gEZENTİ şEREF ~ BTF-2017/001
Tarih: Salı, 02.05.2017
Açıkçası başlığa bakarak kimsenin yanlış fikirlere kapılmasını istemem. “Yatırım Planı” derken, elbette, spekülatif parasal yatırımları (sermaye & tasarruflar) kastetmiyorum. Tam tersine ima ettiğim şey maddi duran varlıkları izleyeceğim “Sabit Varlık Yönetim Bütçesi” ile maliyetleri takip edeceğim “Operasyonel Bütçe”.
Bisikletle ülkenin dört bir yanını gezmek, (bana göre), uzun vadede seyahat etmenin en ekonomik, yapmaya değer en iyi yolu. Ancak bir bisiklet turunda ne kadar harcama yapacağım gerçekten tamamıyla şahsi irademe ve yolculuk tarzıma bağlı. Ki bunlar hiç kuşkusuz kişiden kişiye değişebilecek şeyler.
Başlarken; sağlam bir bütçe planlaması yapmak için niçin maddi duran varlıklara (ing- assets) yatırım yapacağımı ve neden belirli bazı genel maliyetler (ing- overheads) yükleneceğimi bilmem gerekiyor. Hedef belirlenip de bilindikten sonra o hedefe ulaşmada hangi seçenekleri kullanacağım çok daha kolay bir hale gelecektir.
Çıkardığım Dersler ve İlk Adımlar
Aşağıda belirteceğim konular hedeflerim doğrultusunda sağlam bir yatırım planı inşa etmeme yardımcı olacaktır.
İnsanlara yapacağım memleket yolculuklarından söz ederken yollarda en az yedi yıl geçireceğimi söylediğimde hemen hepsi çok büyük bir servet edindiğimi veya muazzam güçte bir tasarruf sağladığımı veya gerçekten varsıl bir familya geleneğinden geldiğimi, şahsımın göründüğünden daha fazla zengin biri olduğumu düşünüyor. Bilakis, bazılarına sürpriz gibi gelebilir. Ama ben özde proleter bir familya genlerinden gelmekle birlikte ben de bizatihi kendim yıllarca (yaklaşık 35 yıldan söz ediyorum) bazen bir arı bazen bir karınca gibi çok sıkı ve hamaratça çalıştığımdan elde ettiğim birikimlerle bugünlere kadar var olabildim.
Tamam, yıllarca birbirinden iyi multinasyonel şirketlerde CFO olarak görev aldım ve yüksek ücretler sayesinde mükemmel gelirler edindim ve oldukça konforlu bir hayata sahip oldum. Zamanında yaptığım yatırımlar münasebetiyle de zaman zaman girdiğim ekonomik darboğaz dönemlerinde krizi atlatmasını bildim. Ancak 1995 sonrasında dört kişilik bir ailenin geçimi tamamen tek bir kişinin sırtına yüklenince ve aşırı konfora alışan aile bireylerinin savurgan harcamaları gereğinden uzun sürünce eldeki birikimlerin de birer birer erimekte olduğuna tanık oldum. Özellikle 2010 sonrası öyle bir hal aldı ki bunları burada yazmanın ne faydası var ne de bu yazının amacına yönelik bir hizmeti. Gerçi yapacak tek bir şey vardı; ama onu da yapmadım. Yapamadım değil; yapmadım! Bunun yerine uzaktan seyretmeye ve alakalı herkesin bundan bir ders çıkarmasını bekledim durdum.
Sonuç
Bugün ders çıkartılmış mıdır, bilmiyorum ama ben kendi hesabıma büyük bir bedel ödediğimi düşünüyorum. Ve elbette sadece birer birer yok olan mal varlıkların elden çıkarılmış olmasına üzülmüyor fakat yaşamımın bundan sonraki kalan bölümünde kala kala bir emekli maaşına bağlı olacağım inancına biraz hicranla biraz da ıstırapla sığınıyorum. Tek tesellim bugün MDV anlamında yıllar önce sağladığım ilk yatırım teknem, Saros’daki yaşam evimin varlığı. O kimilerinin hasut gözyaşlarına inat bana nefes aldırmayı sürdürecek gibi görünüyor.
Neyse, olayı bu kadar kişiselleştirmeden (zira bu bir anı-yaşam yazısı değil, bunu ömrüm yeterse gelecekte ANILARIM içinde kaleme alabilirim) konumuza dönelim.
Elbette insanın kendisine ait, kafasını sokabileceği bir evi olması dünyanın en büyük rahatlığı sayılabilir. Eh, yıllarca tavandan ödenmiş SSK primlerinin sonucunda yüksek meblağlı bir emekli maaşı da olunca, kendi zevkime göre önüme koyduğum bu büyük proje kendi kendini finanse etmeyecek de neyi edecek?
