Dilimin kemiğine bakmaksızın kaleme aldığım özel bir türdür...
KISA, DOKUNAKLI fakat KENDİNE ÖZGÜN BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ dinlemek ister misiniz?
Boşlukların doldurulduğu enstantaneler… Sıra dışı sevdalardan seçmece özel bir demet; gökdelen duygulardan bir buket… Mücadele insanı olmanın gururu… Kariyerizm mi? Otoritesini hiç tanımadığım, asla tanımayacağım tek şaheser… Tatlı, acı, talihsiz, gencecik başıma gelenler… Islak ve kırılgan “nereden nereye” değil; “selam millet, işte buradayım” demenin onuru…
İlk aşklarınızı şöyle bir hatırlayın. İki kişilik ruhsal bir kurgu… Vay canına! Nasıldı ama!!.. Benim romantizme bulaşmış ilk aşklarım ise şıpsevdiydi, harbiydi, çekiciydi, sevecendi, koruyucu biçimindeydi… Ben gördüğüm her albenili, havalı, hoş görünümlü, alımlı, güzel kıza anında âşık olabilecek kadar esnek ruhluydum… Gündelik yaşamın içinden, ama başka bir dünyadan fırlayıp gelir gibi ansızın ortaya çıkıverirdi o ilk aşklarım. Kendimden beklemediğim ani tepkiler vermeye, başka biri gibi davranmaya başlardım hemen devamında. Sevdiğimden başkasını gözü görmez bir insan oluverirdim sonrasında. Dünyam iki kişiliktir diye düşünmeden edemiyordum öyle ya!!! Acısıyla, mutluluğuyla, tutkusuyla ve heyecanıyla, tüm çelişkileriyle bir kurguya ve hatta maceraya dönüştürdüğüm romantik aşklarım, masallar ve gerçekler arasında gidip gelirdi… İşte; mahallemizden çocukluk arkadaşlarımdan bir ilk sevi örneği de tutkunu olduğum Berrin perisiydi…
>>14.02.1963’de doğdum şehirlerin şehri İstanbul’da…
>>Kız isteyen annemi, ablamı ve teyzemi acayip yanılttım oysa…
>>Bir 79’da bir de 96’da çıktım doğup büyüdüğüm mahallemden; dönmedim bir daha…
>>Üç küsur yaşımda okumayı söktüm ve kendimi kitaplar arasında kaybettiğimde henüz beş bile değildim…
>>Beşimde hayatımın en değerli organların birinden koparılmaya çalışılan o mülayim et parçasını saklarken yakayı ele verdim…
>>Altımda ilk sarışın göz ağrısını, yedimde de ilk bağrıma bastığım omuzdaş aşkı tattım, yanağından öptüm sevgilimi…
>>Maceradan maceraya koşarken birbirinden tatlı belalar yaşadım gönül kahramanlığı yaparken…
>>İşte bunların birinde, okuldan atılmama kıl payı kalmıştı ki, geldi, koştu, kurtardı ilkokul kıvırcık cananım…
>>On birimde terk ettim hülyalı dini, henüz okumaya başlamıştım Hikmet’i…
>>Bana şairlik eden beynini açtı, yazdım iki satır minnetimi…
>>On beşimde sevdim kralından puslu mermilerin ve bomba seslerinin gölgesinde…
>>SEVDALI sloganlar yazdım duvarlara kireçten, pankart da astım köprülere…
>>On altımda kentimden terk etmeye zorladılar, insanlıktan kısmetini almamış cemaat-i suratsızlar…
>>Şeb-i yeldasında sevdalı düşlerim arkamda toz duman…
>>Ve çok sevdiğim can dostlarım, çocukluk arkadaşlarım ve ilk gençlik anılarım geride kalan…
>>Dokuz yılda geçtim birkaç yüz bin kilometre…
>>Çok insan tanıdım, çok can sevdim, yavruağzı, kızıl örgünün içinde…
>>Kariyerizmi tanımadım, sevdalandım hep saygı duydum sosyalizme…
>>On yedimden yirmi altıma okyanus aşırı ülkeye çiçek verdim…
>>Hiç beğenmediklerime boyun eğmedim, pis, hödük suretlerine tükürdüm…
>>Yüreğimin kancası yaptım vefa borcum olanlara…
>>Yolcu trenlerinde umarsız vagonlara sıkıştım, sessiz ıslıklar çaldım…
>>Kimi günler açlık da yaşadım, eski de giyindim, konutsuz da kaldım lakin kanla coşan damarım dayandı…
>>En sevdiğimiz can parçamız eksilince henüz kırk dokuzunda, hayatımız karardı…
>>Derken yolum memleket yoluna dönüverdi henüz yirmi yedimde…
>>Yedimden kırk yedime halt etmediğim pek bir şey kalmadı…
>>Sevmekten yorulmadım haşa, maviliklere kanat çırpan sevdalarım karşılıksız olmadı…
>>Sırasında tutuldum evlendim, aşkı bir başka düzlemde yaşamaya başladım…
>>Aileyi büyütmeye kalktım, çoluk çocuğa karıştım…
>>Mahpus da yattım gençlik dayaklarımı hatırlattı…
>>Sakıncalı piyade diye gönderdiler sürgüne pederimin er kentine (Erzurum)…
>>Çok sefer yırtmıştım kefeni, ama her şeyi aştım dediğim gibi…
>>Yapmak istediğim çok az şey kaldı: çok uzak ülkeleri göremedim henüz…
>>Aldatmadım kimseyi kıracak türden, hayat aynasında yansıyan her şeyim güpegündüz…
>>Reşit Rey’de bulunmadım, denizin dibine yelken de açmadım, madene de inmedim… ve henüz ne Türkiye’yi pedalladım bir baştan bir başa ne de Dünyaya açıldım bisikletimle!
>>Şeytanetkârane hiç işim olmadı…
>>Bakmayın kır sakalıma, artık saç bitmeyen başıma…
>>Yaşım geldi hızlı geçen emekli yaştan küsurlara lakin kaslı direncim haslı mekânında…
>>Sevdalarım bazı bazı ıskalandı ama biliyorum kıvılcım her daim onun defterinde…
>>Daha ne kadar yaşarım bilinmez ama ey, insanım ben ahde vefa…
>>Belki bugün, belki yarın hepinize merhaba ama şimdi izafeten veda…
***…***