Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Stanpoli Gezileri: Topkapı Sarayı
Bisikletim #pire🚲 ile Türkiye Turları ~ “İstanbul” gezilerimin kapsamında yer alan “Topkapı Sarayı Müzesi: Üçüncü Avlu” ziyaretinden notlar…

Saray-ı Cedid… Yeni Saray Müzesi… Topkapı Sarayı Müzesi…
Üçüncü Avlu

Saadet Kapısı göründü… (Kara göründüüüü, gibi oldu!)

Bir de şu Selam Taşları ile dolu orta yola çıkayım. Böylelikle Mutluluk Kapısı’nı buradan selamlayayım.
[📷 Bâb-üs-saâde Kapısı, Topkapı Sarayı, (Mart 2022).]

Üçüncü Avlu’nun giriş kapısı, “Bâbüssaâde”, yani Saadet, Mutluluk Kapısı, Divan-ı Hümayün’den sonra karşımıza çıkan ve Divan Avlusu’nun sonunda yer alıp, 2’nci Avlu’dan 3’ncü Avlu’ya geçiş kapısıdır.
Önünde yığılma var. Bilet mi kesiyorlar acep? Bilemedim, az sonra anlarız.
Her neyse. Bu şatafatlı kapı sarayın özel bölümlerine açılıyor.
Bu kapıdan yalnız padişah at üstünde geçebilirmiş. Belirli bir makama gelmiş devlet büyüklerinden başka kimse, at bir yana, yaya olarak da buradan içeri giremezmiş. Bu protokol Osmanlı hanedanlığının devlet felsefesini de yansıtmaktadır.
Bugün ziyarete açık olan Topkapı Sarayı’nın bütün avluları yaya turistleri ağırlamakla son derece mutlu hissediyor olmalı. Bittabi benim Pire🚲’me de sürüş izni vermeyeceklerini bildiğim için ben de yayan gelmek zorunda kaldım. Ailemi de koluma takarak. Çok da iyi oldu. Keyifli bir gezinti yapmanın saadetiyle Mutluluk Kapısı’na doğru yöneliyoruz şimdi.
[📷 Mutluluk Kapısı, Topkapı Sarayı, (Mart 2022).]

Divan meydanı ile Enderun okulunun ve padişah dairelerinin yer aldığı Üçüncü Avlu’ya geçişi sağlayan bu kapı, Birun ile Enderun’un düğüm noktası olması ve cülus, bayram gibi törenlerde padişahın bu kapının önünde oturması nedeniyle sarayda birinci derecede önemli bir yermiş.
Önünde saray törenlerinin yapıldığı bu kapı ve revak bölümünün Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451-1481) yaptırıldığı, söz konusu törenlerin yüzyıllar boyunca aynı yerde yapıldığı biliniyor.
Savaşa gidecek olan sadrazama Sancak-ı Hümayun burada törenle teslim edilirmiş. Divan’ın toplantı günlerinde saraya törenle giren sadrazam tarafından önüne gelinerek selamlanması da bu kubbeli kapının Sultanın varlığını ve kudretini ifade eden sembolik bir anlam taşıdığını gösteren en belirgin davranış örneğidir.
Şu hale bakın!
Girenler ve çıkanlar mutluluk duyguları içerisinde aynı kapıyı kullandığından saadetli yığılmanın sebebi buymuş meğer.
Kırmızı kordonla çevrili yer, Sancak-ı Şerif’in (yani Hz. Muhammed zamanında kullanıldığına inanılan siyah renkli sancak) konulduğu yer. [16’ncı yüzyıldan bu yana İstanbul’da muhafaza edilen bu sancak günümüzde Topkapı Sarayı’nda bulunan diğer Kutsal Emanetler arasında saklanmaktadır.]