Hayallerinin peşinden git adamım
Yaşam giderlerimi kısıp, hayallerimi gerçekleştirmeye karar verdiğim andan beri bunları düşünüyorum hep. Doğruyu söylemek gerekirse bundan böyle bisiklet yolculuklarımı yalnız ama yalnız aylık düzenli olarak banka hesabıma düşecek olan emekli maaşım ile finanse edeceğim. Gerekli birikimi sağlayıp (ki buna ilkel birikim de diyebiliriz) bisiklet turlarında ihtiyaç olan ekipmanı, malzemeleri satın alabileceğim gibi o turların kaçınılmaz günlük harcamalarını da bu keseden temin edebileceğim.
Dolayısıyla bunun için şöyle bir planlama ile işe soyunacağımı tahayyül ediyorum. Yolculuk bütçesi için her ay ücretimden belirli, sabit bir payı sırf bu projeye ait oluşturduğum ayrı bir hesaba aktaracak ve burada tasarruf edeceğim. Biliyorum ki başlangıç maliyetlerim biraz fazla olacak ve ancak epeyce bir zaman sonra belirli bir dengeye kavuşacak.
Hesap-Kitap işleri
Seyahat bütçemi tahminen aylık 750 US$ karşılığı TL meblağında oluşturabilirim. (Maalesef memleket paramız hem enflasyon hem de kur politikaları yüzünden yabancı para birimleri karşısında sürekli eriyen bir para birimi olduğu için yatırımlarımı ve maliyetlerimi US$ olarak kaydedeceğimi düşünüyorum. En azından bu şekilde analizler yapmam daha kolay olacaktır. Yoksa bu saatten sonra kalk bir de enflasyon muhasebesi uygula, hiç işim yok valla!!!) Bu da günde yaklaşık 25 US$ demektir. Hayat felsefeme göre ne bağış ne de havadan zembille inen beleş para kabulümdür. Her ne suretle olursa olsun, ne yakınlarımdan, ne dostlarımdan, ne de herhangi bir kurumdan bağış, hibe veya maddi destek kabul etmeyeceğim. (Manevi değer taşıyan hediyeler hariç tabii.)
Sanıyorum yılda tek başıma 9,000.00- US$ ile rahat bir şekilde bisiklet gezilerimi yapabileceğim!! Tamam, kimileri bunu az görüp daha fazla da harcayabilir. Çünkü biliyorum kimileri bu tutarı bir aydan daha az sürede bile tüketiyor!!!
Bu MDV bütçesi hemen her şeyi kapsayacaktır: bisiklet; bisiklet aksesuarları & yedek parçaları; çantalar, heybeler & bisiklet bagajı; kamp ekipmanı; ilave giyim malzemeleri; elektronik eşyalar; güvenlik ve hijyen malzemeleri. Bunun yanında operasyonel bütçe dâhilinde şunlar da yer alacaktır: yiyecek & içecek malzemeleri; konaklama; bakım & onarım; yenisiyle değiştirme; müze kartı, şehir içi ulaşım kartı (Akbil) vesaire; diğer harçlar; ve hatta eğlence.
Kıyas
Seyahat maliyetleri ve hayat standardı bakımından birçok Avrupa ülkesine kıyasla, Türkiye hâlâ orta derecede makul bir ülke olarak listede yer almaktadır. Kısacası öyle aman aman pahalı bir ülkede yaşamıyoruz yani. Elbette gelirlerimiz nispeten az olduğundan giderler altında bocalıyoruz ama yine de yapmak istediklerimizden geri kalmıyoruz. Benzin pahalı ama vır vır geçen arabalarda çoğunlukla tek kişi (ki bu da şoförün ta kendisi) yollarda görünebiliyor. Kafeler, restoranlar, AVM’ler tıklım tıklım. Yani borçlanarak yaşamayı seven bir millet olduğumuzdan birçok yurttaşımız kredi kartına basıyor parayı. Saçma olduğunu ve kısa bir süre sonra altında ezileceğini bildiği halde.
Evet, Türkiye’nin bazı bölgeleri turistik olduğundan maliyetler burada bazen ikiye, üçe fırlayabiliyor. Ancak Trakya ve Anadolu geneliyle iyi seviyelerde. Ben de başlarken Trakya’yı özellikle seçtim ki başlangıç maliyetlerim belirli bir dengede seyretsin. Üstelik konaklama açısından bolca alternatifim bulunduğundan bu bölge bana fazlasıyla cazip geliyor. Sadece İstanbul’da biraz dikkatli olmam gerekecek. Öyle zırt bu kafe, şu restoran dersem altından kalkamam.
