduğundan sanırım yerleşikleşmeye çalışırken Türkler de bu geleneği benimsediler. Şehir içinde, ancak cami hazireleri ya da varlıkları bazı rastlantılara dayanan tek tük küçük mezarlıklar görünür. Ama büyük mezarlıklar sur dışındadır. Ya da bizim Anadolu yakasındaki Karacaahmet gibi, bir zamanlar şehir dışı sayılan yerlerde.

İşte geldiğim şu yokuşa alaycı kuş bakışı bakarken…

Benim toplumcu dünya görüşüme uymadığından pek de önemsemediğim, hatta hazzetmediğim Mareşal Fevzi Çakmak, Necip Fazıl Kısakürek gibi gerici, sağcı vatandaşların kabirlerine buradan gidilmekteymiş. Yön levhaları öyle gösteriyor. Neyse yine de kimlere ait olduklarını yazmış olayım bari.

Yol ayrımında nefis bir hayat kurtaran daha… Ama hangi yoldan gitmeliyim? Oooo, portakalı soydum… Ya şundadır ya bunda… “Eeny, meeny, miny, moe”… Yoksa yazı-tura mı atsam?

Herhalde sağdaki yol aşağılara doğru inmekte. Tekrar yukarılara tırmanmak işime gelmez. Onun için benim sol dünya görüşümden esinlenerek her zaman sol yolu tercih etmem gerektiğini söylüyor yüreğim. Kalbini takip et, yoldaş!

Kim bilir belki de ileride birleşiyorlardır. Bu da bir nevi adalet.

[📷 Haliç Köprüsü, İstanbul, Nisan 2022.]

Daha tepeye varmadan manzaranın güzelliğini seyrede seyrede çıkıyorum. Bu Haliç gerçekten de dünyada eşi benzeri olmayan bir iç deniz hülyası.

Çeşme başı muhabbeti…

Pierre Loti

İşte nihayet adlı sanlı kahveye ulaştım. Bu saatte pek kimsecikler yok. Acayip şanslı adamım. Arzuladığım köşeye park edebileceğim. Hizmetli emekçiler iş kostümlerini kuşanmışlar, dolanıyorlar ortada. Masaları tek tek düzenliyorlar. Az sonra ben de siparişimi verecek ve manzara eşliğinde Türk kahvemi yudumlayacağım.

Ama önce kahvehanenin arkasından dolanıp, çevreyi bir turlamak isteği içindeyim.

Ufak bir turlamadan sonra ıpıssız mekânda kendime uygun bir köşe buldum ve yüksek manzara karşısında oracığa çöktüm. Kuruldum adeta. Diğer yanda Pire🚲 halinden oldukça memnun görünüyor. 😊

Tepe yaklaşık 70m yükseklikte. Müthiş bir seyir terasına sahip. Tarihi Yarımada’nın Haliç’e bakan altı tepesini aynı anda görmek muazzam bir duygu. Bu defa ki coşkuyla ve çılgınlıkla yola çıktığım Türkiye Turlarımın seyir defterinde daha henüz o bölgeye (Tarihi Yarımada) teşrif etmeden öncelini yaşıyormuş gibi bir hisse kapıldım bir an. Acayip heyecanlı duygular içindeyim.

Masam henüz boş ama siparişimi verdim. Birazdan gelecektir. Zaten benden başka müşterileri yok henüz. Hiç aceleye gerek yok, kardeş. Durup dururken bir de şeytanlarla uğraşmayayım şimdi. Bak arkama koskoca Eyüp Sultan’ı da aldım. Onun nefesiyle benim nefesimi birleştirip çok güzel, muhteşem bir yolculuk edeceğim bugün. 😊

Karşı kıyıda gördüğüm eski Sütlüce Mezbahanesi. Artık Haliç Kongre Merkezi. Dönüşte onun önünden geçeceğim. İçeri girer miyim? Zamanım olursa ve izni koparabilirsem evet.

Suyun ortasındaki iki adacığın adı da Bahariye Adaları. Onların arkasında Pera sırtları ve zarif Galata Kulesi.

[📷 Pierre Loti Tarihi Kahve, Eyüp, İstanbul, Nisan 2022.]

