Zaman Zaman İçinde: “Kahramanlar”

Elbette bir Mustafa dedemi, bir Münevver ninemi, bir Ahmet dedemi yazabilmek, ama hakkıyla yazabilmek gerçekten çok mükemmel olurdu… Cumhuriyetçi, aydınlanmacı ailelere nasıl vesile olduklarını, öğrenimlerini, çalışkanlıklarını, tutumluluklarını, ahlâk anlayışlarını, hangi zor şartlarda sahip oldukları çocuklarını eğitebilmelerini, onları topluma kazandırabilmek için yaşadıkları heyecanlarını, belki de sabırlı inatçılıklarını, daha iyi yaşama için kararlılıklarını bilebilmek bizler için ne büyük kazanç olurdu. Tersini düşünmek Sayman ve Mumcular familyaları hakkında bilgilenmemizi önlemektedir. Hâlbuki onların yaşam biçimini çözebilmek bugünlere filiz veren yeni Sayman ve Mumcular kuşaklarının aynı zamanda cumhuriyet bilincinin, aydınlanma kavrayışının tüm yurtta dalga dalga nasıl yükseldiğinin tanıklığını yapmamızı da kolaylaştıracaktır.

gEZENTİ şEREF ~ E-2022/017

Esinti Tarihi: Cuma, 25.03.2022

Her yıl gerçekten takvimde göründüğü gibi 1 Ocak’ta başlayıp 31 Aralık’ta mı biter?

Ne dersiniz?

Mevsimlerin uçurduğu o yıllardır ki yaşananların yazılanlardan daha uçuk, hayatın hız şiddetinin hayal bile edemeyeceği kadar sıra dışı olabilmektedir. Sanıyorum her şeyin ikiz olduğu gibi dedelerim ve ninelerim de ‘iki’ İstanbul’un yemyeşil kırsalında göbek bağlarıyla birbirlerine bağlanmışlardır…

mİNİmİNİ Dizi Öncesi Upuzun Bir Öndeyiş- 2

Eğer sabırla izlemeye devam ederseniz bu uzun öndeyiş kapsamında size cilasız birkaç alelacayip hikâye sunuşu yapacağım. Mevsimlerle ilgili… Toprakla, meyveyle, zamanla, gece ve gündüzle ilgili… Bağır yakan geçmişle ve elbette aynı kan – aynı kök canlarımla ilgili…

Nihayetinde o damarlarda hayat bulduğum şahsıma ait özgün bir kimlikle ilgili…

Ben Şeref Sayman

Şimdilerdeki lakabı “Gezenti Şeref”…

Nostalji İnsanı’nından gezentiliğe terfi gibi bir şey…

Bazen gökyüzünde ıslık çalan bir yıldız… Kimi zaman çiseleyen yağmur, akça yağan kar… Bazen dip sessizlik… Derin bir akşamın içinde yalnız bir adam…

Yaşamın loş erguvan boşluğunda yüreğini kaplayan hüzün. Kuşlardan bembeyaz bir güvercin, şahların şahı bir insan. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, haysiyet, onur…

Bazen de kendi içine sığınmış koskoca bir kıta… Kalabalıklar arasında tek başına bir konuk… Mevzilerden marjinal bir loca… Ya da inatçı bir salon-salomanje… Talk-showcu bir söz… Gözlemci bir tribün… Kendine haz ve kendiliğinden bir üye… Muhaceret ya da mensubiyet yeri…

Destan

Şimdi size bir kordon halinde tuhaf birkaç hikâye anlatacağım. Birkaç küçük hikâyeden oluşan, aslında kocaman tek bir hikâye… Evet, kocaman, “tek”, bütün bir hikâye!

Anlatacağım hikâyenin kahramanları gerçekten yaşadılar. Belki isimleri farklıydı; yaşadıkları hayatlar ve geceleri gördükleri düşler de. Bambaşka acılar çekmiş olabilirler, bambaşka şeylere sevinmiş belki. Ama hepsi gerçekti. Hikâyenin geçtiği şehir de gerçekten vardı, hikâyenin geçtiği zaman da. Ben o şehirde, o namahrem zamanda göz kırparak uzaklaşan bir buluttum sadece. Sezgilerim sonsuzdu. Bazen dost; bazen de kindar bir düşman.

Diyelim ki, şehir o yıllar topyekûn cinnet geçiriyordu. Ama hayat, cinnetten bağımsız, kendi halinde, sanki her şey olağanmış gibi… akıp gidiyordu. Yaşanılan hayatın içinde belirsizlik, heyecan, coşku, şiddet ve korku vardı. Tuhaftır; hemen yanı başında da umut.

Hayal kurmayı sevenlerin zamanıydı.

Sanki evlerin bacalarından yas tütmez, sokaklardaki oluklardan gözyaşı akmazmış gibi; o yıllar şehirde herkes birbirine, umutla korkunun sarmal dolaş uyuduğu karanlık dehlizlerle ilgili dehşetengiz şeyler anlattılar.

Bense o yıllar için harikulâde yıllar olarak tanımını kullanmayı tercih ediyorum. Ve dört ufak parça halinde size sırasıyla aktaracağım öykülerin kahramanlarını ben şahsen ayrı ayrı tanıdım. Ama şu kadarını söyleyeyim, beni doğrulayacak hiçbir tanığım yok!! Tek bildiğim; o yıllarda… onların her biri… o şehirdeydiler…

Şair Nahit Ulvi Akgün’ün dediği gibi: “Bir şey var aramızda / Fakat ne kadar saklarsak nafile / Bir şey var aramızda / Senin gözlerinde ışıldıyor / Benim dilimin ucunda”…

Bir sonraki mİNİmİNİ esintisinde görüşmek üzere

Mürekkebe banmış esintili Sevgilerimle,

Gezenti Şeref 

***…***

(*) Önceki Makale: Zaman Zaman İçinde: “Kökler”

(*) Sonraki Makale: Zaman Zaman İçinde: “Eğinli Dede”

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!