TAKİPTE OLDUĞUM GAYE
Maddi duran varlıkların seçiminin projedeki hedeflerle uyumlu olması akılda tutulması gereken en temel şey: geçerlilik, dayanıklılık, memnuniyet ve güvenirlik… Sanırım ilk yapmam gereken aksiyon bu dört özellikten hangisinin çok daha önemli olduğuna karar vermek. İlk bakışta (sağlam geçerli bir neden bakımından) ikna olmamı tatmin edebilecek sabit kıymetlere mi ihtiyacım var; yoksa yolculuk yıllarım boyunca dayanıklılığı ön plana çıkartacak ve uzun vadede sürekliliği sağlayabilecek yatırımlara mı (uzun ömürlü olma hali); yoksa sıraladığım talepler doğrultusunda maksimum hazzı alabileceğim bir dizi varlık tüketimine mi odaklanmam gerektiği (kümülatif marjinal fayda); yoksa en yüksek önceliğim (koruma güdüsünü muhafaza eden) güvenlik mi olacaktır?
Şayet beş yılın üstünde sürecek bir bisiklet yolculuğunu planlıyorsam, bir MDV ve Operasyonel bütçe planı hazırlamadan önce, spesifik bir finansal planı hazırlamalıyım. Ben bu mali plana “Emeklilik Geliri Planı” adını vermeyi uygun buldum. Çünkü diğer bütün projeksiyonlar (yatırımlar veya giderler) bu plan çerçevesinde kendisine bir yön bulabilecektir. Bu tarz planlama sayesinde gelecek gelir kaynaklarımı ve harcamalarımı önceden tahmin edebilecek ve (bankada ve kasada muhafaza edeceğim) finansal hesap değerlerini mevduatlar ve çekilenler olarak tasarlayabileceğim. Bu yaklaşım aynı zamanda paramı neye ve ne zaman kullanmam gerektiği noktasında yardımcı olacaktır. Tamamen belirgin, şeffaf bir zaman çerçevesi oluşturduğumda ise yatırımlarımı kısa-orta ve uzun vade olarak dilimlere ayırmam çok kolaylaşacaktır.
PROJEYİ FİNANSE ETMEK İÇİN GERÇEKTEN NE KADAR NAKDE İHTİYACIM VAR?
Genellikle birçok bütçe kalemi tercihlerinin minimum yatırım miktarına gereksinim duyduğu açık. Dolayısıyla, sağlam bir bütçe planı düzenlemeden önce, kabataslak da olsa, sabit kıymetlere (maddi duran varlıklar) ne kadar, faaliyet giderlerine ne kadar harcayabileceğimi saptayabilmeliyim. Burada bir defada ödenir meblağdan mı bahsediyorum? Yoksa düzenli aylık katkıların tasarlandığı bir programdan mı?
Garanti edilmiş bir tasarruf küfesi bana $3.000,00- tutarında bir hesap açmamı sağlayabilir. Bundan sonrasında ise ayda en az $500’lık otomatik bir yatırım planı katkısıyla yoluma devam edebilirim. Kısacası emeklilik mevduatımdan ayıracağım bir kısım meblağı her ay düzenli olarak önceden açmış olduğum vadesiz “Bisikletle Memleket Turları Mevduat Hesabı”na virman yapabilirim. (Tabi banka hesabımı ‘Dolar’ olarak değil ‘TL’ olarak işleteceğimden ‘Döviz Tevdiat’ değil ‘Cari Mevduat’ hesabı dedim. Ancak istatistiki verileri oluşturma ve finansal raporlamayı USD cinsinden yapacağımı daha önce belirtmiştim.) Bu şekilde disiplinli ve koordineli olarak hesaba para yatırma faaliyetine ‘sabit kıymetlerin fiyatına bakmadan düzenli olarak belirli miktarda TL yatırım yapma’ deniyor ve asgari ölücüde parasal riski azaltmaya fayda sağlıyor.
Eğer uygun bulur ve çok daha hacimli bir meblağı yatırmaya karar verirsem (>$500), hiç şüphesiz daha fazla opsiyonlar ile karşılaşma olanağına sahip olabileceğim. O takdirde daha değişik yöntemleri kullanarak farklı alternatifler üretmek isteyebilir ve sadece bir yerine daha fazla seçenekle mali riski azaltma yoluna gidebilirim.
Bir sonraki aşamada vereceğim en önemli karar sabit varlıklara ve giderlere ne kadar ödenek (fon) ayıracağım konusu olacaktır. Ve elbette anahtar değerinde diğer bir mevzu da yukarıda sözünü ettiğim gibi tasarruflarımı her ay düzenli olarak akdetmek mi yoksa kümülatif birikim sağlanmış bir hesapla çalışmak mı olduğuna karar vermektir.