Bisikletimle buraya 2017’den beri kaç kez geldim acaba? Sayısını unuttum sayılır. Ama her defasında bambaşka bir heyecan tattırıyor bana. Gerçi İstanbul’da yaşamımı sürdürüyor olsaydım ayda bir mutlaka gelirdim buraya… Hem manzarayı seyretmeye hem de kahvehanede Pierre Loti gibi roman yazmaya değil ama Nazım Hikmet gibi kırk yıllık bir kahve tadında şiir yazmaya… Zira aklımda hep Nazım Hikmet’in kinayeli “Piyer Loti” şiiri… Muhteşemdir… 😊

Pierre Loti şiiri — Nazım Hikmet

Tevekkül!
Kısmet!
Kafes, han, kervan
şadırvan!
Gümüş tepsilerde raks eden sultan!
Mihrace, padişah,
bin bir yaşında bir şah.
Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar,
burunları kınalı kadınlar
ayaklarıyla gergef dokuyor.
Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor!

İşte Frenk şairinin gördüğü şark!
İşte
dakikada 1.000.000 basılan
kitapların
Şark’ı!
Lakin
ne dün
bugün
ne d
e yarın
böyle bir şark
yoktu,
olmayacak!

Şark
üstünde çıplak
esirlerin
aç geberdiği toprak!
Şarklıdan başka herkesin
orta malı olan memleket!
Açlığın kıtlıktan olduğu diyar!
Ağzına kadar
buğdayla dolu ambar!
Avrupa’nın ambarı!

Asya!
Amerikan dretnotlarının tel direklerine
senin Çinlilerin
uzun saçlarından
sarı mumlar gibi asıyorlar kendilerini!
Himalaya’nın
en yüksek
v
e en dik
en karlı tepesinde
Britanya zabitleri cazbant çaldırıyorlar,
kara tırnaklı ayaklarını daldırıyorlar,
Paryaların
beyaz dişli ölülerini attığı Gania!
Anadolu baştan başa

Armstrong’un
talim meydanı oldu!
Asya’nın bağrı doldu!
Şark
yutmayacak
artık!
Bıktık be bıktık!
İçinizden biri
can verebilse bile
açlıktan ölen öküzümüze,
burjuvaysa eğer
gözükmesin gözümüze!

Hatta sen
sen Pier Loti!
Sarı muşamba derilerimizden
birbirimize
geçen
tifüsün biti
senden daha yakındır bize
Fransız zabiti!
Fransız zabiti sen
o üzüm gözlü Azadeyi
bir orospudan
daha çabuk unuttun!
Kalbimize diktiğin
Azadenin taşını
bir tahta hedef gibi topa tuttun!

Bilmeyenler
bilsin:
sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin!
Şarlatan!
Çürük Fransız kumaşlarını
yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan:
Piyer Loti!
Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer!
Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer,
Şarkın kurtulduğu gün
senin ruhunu
köprü başında çarmıha gerer
karsısında cigara içerdim!

Ben elimi size verdim,
size verdik bir elimizi
kucaklayın bizi
Avrupa’nın sankulotları!
Sürelim yan yana bindiğimiz al atları!
Menzil yakın
bakın
kurtuluş günü artık sayılı.
Önümüzde şarkın kurtuluş yılı
bize kanlı mendilini sallıyor.
Al atlarımız emperyalizmin göbeğini nallıyor.

Bazı Kahveler Uzaklara Bakılarak İçilir

Sonunda tek elden bol köpüklü kahve siparişi masaya kondu… Yanında Sırma’dan bir maden suyu, ikram ettikleri şerbet ve lokum çeşnisi… Afiyet olsun…

Hem dinlenme hem de enerji depolama için birebir…

Bir de öz çekim yapıp kendimi de alayım kadraja… Kahveyi yudumlarken şu Haliç’i seyretmek herkese kısmet olmaz, önüme gelen fırsatı geri çevirmeyeyim bari…

Artık demir almak vakti gelmişse liman varsaydığım o efsanevi kahvehaneden… Meçhule giden bir Pire🚲 kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol… Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol… Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli… Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli… Biçare gönüller! Onlar geride, ben önde… Selametle… (Uğurlar ola babında…)

Eh, hadi bakalım; yolcu yolunda gerek dedik, sallanmayalım gari. Ballıbaba Sokak’tan Karyağdı Sokağı’na oradan tekrar çıktığım yola, İdris Köşkü Caddesi’ne bağlanıp aşağıya ineceğim.