Simgesel özelliği nedeniyle Saray’ın en önemli kapısı Bâb-üs-saâde’dir. Ayrıca “Ak Ağalar Kapısı”, “Arz Kapısı” adları ile de anılmaktadır. İlk olarak Fatih zamanında yapılan kapı, I Abdülhamit devrinde, 1774 yılında yapılan tamirle bugünkü şeklini almıştır. İç içe iki kapıdan müteşekkildir.
Şimdi bu dar koridordan geçeceğiz. Girenler tek sıra. Gelenler üstümüze çıkacak kadar dört sıra olmuşlar.
Birinci kapıdan bir aralığa geçiyoruz.


[📷 Arz Odası, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

“Harem-i Hümayun” olarak da adlandırılan Enderun Avlusu, Padişah ve çok yakınlarının; günün geçirildiği Selamlık ile gecenin geçirildiği Harem bölümlerinden oluşuyor. Osmanlı Sultanlarının şahsi alanı olarak kabul edilen bu avluya girer girmez diğer avlulardan farklı olarak bir manzarayla, deyim yerindeyse, avluyu perdeleyen bir yapıyla karşılaşırız. Bu yapı padişahın kabul odası veya taht odası olarak tanımlayabileceğimiz “Arz Odası”dır.
Arz Odası, tam girişin karşısına yapılmış. O imparatorluk devrinde burası artık herkesin giremeyeceği bir alan olduğu için, avlunun iç tarafının görünmesi istenmemiş.
Divan üyeleri, divan toplantılarında alınan kararları uygulayabilmek için padişaha burada “arz” ederler, elbette nihai kararı padişah buyururmuş. Fakat Saray hiyerarşisi gereği buraya kadar gelebilen, üçüncü kapıdan geçebilenlerin sayısı pek sınırlıymış. Çünkü Saray’ın ilk kapısından itibaren başlayan ve yukarı doğru tırmanan hiyerarşik basamaklar çıkılmış ve artık padişahın mahremi olan alana gelinmiş oldu.
Diğer bir taraftan, yabancı elçiler de merasimle burada kabul edilirmiş.
Az önce de belirttiğim gibi, bu kapıyı Akağalar beklermiş. Akağalar, Rumeli ve Anadolu’dan devşirilen ya da esir olarak getirilen, hadım edilmiş saray hizmetlilerine denilirmiş. Çok önemli olan bu görevlilerin başındaki hadıma da Kapı Ağası denilirmiş. Bu muhteremin başlıca görevleri arasında saray kapılarının güvenliği ve padişahın özel hizmetlerini yürütmek gibi vazifeleri varmış.
[📷 Enderun (Harem-i Hümayun), Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Üçüncü Avlu’da, padişahın özel mekânları dışında; III. Ahmet Kütüphanesi, çeşme, Enderun, (Osmanlı döneminde, saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer), teşkilatının koğuşları, cami, hamam gibi yapılar bulunuyor.
Arz Odası’nın revaklara açılan ön cephede iki, arka cephede bir kapısı mevcut. Revaklardaki süslemeler göz kamaştırıcı ve görkemli. Terastan avluyu ise izlemek çok hoş. Kalabalığın uğultusuna rağmen. Doğrusu bayağı dinlendirici görünüyor.