BU PLANA NE ZAMAN İHTİYAÇ DUYACAĞIM?
Kendisine bağlı kalabileceğimi öngördüğüm bir zaman çerçevesi inşa etmek girişimi her koşulda azami önem taşımaktadır. Eğer birkaç hafta ya da bir-iki ay içinde yeni bir bisiklet (ona ait aksesuarlar ile birlikte) ve yolculuğun bütününe dair en kayda değer eşyayı edinmek istediğimde, aylık temelde banka hesabına yatırılan para ile oluşturulacak bir bütçe planından daha farklı bir yatırım planı yaratma zorunluğu duyacağım aşikâr.
İkincisinde temel sorun tamamen güvenlik ve risk almamak ile ilgili bir durum; gelecek satın alma işlemlerine girişmeden önce para kaybını önleme amaçlı. İlkinde ise, ilave sabit varlıklar yatırımına ve faaliyet giderlerini karşılayabilmeye yönelik bir tasarruf manevrası. Çünkü her ay düzenli bir yatırım ve harcama programı ile aslında uzun vadeye aralıksız yayılan bir dizi materyal, BTT (Bisikletle Türkiye Turları)’nı, (ki bu bütünsel yolculuk projesinin en az beş-yedi yıl belki ondan da daha fazla süreceği inancını taşıyorum), finanse edecek mevcut hesabın bir süre sonra (haftalar veya aylar sonra) değersizleşeceği ve konu dışı kalması anlamına geleceğidir.
Benim önemsediğim mesele başlangıç çizgisine ulaştığımda ne gibi seçeneklerin verdiğim çabaya değeceğini ve planladığım hesaba faydasının olacağını şimdiden gözlemleyebilmek.
İşin aslına gelince; ilgilenilen büyümenin o ‘cangıl’da en az 2 yıl veya daha fazla zaman alacağına kendimi ikna etmiş olmam.
ENERJİK MALİ PLANDA ÜSTÜN BAŞARI ADIMLARI
Bir finansal bütçe planlaması yapmak biraz para stoklayıp hesapta biriktirmenin çok ötesinde bir aksiyondur. Öncelikle güncel mali varlığımı ve hedeflerimi önüme koyup bir durum değerlendirmesi yapmalıyım. En iyi şekilde anlaşılabilir ve uygulanabilir bir takvim oluşturup zaman çerçevesini tanımlamak ayrıca önemli. Ama yetmez. Optimal biçimde dönen (current assets) ve sabit varlıklar (fixed assets) dağılımına karar vermek için ne kadar risk göze alabilirim?
Aşağıda; nasıl bir finansal planlaması yapılır, buna ilişkin adım adım yöntemiyle müsvedde bir prospektüs karaladım.
Birinci Adım: Mevcut Durumu Değerlendirme
Cari ve gelecek 5 yıla dair yıllık mali planları (MDV & maliyet bütçeleme) hazırlarken ilk adım bugünkü finansal pozisyonumu tanımlamaktan geçmekte. Sonra; bankada açmış olduğum orijinal BTT (Bisikletle Türkiye Turları) mevduat hesabıma ne kadar meblağ yatırmam gerektiğini hesaplamaya ihtiyacım var. Buna karar verebilmem, yaşam giderleri ve acil durumlar rezervi için ayrılacak payı çıkarttıktan sonra kalan aylık gelirimin ne meblağda olduğuna bağlı. Böylece bütçeye periyodik (aylık) olarak yerleştireceğim harcanabilir kişisel gelirime kıymet biçme safhası tamamlanmış olacaktır.
Artık bu gelir kalemine göre faaliyet giderlerine ne kadar harcama yapabilirim, ne kadarıyla duran varlığa yatırım yapabilirim, ne kadarıyla geleceğe yatırım amaçlı tasarruf kalemi oluşturabilirim, netlikle ortaya koymama olanak verecektir. Sonrası çerez. Öngörülü bir hesaplama yöntemiyle bunların her birinin bütçe değerini ölçümler, tablo içerisinde kolaylıkla, muntazaman alakalı yerlerinde düzenleyebilirim.
Diğer taraftan, tasarruflarımın ne kadar ulaşılabilir, ya da likit olduğunu dikkate almamda fayda var. Şayet nakde acilen ihtiyaç duyduğumda bu hesaptan ne kadar meblağı kullanabilirim bilmem gerektiği kadar, kısa vadede paradan para kazanabilecek yatırımlara da gözümü dikebilir ve nakdi sıkışıklıklarımı buradan elde edebileceğim gelirle kısmen giderebilirim.