İşte şu karşı kıyıda az önce sözünü ettiğim Haliç Kongre Merkezi ve çevresi…

[📷 Eyüp Sultan Camisi, İstanbul, Nisan 2022.]

Gitgide camiye yaklaştım sayılır. Çok az yolum kaldı. Birazdan Balaban Sokağı’na varacak teleferiğin olduğu yere doğru süreceğim bisikletimi.

Sokağın esnafı tezgâhlarını hazırlıyor. Öğleden sonra otantik çarşıda hareketli saatlerin başlama ihtimali oldukça yüksek. Ben bir an evvel bu boşluktan istifade ederek uzaklaşmalıyım bu bölgeden. Yoksa kalabalık çarpar beni. 😊

Eyüp TF2 Teleferik istasyonuna birkaç adım kaldı… Ardından Bahariye Caddesi’ne çıkacak, Silahtarağa semtine doğru lezzetli yolculuğumu perçinleyeceğim…

***…***

Bisikletle “Golden Horn” gezimin ikinci alt bölümü burada sona eriyor. Üçüncü alt bölüm Eyüp Sultan’ın bittiği yerden Silahtarağa, Kâğıthane, Hasbahçe ve Sadabad ile devam edecek.

TUR ile İLGİLİ DETAYLAR

Tur Tarihi: 04.04.2022; Pazartesi

ROTA: Mecidiyeköy >> Şişli >> Taksim >> Beyoğlu >> Karaköy >> Eminönü >> Cibali >> Fener >> Balat >> Ayvansaray >> Feshane >> Eyüp >> Pierre Loti >> Pierre Loti >> Silahtarağa >> Sadabad >> Kâğıthane >> Sütlüce >> Hasköy >> Kasımpaşa >> Çağlayan >> Mecidiyeköy (D)

1. Kısım: Şişli-Eminönü-Ayvansaray 

Güzergâh Seyri: Mecidiyeköy >> Lati Lokum Sok. >> Mecidiyeköy Meydanı >> Büyükdere Cad. >> Şişli >> Halaskargazi Cad. >> Şişli Hamidiye Etfal >> Atatürk Müzesi >> Osmanbey >>  Harbiye >> Cumhuriyet Cad. >> Taksim >> Taksim Anıtı >> İstiklal Cad. >> Beyoğlu >> {Beyoğlu Tünel ~ Karaköy M2 Füniküler Hattı} >> Karaköy >> Tersane Cad. >> Galata Köprüsü >> Eminönü >> Ragıp Gümüşpala Cad. >> Zindan Han >> Baba Cafer Kulesi & Türbesi >> Ahi Çelebi Camisi >> Haliç Metro İstasyonu >> Süleyman Subaşı Camisi >> (Unkapanı) Atatürk Köprüsü >> Abdülezel Paşa Cad.  >> Balat Parkı >> Cibali >> Kadir Has Üniversitesi >> Özlem Parkı >> Fener >> Şair Nedim Parkı >> Mürselpaşa Cad. >> Kadın Eserleri Kütüphanesi >> Ayvansaray Cad. >> Sveti Stefan Bulgar Kilisesi >> Balat >> Ionnes Prodromos Metokhion Kilisesi >> Or-Ahayim Balat Hastanesi >> Ayvansaray

2. Kısım: Defterdar-Eyüp-Pierre Loti

Ayvansaray >> Haliç Köprüsü >> Yavedut Cad. >> Ya Vedüd Camisi >> Defterdar Mahmut Efendi Camisi >> FESHANE >> Feshane Cad. >> Şah Sultan Külliyesi & Türbesi >> Zal Paşa Cad. >> Zal Mahmut Paşa Külliyesi & Türbesi >> Selahi Mehmet Efendi Camisi >> Hz. Halid Blv. >> EYÜP >> Eyüp Sultan Blv. >> Kalenderhane Cad. >> Eyüp Sultan Camisi >> Feshane Cad. >> Çeribaşı Camisi >> Cami Kebir Sok. >> Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi & Türbesi >> Beybaba Sok. >> Abdurrahman Paşa Türbesi >> Tarihi Karakol Binası >> Feridun Paşa Türbesi >> Sultan Reşat Park İçi Yolu >> Sultan Mehmet Reşat Türbesi >> Adile Sultan Türbesi >> Cülus Yolu >> Mihrişah Sultan Türbesi >> Sultan Reşat Cad. >> Balaban Yolu Sok. >> Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi >> İdris Köşkü Cad. >> PİERRE LOTİ >> Pierre Loti Kahvehanesi >> Ballı Baba Sok. >> Karyağdı Sok. >> Bahariye Cad.

