Harbiden Bir “Yapılacaklar Listesi” Hazırlamaya Oturdum

Kim ne derse desin bu “TT & DT” olacak bir hülya. Ama öyle ama böyle. Belki salt bana hitap edecek. Oysa insanın kendi vatanını gezmesi kadar doğal bir şey olamaz. Dünyayı gezmek isteyene ise gayya kuyusu bedava… Kuyu dedim de ne güzel metaforik masallar vardır. Bazen bir yoldaşlığa, bazen bir sevdaya, bazen bir kalleşliğe, bazen bir düşsel yolculuğa tanıklık eder. Şahmeran mesela dostluk, sevgi ve ihanet üzerine bir masaldır. Alice Harikalar Diyarı’nda mesela. Neler yaşanır kuyudan düşerken. Kuyu bir yolculuktur.

gEZENTİ şEREF ~ E-2017/008
Esinti Tarihi: Cumartesi, 18.02.2017
YAPMAK – YA DA – YAPMAMAK

Sonunda dün gece gerçekten olağandışı derin bir uyku çektim… Hayatımda hiç alışılmadık bir biçimde, oraya buraya çarparak ilerleyip gecenin 7’sinde yatağın üstüne yıkıldım ve sabahın 4’ünde uyandım. Üstelik içkiyi aşırı kaçırmış küfelik filan değildim. (Ben zaten hayatımda hiç sarhoş olmadım ki!) Bu benim için olağanüstü büyük bir uyku devresi! Hâlâ hareketlerimde bir ağırlık, bir miskinlik hissediyorum ama bu kesin dünkü uzun yürüyüşün ardından zaman farkından doğan uyku düzensizliği, yorgunluk vesaire olmalı. Al sana bir hiking lag!!

Toparlanmanın en doğal şekli ise zoru zorla yenmektir. Giyinip parka gittim ve güneş henüz doğmakta iken sabah yürüyüşümü yaptım. Bacaklarımda o kasvetli ağrı. Ama kim dinler? Doğa yürüyüşünden çok farklıdır park parkuru, sahil boyu, cadde yürüyüşleri. Kafamda ise gelecek seyahatlerimin organizasyonları. Bir film şeridi gibi akıp gidiyor, pabuçlarımla yarışırken benimle kafa yapıyor.

Ne seyahati?

Gezi ya da gezileri?

Elbette “seyahat” benim bugünkü literatürümde, fihristi meşguliyet mertebesinde allak bullak eden bisikletle büyük “Türkiye Turları” demek olduğunu anlamak hiç zor değil. Sanki deplasmana çıkan bir takımın oyuncusu gibiyim. Zira evden uzaklaşmak yabancı sahanın daniskası. Türkiye 7 kocaman bölgeden müteşekkil büyük bir coğrafya. Her birinin kendine özgü tarihi, kültürü, gelenekleri, folklorik yapısı, yaşam tarzı ve toplumsal karakterleri var. Kayıtlara girmiş tastamam 783.562 km2’den söz ediyorum…

Açıkçası, uzun vadeli, uzun katmerli bisiklet yolculuğunu göze almadan önce, biliyorum ki, çok daha fazla önceden programlanmış kısa ve hatta orta seviyede turlar gerçekleştireceğim. Gün gelip de uzun yollara döküldüğümde kısaların ve ortaların zevkli tecrübesi büyük bir kazanç sağlayacaktır bedenime, zihnime ve elbette yol arkadaşımın bizzat kendisine. Sanırım bu ön alıştırma programı 6 aydan 2 yıla uzanan bir süreci kapsayacak.

Bu nedenle bisiklet gezilerimi üç parçaya bölmeyi doğru buldum:

1. Günübirlik, kısa mesafeli turlar.

2. Orta Şekerli, ne uzun ne kısa mesafeli turlar.

3. Uzun Muhabbetli, uzun mesafeli turlar.

Bunların tamamı birbirinin ardılı gibi, geometrik bir seriden bahsediyorum.

Şimdi, bazı şeyleri sistematikleştirme fikrine dönelim…

Yapılacaklar Listesi (to-do-list)

Tamamen çok yoğun ve baskılı bir görev olduğunun bilincindeyim. Önce kulağa hoş gelen bir “yapılacaklar listesi” hazırlamaya koyuldum. Aklımdakileri bir kâğıt üzerine gelişigüzel, herhangi bir sıralama düzeni olmadan, rasgele ama madde madde, alt alta yazmaya başladım. Bir saat içinde 10 sayfaya ulaştığımı görünce dudaklarım kendiliğinden bükülmeye başladı. Ama çok iyi bir şeydi bu yaptığım. Bir sonraki adımda hepsini derlemeye ve düzenli bir şekle getirmek için bilgisayarda Word dosyasına aktardım. Kendimi hareketli bir modun (yöntemin) içine soktuğumun farkındaydım. Liste başlı başına takip edilecek, periyodik denetlenecek, yapılanlar ‘onay işaretiyle’ tiklenecek (listede bulunan maddenin yanına konulan işareti), yapılmayanlara soru çengeli ve/veya ünlem işareti ilave edilip nedenleri belirtilecek.