Ön cephedeki ilk kapı ziyaretçiler için kullanılıyor. Girişin sağındaki çeşme göz kamaştırıcı olup, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış. Kapının iki yanında yer alan çini panoların üzerindeki tuğra biçimli kabartma yazılar 1856 yılında konulmuş. Kapının iç dekorasyonunu yenileyen Abdülmecit’i övüyor. Ayrıca kapının üzerindeki 1723 tarihli kabartmada “Besmele” yer alıyor.
Solda, demir parmaklıklı penceresinin yanındaki Pişkeş Kapısı üzerinde de II. Mahmut hattı ile 1810 tarihli “Hasbinallah ve Nimel Vekil” (yani Allah bana yeter, O ne güzel vekildir) yazılı. Arka taraftaki Padişah Kapısı üzerinde ise IV. Mustafa tuğrası ile sır kâtibinin bir kıtası yer alıyor. Arz Odası’nın iç mekânındaki baldaken (bir taht ya da altar üzerinde sütunlar vasıtasıyla yükselerek onu koruyan bir bölüm) formundaki taht, III. Mehmet tarafından yaptırılmış.
Mücevher bezemeli tahtın lake süslemeli tavanında, bitkisel bezeme arasında, kudret sembolü olarak, Ejder ve Simurg / Zümrüdüanka kuşu mücadelesi tasvir edilmiş. Törenlerde zengin bir şekilde döşenen tahtın, seraser / temeli ipek olan altın ve gümüş karışımı kumaş üzerine zümrüt ve Yakutlu altın plakalar ve incilerle işlenmiş birkaç parçadan oluşan bir örtüsü var.
[📷 III. Ahmet Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Arz Odası’nın hemen arkasında III. Ahmet’in 18’inci yüzyıl başında yaptırdığı zarif kütüphane binası görülüyor. III. Ahmet saltanatına kadar sarayda bir kütüphane ihtiyacı duyulmaması fazla hayra alamet değil gibidir sanki.
Birazdan kütüphanenin içini gezeceğiz. Her şeyden önce bana kitaplar dünyası olsun. Yeter de artar bile.
[📷 Enderun (Harem-i Hümayun), Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Avlunun güneydoğu köşesini oluşturan binalar Enderun-u Hümayun olarak kullanılmış. Hıristiyan ailelerinden devşirilen kapıkullarının en yetenekli görülenleri devlet yöneticisi olmak üzere burada yetiştirilmiş.
Bugün Enderun’un yayıldığı yerlerin bir kısmı müzenin idari odaları olarak kullanılıyor. Bir kısmında ise kostümler sergileniyor. Bunun ilerisinde de Hazine kısmı yer alıyor. Tahtlar, mücevherler, kakmalı silahlar vb. burada…
[📷 Enderun Mektebi, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Enderun Avlusundaki en önemli yapılardan biri de II. Murat tarafından kurulmuş olan Enderun Mektebi. Topkapı Sarayı’nın yapılışından önce de var olan bir kurummuş. “Özel eğitim Okulu” olarak kabul ediliyor. Fakat bu eğitim akademik bir eğitimden ziyade usta-çırak esasına dayalı, bilgi alma, el alma anlayışıyla yürütülen bir eğitimmiş.
Söz gelişi Saray hizmetinde çalışacak görevlileri yetiştirmek maksadıyla kurulan bu okul, eğitim sistemi yönüyle kendinden önce kurulmuş bütün okullardan farklı bir yapıdaymış. Ancak bir saray mektebi olan Enderun, Fatih Sultan Mehmet döneminde hakiki kimliğine kavuşarak, devşirme mektebi hüviyetinden, mülki ve idari kadronun eğitimine de yönelmiş. Ve Enderun’un asıl olarak gelişmesi II. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi padişahlar zamanında da sürmüş.
Enderun Mektebi’ne “Devşirme Kanunu” ile öğrenci alınır, usulsüz çocuk kabul edilmezmiş. Devşirme işinde her türlü yolsuzluğu önlemek üzere yine aynı kanunla alınan bir hayli tedbirler zinciri de bulunmaktaymış. Özellikle küçük yaşta gayrimüslim çocukların, “devşirme”lerin, özel devlet hizmetleri için yetiştirildikleri bu kuruma zeki, yakışıklı, genç çocuklar sınavla seçilir, 5 yıllık bir eğitim alırlarmış. Eğitimi bitirmeleri, sadrazamlığa gidebilecekleri kariyerlerinin ilk adımıymış. Bir göreve atandıklarında, o güne kadar kadın yüzü görmemiş bu kişiler; haremde eğitim görmüş güzel bir kızla evlendirilir ve görevlerine yollanırmış.
19’uncu yüzyıla kadar süren bu eğitim sistemi, Batılı tarzda okulların ve eğitimin Osmanlı’ya girmesinden sonra kaldırılmış.
[📷 Enderun Hamamı, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Sarayın 9.000 m2 büyüklüğündeki bu avlusunun etrafındaki binaların inşaatı, Fatih devrinden itibaren, padişahların yaşamı için gerekli yapılar ile Enderun teşkilatının gerektirdiği koğuşlar, cami, hamam gibi yapılardan oluşmaktaymış. Marmara cephesinde, Seferli Koğuşları, Enderun hayatında önemli bir yeri olan meşkhane (Musiki meşk edilen, musiki öğretilen yer), Enderun Mektebi ve büyük oda mescidi bulunmaktaymış.
Mektebin devamında bir hamamın varlığından söz ediliyor. Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılan büyük hamam veya Enderun Hamamı olarak biliniyor. 16’ncı yüzyıl başında kapatılmış, içoğlanları (Saray’ın iç hizmetlerinde görevli olan, Sultan ve ailesinin özel dairelerinde hizmet veren kişiler) için koğuş alanı yapılmış. Daha sonra Seferli Koğuşu’na çevrilmiş.
Yapılan araştırmalara göre Mimar Sinan tarafından Topkapı Sarayına üç adet hamam inşa edilmiş: Enderun Hamamı, Hünkar Hamamı ve Valide Sultan Hamamı.
Enderun teşkilatı binalarının devamında hazine olarak kullanılan Fatih Köşkü izliyor. Fakat biz şimdilik o yöne doğru ilerleyişimizi sürdürmeyeceğiz. “U” dönüşü yapıp yeniden Arz Odası’nın olduğu yerden ama bu kez solundan devam edeceğiz.
Bakalım neler varmış burada?