3. Kısım: Silahtarağa-Kâğıthane-Sadabad

Eyüp >> Şah Sultan Camisi & Mevlevi Tekke >> Silahtarağa Cad. >> Silahtarağa >> Fil Köprüsü >> Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü >> İgdaş Parkı >> Kazım Karabekir Cad. >> Alibeyköy & Kâğıthane derelerinin birleştiği yer >> Kâğıthane Deresi Köprüsü >> İmrahor Cad. >> Sünnet Köprüsü >> İETT Kâğıthane Garajı (eski Poligon) >> Osmanlı Arşiv Binası >> Cendere Cad. >> KÂĞITHANE >> Kâğıthane Kaymakamlığı >> Eyüp Sultan Cad. >> Sadabad Cad. >> Daye Hatun Sıbyan Mektebi & Camisi >> Eyüp Sultan Cad. >> Hasbahçe Mesire Alanı >> Hasbahçe Park İçi Yolu >> Lalezar Sok. >> Kâğıthane Belediye Başkanlığı >> Açık Hava Müzesi >> SADABAD >> Çeşme-i Nur >> Sadabad Camisi >> Kağıthane El Yapımı Kağıt Atölyesi Binası >> Saray Ahırı >> Halit Bin Velid Cad. >> Kâğıthane Deresi Sünnet Köprüsü >> İmrahor Cad.

4. Kısım: Hasköy-Aynalı Kavak-Kasımpaşa

Kâğıthane >> Miniatürk >> Haliç Parkı >> Karaağaç Cad. >> Haliç Kongre Merkezi >> Tünel >> SÜTLÜCE >> Sütlüce Parkı >> Kumbarahane Cad. >> Halıcıoğlu Parkı >> RMK Müzesi >> Hasköy Cad. >> HASKÖY >> Hasköy Parkı >> Handan Ağa Kuşkonmaz Camisi >> Aynalı Kavak Cad. >> Donanma Cad. >> Aynalı Kavak Kasrı >> Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa Çeşmesi >> Melek Sok. >> KASIMPAŞA >> Turabi Baba Cad. >> Turabi Baba Türbesi & Kütüphanesi >> Kasımpaşa Cami Sok. >> Güzelce Kasımpaşa Camisi >> Bahriye Cad. >> Bayram Yeri Sok. >> Fişekhane Deresi Cad. >> Piyalepaşa Blv. >> Piyale Paşa Camisi >> Piyalepaşa Blv. >> ÇAĞLAYAN >> İstanbul Adalet Sarayı >> Yeniyol Cad. >> MECİDİYEKÖY (V)

Turun Niteliği: Bisikletim Pire🚲 ile Stanpoli Gezileri

Toplam Kat Edilen Tur Mesafesi: 51 km

Bisiklete Binme Mesafesi: 50 km

Toplam Araç Mesafesi: 1 km (Beyoğlu Tünel >> Karaköy)

Kullanılan Ulaşım Aracı: M2 Füniküler Hattı

Toplam Tur Zamanı: 11 saat (07:15~18:15)

Toplam Bisiklete Binme Zamanı: 5 saat (07:15~18:15) Yürüyüş, Molalar & Ziyaretler: 6 saat

Hava Sıcaklığı: 20°C (Parçalı, yer yer çok bulutlu)

Referans Kitaplar: Aydan Çelik, “İstanbul Bisiklet Rehberi”, Hil Yayın, 1. Baskı, İstanbul, 2017; Ayşegül Kaya, “İstanbul Bitmeden”, İnkılap Kitabevi, İlk Baskı, İstanbul, 2018; Murat Belge, “İstanbul Gezi Kitapları”, İletişim Yayınevi, 10. Baskı, İstanbul, 2018;.

***…***

(*) Önceki Makale: İSTANBUL TURLARI ~ Golden Horn I (Şişli-Eminönü-Ayvansaray)

(*) Sonraki Makale: İSTANBUL TURLARI ~ Golden Horn III (Silahtarağa-Kâğıthane-Sadabad)

Bir sonraki “Golden Horn III” ajandasında görüşmek üzere; sevgiyle kalın,

Gezenti Şeref

**GBT~2022/070b**

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!