Harbiden eğlenceli bir işti. Hem de bir işyerinin ofisinde 08:00’den 18:00’e çalışmaktan çok daha eğlenceli… (Oysa nasıl unutabilirim ki, yıllarım böyle planlamalarla geçmişti!!)

Günlük iş yükü, antrenmanlar, dostlarla geçirilen vakitler ve diğer gerçek-hayat yükümlülükleri esnasında seyahat hedeflerini yerine getirmek ve her birine iliştirdiğim tahmini son tarihleri karşılamak her zaman göründüğünden zor olmuştur.

Üretken ve verimli bir “yapılacaklar listesi” yaratmak ustalık isteyen bir iş aslında. İşte burada projenin sistematik hazırlanış sürecinin rol oynamaya başladığını görürüz. Bu tam da benim ilgi alanım. Onca mesleki yılların tecrübesine dayanabileceğim bir çalışma tarzı, söz konusu olan. Finansal kontrol kariyerinin dünden bugüne yansıması.

Elbette sürpriz olmayan şey ise liste hazırlamanın kişiye özel olmasıdır. Bundan doğal ne olabilir ki? Yaklaşımlar, esintiler, hafızada yer alanlar, algılar, hipotezler, listenin içeriği, konsepti, çerçevesi kişiden kişiye fark eden şeylerdir. Değişmeyen tek şey ise hazırlanmış bir listenin denetlemesidir.

Her neyse…

Benim için en basit “yapılacaklar listesi” bile asgari ölçüde bana yol göstericidir, hedeflerime giden yolda en önemli sorunlarla baş etmenin en mükemmel destek kuvvetidir. İlk evvela, bir yığın “yapılacaklar” maddelerini bir kâğıda karalamak somut hedefler oluşturmamda bana güç verir. Bir sonraki aşama için yön gösterir [evdeki çöpü dışarı atmak gibi]. Ve ayrıca, yazılı bir liste hazırlamak önemli bilgileri hatırlamama her zaman yardımcı olacaktır. [Çöp kâğıdına dönüşmesi halinde bile çalışma odamda haftalarca kalmayacağı anlamını taşır.]

SADECE YAPILACAKLARI YAP — EYLEM PLANI

Yapılması gereken ilk şey. Dolma kalemimi elime alacağım tıpkı bir vasıta gibi. Ve tabi yanında sevgili bloknotum. Bilgisayarı hemencecik kullanmıyorum. O ortaya sonra çıkar, sahneye sonra iner. Bana şeyleri daha iyi hatırlattığı için bilgileri buruşuksuz sayfalara telaşsız dökmeyi daha çok seviyorum.

Sonra üzerinde çalıştığım listede yenilerini ekleyerek, bazılarının üstünü çizerek veya değiştirerek olanı olabildiğince genişletiyorum. Uzun vadede üstesinden gelebileceğim, sonunu getirebileceğim ve başarıyla tamamlayabileceğim her bir parçanın yer aldığı bir ana liste meydana getiriyorum. Bunun yanında bir de haftalık projeksiyon listesi hazırlıyorum, yedi gün içinde yapılacaklar… Son olarak, bir üçüncü liste, ki ben buna ÖLÜM LİSTESİ adını verdim (yüksek çarpma dirençli görevler için gerekli olan) bugünden halledilmesi icap eden işleri sıralamakta üstüne vazife edinmekte.

Sıradaki: istisnasız her gün yapmam gereken bir vazife… Ana Liste ile Haftalık Proje Listesi’ne bakıp hangi ögelerin ÖLÜM Listesi’ne kaydırılabileceğini tespit etmek.

Burada anahtar dalgametre, ki siz bunu tüyo veya hile olarak anlayabilirsiniz, her şeyi basit ve bücür tutmaktan geçiyor.

Proje hazırlarken pratikte karşılaştığım ve gözümü korkutan en ürkütücü mesele metrelerce uzunlukta bir “yapılacaklar listesi”ne girişmek. Gerçekçi olayım, bunların hiçbirini 24 saate sığdırmanın olanağı yok. Bu yüzden ÖLÜM Listesi’ni ne kadar basit tutabilirsem o kadar mesafe kat edebileceğimi biliyorum. Gerektiğinde listeyi ikiye, üçe, dörde filan bölmek çok anlamlı bir uygulama oluyor. En umut verici şey ise, gün sonunda baktığımda, o günün yazılanları arasında 10’dan fazla maddenin geride kalmamış olması; yani o kalan maddeler de haftalık Proje Listesi ya da Ana Liste içerisinde bir süre daha hayatlarını sürdürebilirler. :))

Peki, şimdi sırada ne var?

Sırada, “en önemli görevler”i yerine getirme meselesi var. Listeye şöyle başlamak faydalı: ‘bugün’ kesinlikle yapılması zorunlu iki maddeyi seç, vazifeyi tamamla, işi ‘yarın’a bırakma!! Listenin geri kalanına dokunulmamışsa bile, en azından o seçilmiş iki mühim görev tamamlandığında önemli bir iş başarıldığı anlamına gelir.