Gerçek bir yönlendirme yapılmadığından herkes kendi kafasına göre dağılarak ziyaretlerini gerçekleştiriyor. Tabelalarda ne görürlerse ve en çok neresi ilgilerini çekiyorsa o yöne doğru hareketleniyorlar. Bu nedenle her tarafta dağılmış, karmakarışık kitlelerle karşılaşma olasılığı var. Bazen az önce gördüğün kişiyle yeniden karşılaşma nispeti de bu plansızlığın sonucu.
Neyse; takılmayalım şimdi biz böyle ‘bulamaç’ meselelere…
Avlunun karşı sırasında Kiler Koğuşu ve Hazine Koğuşu, sol bitişiğinde de Hırka-i Saadet gibi kutsal emanetlerin saklandığı dört kubbeli Has Oda, Has Oda Koğuşu ve Ağalar Camisi yer alıyor.
Üçüncü Avlu’nun Batı Yakası

Nitekim biz de bu gayrimuntazam ziyaret planına uyduk ve Arz Odası’nın hemen yanından caminin bulunduğu mekâna doğru ilerlemeyi tercih ettik. Bu tarafa da Haliç tarafı demek yanlış olmaz sanırım.
Avludaki değişik dönemlerde eklenmiş olan yapıların dizilimi ilk bakışta karışık gibi görünse de, aslında tam tersine, sarayın hiyerarşi ve prosedürünün bir gereği olarak yapılandırılmış. İçoğlanları, acemi ‘erler’ olarak ilk gelişlerinden itibaren eğitimlerine göre bu yapılar arasında yer değiştirir ve kıdemlerine göre padişaha daha yakın olabilirlermiş. Bu nedenle saray içi ileyiş ve uygulamaları dikkatle incelemek gerekiyor.
Saray yaşamının padişahlar için bile kolay ve rahat bir yaşam olmadığını, tersine sıkı kuralların ve katı bir hiyerarşik disiplinin geçerli olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?
[📷 Kuşhane, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Ağalar Camisi ile Küçük Oda Koğuşu arasında 19’uncu yüzyıl sonuna kadar “Kuşhane Avlusu” adı verilen küçük bir iç avlu olduğu biliniyor. Günümüze ulaşamayan bu avludan Kuşhane kapısıyla Harem’e geçiliyormuş.

Bugün Harem Dairesi çıkışı olarak kullanılan kapının yanındaki mevcut Kuşhane, üst üste iki odadan meydana geliyor. Kapının üzerindeki kitabede I. Mahmut’un 1734-35 tarihlerinde Kuşhane mutfağını onarttığı belirtiliyor.
Üst odasındaki avluya bakan balkon 1916’da yapılmış. Aşağı yukarı cephe düzeni ile geleneksel kuş evlerinin büyük boyutlu bir örneğini hatırlatıyor. Ancak, yapının bugünkü durumu orijinal görüntüsüne uygun değilmiş.