İkinci Adım: Hedefleri Belirleme
Yıllık mali plan yaparken bir sonraki adım hedefleri belirlemekten geçiyor. Neden tasarruf ediyorum? Para biriktirirken neyi umut ediyorum? Bu pekâlâ herhangi bir şey için olabilir. Basit geçici zevkler tadabileceğim bir bisikleti satın almaktan tutun da daha uzun vadede hafif bir laptop veya Go-Pro aksiyon kamerası gibi lüks sınıf elektronik eşyalara yönelebilirim; bu sayede yollarda geçireceğim birçok yılın gezi anılarını ölümsüzleştirebilirim.
Ayrıca hedefimdeki zaman çizelgemi ve değerlendirme tarihlerini detaylı tanımlayabilmeliyim. Ne kadarlık bir zaman diliminde yatırım harcamalarımı gerçekleştirmeliyim? Ne kadar çabuk, o kadar iyi mi anlamına gelecektir? Bir başka bakış açısıyla… Tasarruflarımda hızlı bir büyümeyi mi arzuluyorum? Ya da büyümeden kastım uzun erimde bir zamana yaymak mı? Bunu mu ilgiyle görmek ve yaşamak istiyorum gerçekten? Arzuladığım / ihtiyacım olanı bir an evvel elde etmek mi istiyorum? Yoksa listelenmiş demirbaşları satın almayı program niteliğinde belirli bir zamana mı yaymak istiyorum?
Hangi yönde hareket edeceğime karar verirsem vereyim, tüm hedeflerimi üç ana kategoride özetleyebilirim:
- güvenlik;
- kazanç (gelirden tasarruf); ve
- büyüme.
Güvenlik, mevcut servet seviyemi (varlıklar) korumaya dikkat etmeyi öne çıkartırken, gelir kazancımdan biriktirerek elde edeceğim tasarrufların uzun vadede ihtiyacım olanları nasıl karşılamam gerektiğini ve maddi duran varlıklara yapacağım yatırımlarla uzun vadede servetimi nasıl büyütebileceğimi nakletmektedir.
Hedeflerimle örtüşen bu üç kategoriden hangisiyle öncelikli olarak bir yol alacağımı, en iyi yatırım yörüngesinin nasıl olması gerektiğine sanıyorum artık karar verebilirim.
Üçüncü Adım: Risk Toleransı
Sonraki adım finansal planımı yaparken ne kadar risk almaya gönüllü olduğum kararını ustalıkla işlemektir. Genel anlamda, ne kadar uzun yollarda olursam, o kadar riski alabileceğimi öngörüyorum. Zira bunda tasarruf portföyümün zarardan dönecek zamanı bana yeterince tanıyabileceğinin rolü olacaktır. Şayet başlangıçta uzun erimli hayallerimden vazgeçer, öteler ve sadece şehir içi turlar yapmakla yetinirsem, o halde daha az riskli yatırımlar (demirbaşlar) peşinde koşmalı ve tasarruflarımda belirgin bir büyümeyi tetikleyecek, onu teşvik edecek birikimlere uzanmalıyım.
İşin doğrusu, ithaf olunmuş uzun muhabbetli bir BTT (Bisikletle Türkiye Turları) programına odaklandığımdan, aylar ve hatta yıllar içerisinde sermaye birikimi inşa edebilirim. Bu şekilde daha emniyetli ve garantili bir tasarruf ve harcama rotası belirlemiş olurum.
Dördüncü Adım: Nelere Yatırım Yapılacağına Karar Verme
Mali planlamadaki son adım nelere yatırım yapılacağıdır. MDV yatırımlarım için çok değişik hesaplar kullanabilirim. Bütçem, hedeflerim ve risk toleransı hangi yatırımların doğru, elverişli ve kullanışlı olacağına rehberlik edecektir. Hatta bisiklet yanında bir karavana, bir bisiklet römorkuna (tahminimden fazla yük veya köpeğimi taşıyacağımı varsayarsak), bir tandem bisiklete (kuyruğuma takılacak birinin varlığını göz önünde tutarsak), sanat değeri taşıyan eşyalara ve diğer kıymetli fiziki materyallere de yatırım yapabilirim.
Beşinci Adım: Yatırımları İzleme
Yatırımlarımı gerçekleştirdim diyelim. Onları bir başına kontrolsüz bırakmak hiç akıl kârı bir iş değil. Olabildiğince sıklıkla, en azından periyodik olarak demirbaşlarımın nasıl bir performans gösterdiğini denetlemeliyim ki yeniden dengelemem gereken bir durum söz konusu olduğunda erkenden müdahale etme şansım olsun. Belki de aylık bazda yatırım hesabıma gereken parayı yatıramamış olabilirim (aynı şekilde birikim hesabıma da) ve hedeflerim bu nedenle aksamaya başlayan bir görüntü verebilir. Hiç kuşku yok bunun tersini de yaşayabilirim. İhtiyacımdan fazlasını birikim hesabıma atar ve yatırım programımın dışına çıkabilirim. Hatta bir başka sebeple, demirbaşlarımın fazlaca iyimser bir bakış açısıyla olabildiğince iyi bir performans gösterebilir ve dayanıklılığını ispat etmiş olabilir. Böyle bir durumda yatırım kalemlerinde oynamalar yapma fırsatım daha da fazlalaşacaktır.
