Ne Yağmur Bensiz Ne de Ben Yağmursuz…

Yalnızlıklar çıkar çoğu zaman akıllardan hem çok yakın olmak hem de olabildiğince uzak… Şaşırırsın bazen hangisini daha çok istemek diye döner durursun… Bir sigara yakarsın… Yok yok olmadı bir tane daha yakarsın… Korkarsın… Ya çok yakın olursam ve yine korkarsın… Veyahut çok uzak yapamazsam diye… Binlerce fikir ürer binlerce duygu basar bu defa içini seversin, özlersin, sarılmak istersin, ağlarsın, isyan edersin ama içlerinden en fazla bir ya da bir kaçına isim koyabilirsin bunların gerisi mi? Onlar zaten hep sensindir… Başın ağrır, kafan karışır, ağlamak mı yoksa gülmek mi daha çok sarar anlayamazsın… Zincirlerine dokunursun an an hani şu kilidi hep elinde olup da açmaya korktuğun zincirlerin… Ya kurtulur da savrulursam bu defa diye korktuğun… Susarsın… Tam açmak istersin birde bakarsın ki anahtarın yok bu defa… Kırmak istersin tüm gücünle kırılmaz nafile… Kırılırsın bu defa da…

gEZENTİ şEREF ~ E-2022/012

Esinti Tarihi: Cuma, 25.02.2022

Oldum bittim yağmurları çok severim. Hem de her türünü. Çisenti, ahmak ıslatan, sağanak, zararsız çiskin yağan, gökten deli gibi boşanan.

Ama en kralı İngiliz yağmurlarıdır. Yumuşak yumuşak yağar. Belli belirsiz. Islanırsınız ama ıslandığınızı hissetmezsiniz. Şemsiyeniz 7/24 yanınızda çanta gibidir, onu açmak bile istemezsiniz.

Bir de Antalya’nın ve Trakya’nın hatta Karadeniz’in coşkun yağmurları vardır. Onlar bir yağar pir yağar, seller boşanır. Hayatı çoğu zaman felce uğratır. Evde, pencere arkasındaysanız dehşetli gözlerle izlersiniz, çünkü sert yağan yağmurun etkisinden önce gök gürültüsünün sesi kulaklarınızı uğuldatır. Yok, sokaktaysanız, işte o zaman akşam haberlerine bile olay olduğunuzu fark edersiniz.

Yağmurun incesi güzeldir… İnce ince yağan yağmurdan zarar gelmez. Tıpkı umutlarınızı ipe dizdiğiniz gibi; inceden… ve sicim gibi inceden…

Dokunuşlar

Serde Umut Var” dizisinin üzerinden nice yağmurlu günler aktı geçti. Uzun bir süredir aradığım, hatta olmayı arzuladığım mekânlarda olamadım. Sosyal medyadan da hayli uzak kaldım. Çok bir şeyler kaybetmiş olmadığımı düşünsem de. Geri döndüğümde, baktım çok şey kaçırmış mıyım diye? Yok, pek kaçırmış sayılmam. Aynı tas aynı hamam. Bunu bu yazının devamı olacak sonraki hesaba bırakıyorum.

Edebiyat çalışmalarımın hafifliğinde, son iki günümü vakit buldukça, hem Instagram’da hem de FB’da isimlerinin baş harfi ‘A’ ile ‘S’ arasında olan tüm arkadaşlarımın pencerelerini tıklatıp, geçmiş ve/veya güncel bazı gönderilerini beğenerek, “sizleri unutmadım, ben hâlâ buradayım” mesajı vermek istedim. Bugün de isimlerinin baş harfi ‘S’ ile ‘Z’ arasında olan tüm arkadaşlarımın pencerelerini tıklatıp, geçmiş ve/veya güncel bazı gönderilerini beğenerek, “sizleri unutmadım, ben hâlâ buradayım” mesajını vereceğim. Bu arada yeni edindiğim arkadaşlarıma da hem bir sıcak merhaba demek hem de teşekkür etmek için fotoğraflı mesajlarımı kendilerine yollayacağım. Böylece epeydir ‘kaçırdığım’ Insta ve FB sülalemle yeniden güncele dönmüş olabileceğim. He-he-he…

Güncele dönmek(!); o kolay. Zor olan, güncel olanda, umutları yere sermemek. Onları havada tutmayı başarabilmek. Zor olan, güncel olanda. Ne kadar yakınız, ne kadar uzağız hesabına bakmadan hayatı ortak paydalarda yaşayabilmek.

İşte bu da gelecek yazının sırlı mesajı.

Bir sonraki esintide görüşmek üzere

Mürekkebe banmış esintili Sevgilerimle,

Gezenti Şeref 

***…***

(*) Önceki Makale: Maksi Erimli İşler ve Uzun Yolculuklar Kapıda

(*) Sonraki Makale: Aşk Yollarda Yol Aşklarda…

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!