[📷 Ağalar Camisi, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Saray içindeki birkaç camiden biri olan Ağalar Camisi, Fatih zamanından kaldığı sanılıyor. Cami, aynı zamanda Has Oda’nın hemen yanında.

Başka bir deyişle, Ağalar Camisi adındaki bu eski bina harap iken 1925 yılında yeniden tamir edilmiş… Ve III. Ahmet Kütüphanesi’nden başka sarayın bütün kütüphaneleri buraya toplanarak “Yeni Kütüphane” ismi verilmiştir. Şimdi burası da bir yazma kitap sergileme mekânı.


[📷 III. Ahmet Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Evet, nihayet sıra geldi kütüphaneyi gezmeye.
Daha önce aynı yerde, II. Selim için Mimar Sinan tarafından yapılan Havuzlu Bahçe Köşkü bulunuyormuş. Fındıklılı Silahtar Mehmet Ağa’nın anlattığına göre, Havuz Bahçesi denilen bahçe içinde olan bu köşkün ortasında mermer bir havuz ile on iki somaki sütuna oturan bir kubbesi varmış.
Köşkün basit bir şeması, Seyyit Lokman tarafından 1579/1580 ile 1584/1585 yılları arasında yazılan Osmanlı el yazması eseri Hünernâme’nin bir minyatüründe yer almaktadır.
Cami ve kasırlarda kitap dolapları yerine başlı başına kütüphane binası kurmanın tercih edildiği Lâle Devri’nde Sultan III. Ahmet, Saray-ı Cedit denilen Yeni Saray’daki dağınık kitapları bir yerde toplamayı uygun bularak II. Selim’in zaten bakımsız bir halde olan köşkünü yıktırıp yerinde, kendi adıyla anılan ve hatta Enderun Kütüphanesi de denilen bu yeni kütüphane binasını yaptırmış.

İçindeki kitapların rutubetten zarar görmemesi için Türk kütüphane mimarisinde öteden beri dikkat edilen bir özellik burada da uygulanarak binanın altında pencereli yüksek bir bodrum yapılmış. Ayrıca etrafının açık olmasına da itina gösterilmiş. Bütün cepheler mermer kaplı. Cephenin ortasında üç sivri kemerli ve dört sütunlu bir giriş mekânı var. Üstü üç kubbe ile örtülü olan bu sahanlığa iki tarafından merdivenlerle çıkılıyor.
[📷 III. Ahmet Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Kütüphane binasının giriş kapısının bulunduğu katın hemen altında nispeten ihtişamlı bir çeşme gördük. Yapının dışında, ortada zengin Rumi kabartmalarla süslü bir tacı olan, iki tarafında zarif su içme musluklarına sahip ve mihrap biçimindeki bu çeşme 1719 tarihli.

Buradan hareketle kütüphaneye giriyoruz.

Görülebileceği üzere kapıda, her girişin önünde olduğu gibi, bir uyarı yazısı var:
“Kapalı alanlarda fotoğraf çekmek yasak.”
Ancak bu durumdan duruma değişiyor. Bazı görevliler çok fazla çekim yapmamak kaydıyla biraz tolerans gösteriyorlar. Eskinin deyimiyle müsamaha, yeni dilimize yerleşmiş anlamıyla anlayış, hoşgörü.
Evvela buradaki görevli güvenlikçi abinin de kıymetli hüsnüniyeti diyelim ve adımlarımızı iç mekâna yöneltelim.
[📷 III. Ahmet Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Kütüphanenin içerisi oldukça ferah. Güzelmiş. Ben sedirlerin birine yayılmayı tercih ederim. Özellikle o yerdeki düzenekleri kullanamam. Çünkü bağdaş kurup oturmak benim mantaliteme yakışık almayan türlerden. Sevmem. Zaten biliyorum ki bacaklarıma kramplar girer.