Her şeyin planlandığı gibi gittiğini garantiye almak için yatırım planında değerlendirme adımlarını periyodik olarak arayıp taramak, muayene etmek, kontrolden geçirmek önemli bir görevdir. Eğer planda değişimler veya düzenlemeler söz konusu olacaksa hedeflerimden sapmadan, program dışına ekstrem biçimde çıkmadan bunları yerine getirebilmeliyim.
DAR BÜTÇEYLE BİR MEMLEKET YOLCULUĞU
Hiçbir suretle aklımdan geçirmedim diyemem (elbette sürprizlere açık bir konu)…
Neden çok pahalı bir bölgede/şehirde pedal çevirmek sahiden genellikle ucuza mal olabilmektedir? Gelişmiş Avrupa ülkelerine kıyasla yaşam standardı ve geçim masrafları bakımından bizimkisi gibi düşük bütçeye sahip bir ülkede bisiklet yolculuğu yapmak açıkçası benim için bir tahlilden ibaret. Eminim yağacağım yolculuklar boyunca bu vatan ne kadar sağlam iradeye sahip olduğumu test edecektir.
Misal dışarda hava 30-35 °C iken gece yıldızlarla oynaşmak adına gözüme bedelsiz bir kumsalı kestirebilirim. Ya da sahil şeridinde denize nazır bir bungalovda geceliğine $15 ücret ödeyerek konaklayabilirim. Her ikisi de çılgınca, kolay reddedeceğim seçenek değiller. Oda ücretleri genellikle maktu olduğundan herhangi bir pazarlığa açık olmayan öğretmenevleri ve benzeri kamu kuruluşu konaklama yerlerinde pazarlık şansımı her daim deneyeceğimden şüphem yok. Tamam, yine de birçok otel ve pansiyona göre iki kişilik rahat bir odada tek kişiye biçilen $7,50 ilâ $15 arasında değişen fiyatlarla göreceli ucuz sayılabilir. Soğuk ve yağışlı günlerde, sert kış şartlarında karşı koyacağım bir durum değil bu kamuya ait oteller/lojmanlar.
Benzeri bir durum ucuz, salaş yöresel lokantalar için de geçerli. Bilakis, İstanbul, İzmir ve Antalya gibi hem pahalı hem de turistik kentlerde bisikletle yolculuk yaparken, $50’lık çirkin bir aşk motelini tercih etmektense, doğada gizli, ücretsiz çadır kurarak kamp yapmayı ve ‘kendin pişir kendin ye’ tarzında kendi yemeğimi hazırlamayı yeğlerim. (Şey, eğer bütçem fazla verirse, belki kırk yılda bir böyle çılgınca pahalı şeylere de girişebilirim.)
Alternatif arayışında çareler
Gelişmiş bölgeler umumiyetle daha geniş ve daha fazla aktif Couchsurfing ve Warmshower (pahalı otel yerine hostel veya tanıdıkların evinde kalma) ağı söz konusu. Bazen kalabalık olmayan küçük bir kasabada veya köyde evin kapılarını cömertçe açan konuksever, misafirperver ev sahipleriyle karşılaşmak da son derece mümkün. Ancak benim önceliğim her elverişli fırsatta kendi imkânlarımla wild-kamp (kamp alanı ya da karavan parkı dışında bir yerde çadır kurma) yapmaktan yana.
Muhtemelen bu şekilde, yolculuklarımın ilk iki yılında günde ortalama $10 bir harcama bütçesi ile karşıya kalacağım. Ve belki de gider bütçesini aynı seviyede koruyarak yepisyeni kaliteli bir marka Full HD Aksiyon Kamerası satın almaya gücüm yetebilecek.
ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ BİSİKLET TURCULUĞU TARZIM
Çok açık ki tüm bisiklet turları anlayış olarak birebir denktir.
Birincisi, bir ülkenin veya dünyanın etrafında pedal çevirmenin en ucuz yolu bütün yanlarıyla kendi kendine yeten (kendini geçindiren) bir boyutta seyahat etmekten geçiyor. En basit açıklamasıyla bu şu demek: İhtiyacım olan her şeyi beraberimde taşımak, tüm kamp malzemeleri dâhil.