Ha, bu arada yeni eklenenler, referans verilenler, yeni notlar, yapılan değişiklikler en güzel renkli post-it’ler ile şenleniyor. Ve hatta üzerlerini çizdiğim saçma sapan şeyler güne ne kadar süper üretken başladığımı gösterdiği için müteşekkirim.

Genel hedefler her zaman belirsiz duruma işaret eder ve caydırıcı fonksiyon taşırlar. Gerçekten bunlarla uğraşmaya niyetim var mı? Yoksa uğraşmaktan çekiniyor muyum? Gibi sorular havada dolaşınca insan umutsuzluğa kapılabilir. Ancak program ilerledikçe korku/çekince faktörü ufaktan kaybolmaya başlar ve daha spesifik hedefler oluşturulmaya başlanır. Ki ben böyle yapıyorum. Özgün hedefler daha kontrol edilebilir oluyorlar da ondan. Bir de bakmışım, proje küçücük görevlere bölünmüş. Takibi kolay, denetlemesi kolay.

Dolayısıyla, anahtar sözcük: spesifik kal! Bütün “yapılacaklar listesi” ögeleri bu özellikleri taşıyor aslında. Yani her biri küçük küçük özgün özellikli hedefler değil midir? Evet, nihayetinde her biri fiziksel eyleme ihtiyaç duyan mikro hedeflerdir. İstesem hepsini teker teker bir oturuşta bitirebilirim. Böylece zaman kazanır, projedeki daha genel, üstesinden gelmesi daha zor hedeflere yönelebilirim. Çünkü onlar çok daha fazla zaman tüketici, insanı oyalayıcı şeyler. Bu konuda da elimden geldiğince internette sörf yapıyor, arşiv dosyalarımı karıştırıyor, kütüphanemden kaynak kitaplara başvuruyor, bazı tanıdıklara danışıyorum vesaire…

Listede yer alan her görev için, mümkün olabildiğince her türlü bilgiye ulaşmayı hedefliyorum. Böylece bir işin tamamlanmasına yönelik hiçbir bahane üretme lüksüm bulunmuyor.

Sıradaki?

Şimdi farz edelim ki “yapılacaklar” listemi en iyi şekilde yaptım (ve üzerinden defalarca geçtim, kontrol ettim); geri dönmeli ve listemde yer alan her maddenin yanına tahmini bir zaman süreci eklemeliyim. Eylem hangi tarihte başlayacak, ne kadar zaman alacak ve hangi tarihte sonlandırılacak? Listeyi bir nevi takvimli ajandaya dönüştürmek oldukça yararlı. Her maddenin başucunda spesifik tarihler ve belirli yerler.

Ama stres yok, panik yok!!

Zaten olmamalı…

Evet, gerçekten de böylesi histeriye gerek yok. Her “Ana Liste” içinde yer alan görevler bazen saatler, bazen günler, haftalar, hatta bazı durumlarda aylar alacaktır. Önemli olan bir program dâhilinde sabırla o ödevleri yerine getirmek olacaktır. “Schedule the scheduling.” Şu sese bakın: nasıl da yılanın tıslaması gibi güzel çıkıyor ağızdan o güzelim “sss” sesi! Anlamı: “Programı programla.” Türkçe versiyonunda biraz pe’lemek kulağa hiç hoş gelmese de bir program dâhilinde ajanda oluşturmak bayağı kolaylaştıracaktır işleri. Kolaylaştıracak demeyelim de, yönlendirecektir diyelim, daha doğru olur.

Bir etkinliğin ne kadar üretken olup olmadığına “Ben dün ne kadar verimli oldum?” sorusunu kendimize hatırlatarak karar verebilir ve o etkinliği teşvik edebiliriz. Dünün üzerinden geçmek ve yeni güne taptaze bir başlangıç yapmak. İşin kuralı bu. Belki de en değerli olanı her gün yeni bir liste yapmak olabilir. Bu da bir başka bakış açısı. Bu sayede eskimeye yüz tutmuş maddeler ajandayı tıkamayacaktır. Ayıpsın, bebeğim. Her 24 saatte bir takım şeyleri gerçekten yaptığıma kendimi ikna etmenin kullanışlı bir yöntem olduğunu kesinlikle biliyorum. Önemli olan sadece önümdeki kâğıdı dekore edip orasını burasını fosforlu kalemin ışıltılarıyla süslemek olmamalı. (Ha-ha-ha)

İşte gün bu gündür. Kabaca söylemek gerekirse, her şeyden önce, sakin ol, esnek ol, adamım!

Bir sonraki esintide görüşmek üzere

Mürekkebe banmış esintili Sevgilerimle,

Gezenti Şeref 

***…***

(*) Önceki Makale: “HE! Tabi ki, Bisiklet Yolculuğu Yapabilirim!!

(*) Sonraki Makale: “Çil Yavrusu Gibi Dört Bir Yana Dağıldık

>>> [iÇERİKdİZİNİ]

error: Content is protected !!