Ama zaten ne yere oturmaya ne de sedirlerde uzanıp kitap okumaya izin var. Sadece bak gör diyen bariyer sevdalısı kırmızı bant var.

Biz de bütünüyle bu kurala uyuyoruz tabi. Onu bunu ellemeden, koklamadan, dokunmadan yapaysallık duygusuyla geziyoruz iç mekânı.

Topkapı Sarayı Müzesi’nin bugün sahip olduğu değerlerin başında kütüphanesi ve buradaki yazma kitaplar gelmektedir.

Kütüphanede her biri sarayda bulunduğu yerin adıyla adlandırılan on üç kitaplık oluşturulmuş ve Osmanlı kütüphane sisteminde yapıldığı gibi çeşitli bilimlere göre tasnif edilmiş. Kütüphanede ayrıca “Güzel Yazılar” bölümü adı altında Türk hattatlarına ait hat albümleri ve levhalardan meydana gelen bir bölümle bu sanata dair kamış kalemler, kalemtıraş, kubur, makta, kalemdan (eskiden kalem koymaya yarayan kutu, kalem kutusu), yazı çekmecesi, makas gibi aletlerden ibaret cilt ve yazı araçları koleksiyonu var.

[📷 Has Oda, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Kütüphaneden çıktıktan sonra Has Oda’yı ziyaret etmek istedik ve o tarafa doğru yöneldik. Üçüncü Avlu’nun dibinde, solda bulunan Has Oda, Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmış. Ve padişahların özel ikamet alanı olarak kullanılmış. Ancak 16’ncı yüzyıl sonrası padişahın özel ikametinin hareme taşınmasından sonra kutsal emanetlerin korumaya alındığı bir yer haline getirilmiş.
Günümüzde kutsal emanetlerin sergilendiği bu bölümde 24 saat canlı Kuran okunuyor. Önceden de böyle bir uygulama var mıydı bilmiyorum. Yoksa yeni dönemin icadı mı, onu da bilmiyorum?
İçeride herhangi bir çekim yapmak kesinlikle yasak olduğundan bir görüntü alamadım. Ama kısaca anlatmak gerekirse…
İki katlı ve dörtlü mekân düzeni veren bir yapıdan oluşuyor. Girişteki ilk iki mekân, Şadırvanlı Sofa olarak adlandırılmakta. Sağdaki ilk oda, padişahlarla görüşmeye gelenlerin kabul edildikleri Arzhane imiş.
Köşedeki ikinci oda ise Saltanat Tahtı’nın ve Hırka-i Saadet’in bulunduğu Has Oda’dır. Bu odada; Hz. Peygamber, ilk dört halife ve sahabelerine ait eserlerin bulunması nedeniyle, yapı, “Mukaddes Emanetler Dairesi” olarak anılıyor.
Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethi ile birlikte “Hilafet’’ Abbasilerden Osmanlı Padişahlarına geçmiştir. Böylelikle; Hz. Peygamber ve sahabeleri, halifelerin eserlerinin büyük bir bölümü Osmanlıların eline geçmiş, Has Oda’da sergilenmektedir.
[📷 Sadaka Taşı, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