İkincisi, adına kredi kartıyla bisiklet turculuğu tarzı da denilen bir yöntemdir ki burada en hafif eşya yükü ile yolculuk yapmak esastır. Az eşyayla seyahat etmenin birincil koşulu yalnızca birkaç değiştirmeli giyim malzemesine sahip olmak ve hiçbir şekilde dış mekân (açıkhava) donanımı taşımamak. Elbette bu metot ancak kısa bikepacking turlarda geçerli olabilir. Yoksa hem nitelikli barınaklı konaklamaya hem de hallice restoranlarda yeme içmeye ayrılacak paraya en ucuz bölgelerde bile kredi kartı yetişemez.
Üçüncü yöntemden bahsedecek olursam; şüphesiz bazı şirketlerin reklam veya diğer amaçlarla sponsor oldukları ve katkılarını esirgemedikleri tam destekli bisiklet yolculukları mevcut. Burada firmalar turcunun gideceği rotaya, konaklayacağı, yiyip içeceği yerlere karar verebileceği gibi kişiyi bütünüyle özgür de bırakabilmektedir. İş bisiklet modelinin seçimine ve yüklenecek malzemelere gelince orada zaten sınırsız bir destek söz konusu olabiliyor. Yeter ki ihtiyaç duyulan her malzemenin bir karşılığı bulunsun. Hatta bazen yollarda tarihi ve kültürel mekânları dolaştıracak tur rehberleri bile ayarlanabiliyor.
Bana gelince…
Ben her koşulda birinci yöntemi benimseyenlerdenim. Her şeyi kendi gücüm oranında yapmayı tercih ederim. Karışanım olmasın, asla havadan zembille kucağıma inmeyen uçuk kredi kartım olmasın. Nakdim ne kadarsa, yani bütçem neyse o olsun isterim. Tamam, bazı lokasyonlarda tanıdığım eş dost akraba ziyaretleri de yapabilir ve günübirlik konaklama – yeme –içme tesisini bedelsiz halledebilirim.
Ancak, BTT (Bisikletle Türkiye Turları), kesintisiz ve ara vermeden devam etmeyi hedefleyen bir proje. Tabii, dikkate değer, büyük terslikler olmadığı takdirde umudum bu yönde.
Sözün özü: seçimimi yaptım ve ben bisikletimle çıkacağım yolculuklarımda birinci yöntemi izlemeye karar verdim…
KEŞKE ‘ŞAHANE’ BİR PARTNERİM OLSAYDI
Yalnız seyahat etmektense ikili seyahat etmenin her zaman daha ekonomik sonuçlar doğurabileceğinin farkındayım. Üstelik çiftin daha eğlenceli, yolculukların daha keyifli ve daha güvenli olabileceği de aşikâr. Elbette ben de kafa dengi, yol arkadaşlığı ruhunu ateşleyen, yakın bir dostla yolculuk yapmayı yeğlerim. Bu tüm geziyi zevkli, keyifli, sevimli, iç açıcı, eğlenceli, şamatalı, gırgır bir maceraya çevirebilecektir. Sanırım bu asgari düzeyde herkesin arzu edebileceği bir şeydir.
Ancak benim için önemli olan birlikte pedal çevireceğim partnerin gerçekten de kafadar biri olması ve yüksek enerjisiyle yolculuğumuzu mükemmeliyete taşıyacak standart katkıyı beklentisiz sağlaması. Aksi takdirde iyi başlayan bir yol arkadaşlığı istenmeyen sonuçlara evrilebilir ve tur ansızın korkulu bir kâbusa dönüşebilir. Böyle dırdırlı, mızmız, şikayetçi, uyumsuz ve geçimsiz yol arkadaşlıkları söz konusu olduğunda, gezinin geleceğinin pusuya düşmesi işten bile değil.
Şimdi düşünüyorum da… Çevremde gerçekten kafadar bir dost kaldı mı? Hem de koskoca Türkiye gezegeninde büyükçe gönüllü bir bisiklet yolculuğunu paylaşabilecek olan?
Bugün bu sorulara verebileceğim yanıt: MAALESEF HAYIR!
Amma ve lakin yarın ne getirir bilemem.
Gerçekten bilmeyi isterdim, fakat bilemiyorum.
Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar Gibi Hissediyorum
Doğrudur, bazı insanlar partnersiz yolculuk yapamazken, bazıları da tamamen kendi başına seyahat etmeyi tercih etmektedir. Seçim tamamen bisiklet tepesinde selesine oturmuş pedal çeviren kişiye bağlı. Ne var ki, az önce değindiğim gibi, gerçek su gibi ortada, bisiklet turlarında bir eşe sahip olmak seyahat masraflarını yarı yarıya indirebilecektir. Bu en basitinden kolej günlerimde öğrendiğim temel bir ekonomi kuramıdır.
Bilhassa konaklama söz konusu olduğunda tek kişilik bir oda fiyatının çift kişilik bir oda fiyatından daha pahalıya patlayacağı gerçeğidir. Şüphesiz yurtlar ve ucuz oteller ve koğuş sisteminde çok düşük ücretle bir ranzaya sahip olunabilir. Ben yapım gereği böyle kalabalık yerlerde kalamam. İlla kendi başıma veya en yakın kafadar dostumla beraber olmalıyım. Şahsen kendime özel bir mekân atmosferini yaşayamazsam orada ne kaliteli bir uyku kalır ne de mahremiyet. Bunun için hostels OUT!!!
Çift yolculuk edildiğinde yiyecek masrafı da azalacaktır. Belki çok fazla değil ama hatırı sayılabilir bir kamp yemeği bir restoranda oturup yemekten daha ekonomik olacaktır… Almışız ton balığı konservelerimizi, kendimize yetecek kadar domates, salatalık, biber, kabak, havuç, soğan vs. Yapmışız bir tencere makarna veya bulgur pilavı. Kamp ocağımız en işlevsel aygıtımız. İstersek yaktığımız ateşte et ızgara bile yapmanın sıhhati başka olacaktır. Hele bir de kırmızı şarabımızı, ya da bir duble rakımızı yanında servis ettiğimizde keyfimize diyecek yoktur.
Kafama uygun şahsiyetli bir partner bulamadım mı?…. E, öyleyse yalnız seyahat etmeyi de bütün yönleriyle öğrenmeliyim. Belki bu şekilde tek başına yapacağım bisiklet yolcukları hayatıma yeni kişilikler de kazandırabilecektir. Karakter zenginliği!!!
PEKİ, O HALDE EN PAHALI KISMA NE DEMELİ?
Hiç kuşkusuz bisiklet turculuğunun en pahalı yanı (ya da olmayanı!) ‘nitelikli donanıma’ sahip olmaya çalışmak.
Eğer bütçemi bu konuda zorlayacak olursam, doğru düzgün bir bisiklet turculuğu ekipmanına para harcayıp yatırım yapmak muhakkak ki mükemmel bir fikirdir. Herhalde almayı düşündüğüm malzemeler illa birinci sınıf olmalı diye ısrarcı bir kaideye sahip değilim. Ama en azından dayanıklı, makbul kaliteli, amacıma uygun, konforlu ve keyfini yaşayabileceğim malzemelere yöneleceğimden de eminim. Her şeyi bir anda toparlayıp satın alacağım diye bir şey de söz konusu değil. Ne o öyle, sanki dükkân açacağım!! Zamana göre hareket etmek ve en fazla ihtiyaç duyduğum şeyleri sepete atmak izleyeceğim alışveriş yöntemi olacaktır. Ancak fiyat uygunluğunu keşfettiğimde ileride endişe duyacaksam niye erteleyeyim, alırım gider…
Başlangıçta en temel gereksinimlerimi tamamlayıp öyle yola çıkacağım. Belki yolda öğreneceğim çok şeyler olacaktır. Sanırım malzemelerin eksikliğinden veya mevcut olanın performans yetersizliğinden dolayı biraz rahatsızlık duyacağım anlar olacaktır. Hatta beklenmedik durumlarda ıstırap da çekebilirim. İşte böylesi durumlar aslında çok eğitici olabilecek ve ekipman yatırım listemi tekrar tekrar gözden geçirmemi sağlayacaktır.
Yollarda bana göre nispeten daha fazla yük taşıyanlarla karşılaşabileceğim gibi daha az eşyayla geziye çıkanlarla da tanışabileceğimi öngörüyorum. Her şey mümkün.
Somut olarak, bu konu burada bitecek gibi görünmüyor. Üstünde daha çok konuşacağımıza benziyor. Yazdıklarım yazacaklarımın güvencesidir. Şimdilik bitirirken son sözüm: “Bütçeyi laf olsun diye değil ona uy diye yap!”
SIRADA NE VAR?
Bir sonraki HESAP~KİTAP gönderisinde, Bisiklet Yolculuklarımın Genel Giderlerini Hesaba Katma mevzuunda parasal planlamaya devam edeceğim.
***…***
(*) Önceki Makale: “Hesap~Kitap [Giriş]“
(*) Sonraki Makale: “Bisiklet Yolculuklarımın Genel Giderlerini Hesaba Katma“
Bir sonraki “HESAP~KİTAP” makalesinde görüşmek üzere; sevgiyle kalın,
Gezenti Şeref
>>> [iÇERİKdİZİNİ]