Avlunun bahçesinde çok çeşitli taş yapılar var. Neler olduğuna etraflıca tanıklık edebilmek için yanlarına doğru ilerliyoruz. Bunlardan biri Sadaka Taşı.
Genellikle cami gibi kutsal yerlerde ihtiyaç sahiplerinin alabilmeleri için para veya kıymetli nesnelerin bırakıldığı özel yer olarak biliniyor. Kökeni Selçuklu Hanedanı’na kadar uzanıyor. Umumiyetle yoksulları rencide etmemek için düşünülmüş bir tür yardım şeklidir. Osmanlılar döneminde daha da yaygınlaştırıldığı biliniyor.
Yardım yapan ile alan birbirini görmez, tanımaz ve bilmez. Başka bir deyişle, alanın mahcubiyetten, verenin ise riya (ikiyüzlülük) ve gösterişten uzak durması beklenir.
Genellikle Antik porfir sütunlardan dönüştürülmüş, tepesinde para bırakılabilecek oyukları bulunan dikitlerdir. (Porfir, ince taneli silikat bakımından zengin, genellikle afanitik matris veya hamur içinde dağılmış feldispat veya kuvars gibi kaba taneli kristallere sahip çeşitli granitler veya magmatik kayalardan herhangi biridir.)
Sadaka taşının az ötesinde Def-i Gam Hatun Çeşmesi var. Kitabesinde “Sâhibü’l-hayrât merhûme kethüdâ Def-i Gam Hâtûnun hayrâtıdır sene 1226 (1811-12)” yazılı. Def-i Gam Hatun’un II. Mahmut (1808-1839) döneminde Harem’de kethüda kadın olduğu bilinmektedir.
[📷 Roma Dönemi Güneş Saati, Topkapı Sarayı Üçüncü Avlu, (Mart 2022).]

İÖ 4’üncü ilâ 6’ncı yüzyılları arasında Roma döneminde kullanılan güneş saatinin bir bölümü olduğu ifade edilmiş.
Has Oda Dairesi’nin ön tarafındaki güneş saati, namaz vakitlerinin belirlenmesi için Fatih’in emriyle yapılmış. Osmanlılar tarafından yapılan ilk güneş saatlerinden biriymiş. Saatin üzerinde Sultan lll. Mustafa devrinde tamir edildiğine dair bir kitabe mevcut.

Güneş saatinin hemen önünde bu çeşme yer alıyor. Belli ki sonradan yapılmış çeşmelerden biri. Yalnız bilgilendirme yazısı mevcut olmadığından neye değgin olduğunu çözemedim.

Saymanlar yorulmuş görünüyor. Avlunun bankına çökmüşler. Bilhassa ben taşları fotoğraflamaya çalışırken onlar dinlenmeyi seçtiler. Dinlensinler tabii. Sonuçta daha önümüzde Dördüncü Avlu var!!!

Sanki benim dedikodumu yapıyorlarmış havasını sezdim ama…
Üçüncü Avlu’dan Dördüncü Avlu’ya

Yön tabelalarına göre sağdan gitmemiz gerekiyor.

Sakin sakin harekete geçtik galiba… Geliyor, geliyor, maskeliler geliyor… Zorrolar, kara şövalyeler filan kesin kıskanır sizi!
***Üçüncü Avlu’nun Sonu***

Pire🚲 ile “TÜRKİYE TURLARI” Stanpoli Gezileri kapsamında uyguladığım program çerçevesinde bugün Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmek söz konusuydu. Ailemi de yanıma alarak bu önemli ve kıymetli geziyi olabildiğince tüm ayrıntılarıyla gerçekleştirmeye karar verdiğimde hiç yanılmadığımı anladım. Hem keyifli hem de kafayı, bedeni meşgul tutarak enerjimizi yükselten bugünkü serüvenimiz “GAZA GELDİM🚶: Topkapı Sarayı”, yayan İstanbul ziyaretlerimizin süper bir başlangıcı olsun ve tabi devamı da gelsin diyerek tamamlayalım.
TUR ile İLGİLİ DETAYLAR

Tur Tarihi: 31.03.2022; Perşembe
ROTA: Mecidiyeköy >> Sultanahmet >> Topkapı Sarayı (V)
Gezi Seyri:
1) Birinci Avlu

2) İkinci Avlu

3) Üçüncü Avlu

4) Dördüncü Avlu

Turun niteliği: Günübirlik tarih, kültür ve müze ziyaret etkinliği
Toplam kat edilen araç mesafesi: 18 km
Kullanılan ulaşım aracı: Metro, Tramvay
Toplam ziyaret zamanı: 3 saat 45 dakika (10:00~13:45)
Bir sonraki “Topkapı Sarayı ~ Dördüncü Avlu” etkinliğinde görüşmek üzere; sevgiyle kalın,
Gezenti Şeref
***…***